Sayfalar

TERFİ ARŞİVİ

TÜRKİYE ŞAMPİYONASI

Sayfalar

Salı, Nisan 04, 2006

Küçükçekmecespor: 3-Kastamonuspor: 1 (Director's Cut)

(4 Nisan'da Radikal Gazetesi'nde yayımlanan yazının tam versiyonu) Efkan Bucak maçı sizin için takip etti Baba tarafından Sakaryalı olmam ve tatillerde de hep bu yörede bulunmama karşın anne tarafından Kastamonulu olmam gerçeğini hiç bir zaman unutmamışımdır. Gerçi hiç Kastamonu'da bulunmadım ancak büyük bir şair ne demiştir? "Orda bi köy var uzakta, o köy bizim köyümüzdür. Gitmesek de..." Hoş, Kastamonu ile olan bu organik bağıma karşın bu gerçeği sadece karşıma bir başka Kastamonulu çıktığı zaman dile getirdim. Her neyse konuyu dağıtmayalım. Küçükçekmece-Kastamonuspor maçına gitmemin bu bağ ile pek bir alakası yok. Pazar günü izinliydim ve gidecek en uygun maç Küçükçekmecespor'un maçıydı. Yani maçı Mustafakemalpaşaspor ile oynasalar yine gidecektim ancak rakibin Kastamonu olması hoş bir tesadüf oldu. Aktif bir Kastamonulu olan dayım (Dernek vb. olaylar) ve diğer Kastamonu diasporası zaten takımlarının İstanbul'daki her maçına gittiğinden onların da geleceği kesindi. Hal böyle olunca cümbür cemaat Küçükçekmece Metin Oktay Stadı'nın yolunu tuttuk. Stada ilk vardığımda dikkat ettiğim olay, 3. Lig standartlarına göre fahiş sayılabilecek bilet fiyatlarıydı. Kapalı 10, açık 5 ytl'den satışa sunulmuştu. Sonradan öğrendik ki geçen hafta 3 ytl imiş, sanırız kalabalık Kastamonu seyircisine böyle bir 'ayrıcalık' tanınmıştı. Hem basın kartını evde unuttuğumdan hem de 3. Lig'deki bu güzide ekibimize bir nebze de olsun katkıda bulunmak için bilet gişesine yöneldim ve 10 ytl vererek bir bilet rica ettim. Gişedeki adam 5 ytl olan para üstünün hepsini bozukluklar halinde verirken, stat girişinde polisler bozuk paraları sokmayacaklarını söyledi. Hal böyle olunca ben de eski bir numarayla, cebimdeki yaklaşık 9 ytl'lik bozuklukları ayakkabıma saklayarak tribüne girdim. Kastamonusporlulara açık tribünün sağ tarafını ayırmışlardı. Tribün 500 kişilik ya var ya yoktu ancak Kastamonu seyircisi 800'e yaklaşıyordu. Biz dayım ve kuzenimle mecburen merdiven boşluğunda durduk ve hakemin bizim yüzümüzden maçı başlatmamak gibi bir gıcıklık yapmaması için dua ettik. Amcam da maça gelecekti, onu aradık meğer o kapalıya, Çekmece taraftarının arasına girmiş. Karşıdan bize el salladı ve maçı orada takip etti. Kapalının bir kısmı, büyük olasılıkla beleş biletle girmiş genç ve fanatik Çekmecelilerle doluydu. Açık tribünün sol kısmı Kastamonulu ve Çekmecelilerle karışıktı ancak bu grup maç boyunca hiçbir tezahürat yapmadı. Açık'ın sağ tarafı Kastamonunularla doluydu. Bizim mahalle zaten tamamen maçtaydı. Kuruyemişçi Ayvaz abi, Kasap Hasan amca, Nalbur Cevdet Dayı... Bizim bölüm de kendi içinde ayrılıyordu. Kadın-çocuklar ön tarafta konuşlanmıştı. Bize göre solda tezahürat yapan fanatik bir grup vardı. Sağ-üst'te yer alan biz ise çekirdek çıtlatarak maçı izliyorduk. Bir de 'beleştepe'de konuşlanan bir grup vardı ancak maç boyunca bu güruhun hangi takımı desteklediğini ne biz ne de çekmeceliler anlayabildi. İstiklal Marşı'nın okunmasını da geçmeyelim. Henüz hiçbir maçta marşın hoparlörden verilen müzikle ahenkli bir şekilde söylendiğine tanık olmadım ancak yine de bunlar affedilebilir küçük nüanslardı. Ancak dünkü maçta hakkaten müzikle alakasız söylendi. Marş sırasında Kastamonulu taraftarlar ellerini kaldırıp bir siyasi partinin işaretini de yapmaktan geri durmadı. Yergi manasında söylemiyorum bunu. Siyasi mevzulara kapılıp kendi siyasi görüşünü yansıtan bir takıma sempati duyan türden bir Radikal yazarı değilim neyse ki. Marş bitti sonra birden arkadan biri patlattı: "Türkiye bizimdir, kahrolsun PKK"... Bak işte buna katılıyorum. En nihayetinde Kastamonuspor sahaya çıktı, ardından da Küçükçekmece... İstanbul'daki her maçında takımlarını destekleyen Kastamonulular Kırmızı-Siyahlı ekiplerini güçlü bir şekilde desteklemeye başladı. Dayım arada maçlara benim orta okula giden kuzeni de götürüyordu ancak kuzenin bir ara dayıma 'Bizimkiler hangi takım' demesi benim uzun süre maça konsantre olamamama neden oldu! Sahadaki maç aslında öyle ahım-şahım bir mücadeleye sahne olmadı. Açıkçası Kastamonunun konumu nedeniyle daha mücadeleci olması bekleniyordu. İki takım da topu şişirme yerine orta sahada top yapmaya çalıştı ancak oyunun orta alanda kilitlenmesini engelleyemedi. Kastamonuspor'un tip olarak biri Hasan şaş biri Murat Erdoğan benzeri iki forveti vardı ve bunlar kimi zaman etkili oldular. Nitekim soldan bir ortada 9 numaralı Hasan Şaş topu ağlara gönderdi ve Kastamonu tribünleri koptu... Her iki takımın tezahürat yapan grupları öyle fazla büyük değildi. Bu nedenle ne biz Çekmeceli gençlerin tezahüratlarından bir şey anladık ne de onlar bizimkileri anladı diye düşünüyorum. Bir ara Çekmeceliler 'Kastamonu kümeye' diye bağırmaya başladı. Ancak seslerin bir türlü karşı tarafa gitmeme sorunu grupları yeni çözümlere itti. Çekmeceliler bizim açık'ın soluna çağrı yaptı: çıt yok! Sonra Kastamonulular da beleştepe'yi karşılıklı tezahürata davet etti, nafile. Sonra birden Kastamonu ve Küçükçekmeceliler kaynaşıverdi. "Kastamonu sen bizim kardeşimizsin" tezahüratları gırla gitti, karşılık verildi. Daha dakika 35, bismillah! Sonra karşılıklı tezahürat başladı: çek: yeşillllll!! kas: beyaazzzz! çek: şampiyoooonn! kas: öö eehh? ne diycez lan? çek-kas: eheh ahaha 35. dakikada gerçekleşen bu kaynaşma beraberinde bazı sorunları da getirdi, taraftarlar bir boşluğa düştü. Çekmeceliler bir ara başkanlarına, yöneticilerine tezahürat yaptı. Kastamonulular ise 'Kasta gol gol ool, kasta gol gol gol'lere. Aslında ben çocukluğumda duyduğum "Kırmızı-Pembe, gönlüm sende, kastamonu kastamonu dep dep dep'i tercih ederdim ancak yeni jenerasyonun belli ki bu efsaneden haberi yok. Oysa bakın gencecik Tuncay'a. "Bir baba hindi"yi nasıl da bilip kartal'a cimbom'a biniyor! Sonra nedendir bilinmez her iki ekip de grup lideri Gebze'ye yüklenmeye başladı: çek: içimdeki gebze aşkı bambaşka kas: o büyük (kollar açılarak eller birleştirilmiş ,malum hareket yapılıyor) taraftarında çok yaşa çek: engelleri engelleri aşıyooor kas: kupaları kupaları n*h alıyor! Ha, bu zaman zarfında çekmece penaltıdan bir gol buldu. Sonra Kastamonulular hakeme yüklenmeye başladılar. Zaten maçın başından beri önümüzdeki yan hakemin anasından emdiği sütü burnundan getirdiler ancak bu kez orta hakeme gözler dikildi. Yalan yok, tribündekilerin çoğu penaltı olduğunu kabul etti ancak biraz da can sıkıntısından biraz da eğlencesine 'i**e hamem' tezahüratları yükseldi. Öyle böyle ilk yarı bitti. Devre arasında maçlarda ne satılır? Simit, su. Buna ek olarak, Kastamonuspor'a özel olsa gerek meşhur Kastamonu Çekme Helvası satıldı ve kapış kapış da gitti. Kastamonuluların bu buluşması iyice memleket havasına bürünmüştü. Hemen ayakkabılardaki bozukluklar çıktı, tanesi 1 ytl'den 12'lik kutularda çekme helvalar alındı, afiyetle yendi. İkinci yarıda Çekmece daha baskılıydı. Bizim tribün yavaştan kendi oyuncularını eleştirmeye başladı. "Ulan bu 11 numara atacak" bize söylentileri yükseldi. Hakkaten de, maçtaki tek organize atakta çekmece 11 numarayla golü buldu: 2-1. Bundan sonra hem tribünler hem de maç duruldu. Çekmeceli gençler, beleş girdikleri maçta, aldıkları biletlerin hakkını vermek için hiç susmadılar ancak Kastamonuluların hepsi para vererek girmişlerdi ve 'paramızla mı rezil olcaz lan' diyip 2-1'den sonra sustular, hatta en fanatik grup bile yerini oturup helva yemeye ve maç izlemeye başladı. Sonra tipik Türk tribünü sendromu (Bunu da şimdi bin uydurdum) başladı. Önce hakemle uğraşma bitti, sonra hakemin kararları doğru bulundu, Oyunculara kızılmaya başlandı, Eleştirilerin dozu iyice arttı, Oyunculara küfredilmeye başlandı, Takımın küme düşeceği sözleri iyice yayıldı, Yönetim eleştirildi ve patlama noktası: Çekmece atağında pet şişeler sahaya yağmaya başladı! Neyseki bu hareketi yapanlara gereken uyarı yine tribünden yapıldı. Bir pozisyonda Kastamonu'nun kel forveti kendini yerde buldu ve ardından bizim tribünden, bence maçtaki en güzel vecize geldi: "Ulan benzeyecek başka futbolcu mu bulamadın? Hasan Şaş'ı örnek alacağına başkasını alsaydın ya lan, d*****a!". Sonra yine Kastamonu'nun sonuçsuz serbest vuruşunda aynı kişi, "Televizyonda Alex'i seyredin lan, örnek alın biraz onu"! Son dakikalara doğru Kastamonuspor ataklarını artırdı ve birkaç önemli gol pozisyonu bile buldu ancak Çekmece kalecisi günündeydi. Sonra ani gelişen Çekmece atağında 5 numaralı oyuncu topu elle kesince hakem penaltı noktasını gösterdi. Ve Gol: 3-1. Nihayetinde maç 3-1 sona erdi. İddaa programında olan bu maçta Kastamonuspor taraftarlarını iki şekilde de üzdü. Hem memleketlerinin takımı yenildi hem de iddaa kuponlarını yatırdı. Bir çok kişi Kırmızı-Siyahlılara çifte şans oynamıştı! Birkaç homurdanmaya karşın Kastamonu seyircisi hiçbir taşkınlık çıkarmadan, muhabbet ede ede evlerinin yolunu tuttu. Kastamonu belki maçı kaybetmişti ancak ben Kastamonulu kökenlerimi yeniden keşfetmenin mutluluğunu yaşadım... Amatorfutbol -İstanbul

2 yorum:

  1. Evet, Efkan demek ki senin futbola olan ilginin Kastamonlu kökenlerinle bir alakası yokmuş.
    Futbola konsantre olan Kçekmece maçı almış götürmüş zaten. Kastamonu gibi bir il takımının bu kadar taraftara rağmen böyle bir ilçenin takımına yenilmesini başka bir şey açıklayamaz.

    YanıtlaSil
  2. "böyle bir ilçe takımına" derken?

    o ilçenin yaklaşık 1 milyon nüfusu var!

    YanıtlaSil

Kurum ve kişilere hakaret eden yorumlar yayımlanmaz. Gözden kaçmış yorumlar olabilir, lütfen bizimle iletişime geçiniz.