YAZI: ENGİN AKIN
Herkese selam. Valla özlettim kendimi. Araya bayram girdi, tatil girdi valla uzun bir zamandan beri yazamadım. Kendimde bir şeylerin eksik olduğunu hissettirdi bu durum bana. Neyse şimdi yaklaşık bir hafta yazmamanın acısını uzun bir yazı ile gidereceğim kimse kusuruma bakmasın. Valla baştan söyleyeyim yaranız varsa yazımı okumayın yoksa gocunursunuz…
Dedik ya bir hafta yazdım bu zaman zarfından birçok olumlu ya da olumsuz gelişme oldu. Öncelikle Silivrispor Kulübünün bir yöneticisi Kulüp Başkanına komplo kurmakta. Sağda solda dedikodu yaparak “Bu başkanla bir arpa boyu yol alamayız. Parayı biz veriyoruz gazetelerde onun fotosu çıkıyor” muhabbetini geliştirmeye devam ediyormuş. Ya sormak gerek madem beğenmiyordun o zaman neden yönetime girdin? Silah zoruyla mı seni yönetici yaptılar oraya. Geldin bozuk olan huzuru daha da bitirdin.
Yine bir dedikoduya göre bir gün Silivrisporlu futbolcuların paraya ihtiyacı olur ve para dağıtmakla ve mali işlere bakmakla yükümlü olan gereksiz emzikli yöneticiye giderler ve gecikmiş ve hakları olan maaşlarını isterler. Mali işlerden sorunlu olan yöneticinin ise futbolculara verdiği cevap çok ilginç “Para mara yok kardeşim. Yukarıdaki ya……lar parayı kesti. Yapacak bir şey yok. Biz de para harcayacak kadar enayi değiliz. Bakın başınızın çaresine” gibisinden laflar etmiş. Dedikodu bu ya ateş olmayan yerden duman da çıkmaz hadi neyse…
Yine bir Silivrispor yöneticisi eski ve başarılı Futbol Şube Sorumlusu Temel Aslan hakkında bir takım ayak oyunları yaptığını öğrendim. İnanın ki hiç şaşırmadım… Normaldir ki malumunuz meyve veren ağaç her zaman taşlanır… Şimdi şunu iyi bil ki yönetici kisvesi altında entrikalar çeviren şahsiyet Temel Aslan olmasaydı şu an senin elinde bir takım dahi olmazdı. Onu attığı temeller üzerine kurdunuz takımı inkar edemezsiniz sanırım. Bir de Temel Aslan’ın oyuncularla ilgilenmesini içinize sindiremediğinizi öğrendim. Kulübü ziyaret edip çalışanlarla sohbet etmesini de sindiremiyormuşsunuz… O zaman derim ki sizin bir sindirim probleminiz var ve bir an önce gideriniz. Siz bilir misiniz ‘mihenk taşını’ hani köprülerde ve kubbelerin tam ortalarında olan kilit taşını… İşte o taşı Temel Aslan olarak görebilirsiniz. Neyse temellerle çok uğraşmayın ve onları küstürmeyin her zaman en sağlam yerlerdir. Bu konu uzun ve derin daha sonra devam ederim…
Spor kulüplerinde yönetici olmak nasıl bir şeydir? İşte bu soruya cevap bulabilmek için birkaç haftadır Silivri Stadı’nda tüm kulüpleri geliş gidişleri saha içi, saha dışı davranışlarını gözlemlemeye çalışıyorum. (Adnan hocam okumayın lütfen!) Yöneticilik zor ve külfetli bir iş… İşinden, aşından, vaktinden, nakdinden fedakarlık ister. Her sezon ağırlaşan şartlarda ayakta kalmaya çalışan kulüpleri (Hocam hala okuyorsunuz) gördükçe amatör sporu ayakta tutan yöneticilerin değerini önemini çok daha iyi anlıyorum… Bunların örneklerini isimlendirmeye gerek yok!!! Stada geldikleri andan itibaren gördükleri ilgi saygı fark ediliyor. Eski futbolcular antrenörler de öyle… Kimseye ben şuyum, buyum demelerine gerek kalmıyor. “BEN SİLİVRİSPOR YÖNTİCİSİYİM BURADA BEN OTURURUM” diyene hiç rastlamadım. Hele bu kulübün tarihine geçmiş EFSANE KAPTANINA bunu söylemek kimin HADDİNE!!! Velhasıl kelam cevabını almış, ama yeni yöneticilik modeli budur belki biz bilmeyiz… Belki de bunların KAPTAN TAKINTILARI vardır, hani “Eskisi olmazsa yenisini yeriz” diye uğraşıyorlar. Kimseyi zorla yönetici yapmadıklarına göre fahri de olsa gönül işi de olsa yöneticilerin öncelikli görevleri vardır. Onları yerine getirir kabul görür tanınır, saygı görür uzaktan bile görse insanlar ona yer verirler. Spor ahlakına spor kültüründe bunlar vardır.
İyi bir yönetici dedikodu yapmaz, hele hele kahvede hiç yapmaz. İcraat yapar… Takım kaptanını mı beğenmiyorsun toplantıda gündeme getirir tavrını orada ortaya koyarsın, gücün yetiyorsa gönderirsin. Ha gücün yetmiyorsa da kusura bakmayın der gereğini yaparsın. Ayrıca kaptanla ilgili kararı verecek olanların kaçı daha önce kaptanlık yapmış ya da kaç tane kaptan görmüşler ve görüp de yemişler.
Takım kaptanı olmanın sorumluluğunu bilmeden. Kaptanın iyiliğini, kötülüğünü kendinize göre mi, kulübün selameti bakımından mı, işte nasıl yargılayacaksınız??? Özgür kendi iradesiyle bırakmadığı sürece bu takımın kaptanı olarak devam eder.
O eski kaptanlar her zaman istediği yerde oturur maç izler ama eli cebine gidenin Ali Kıran Baş Kesen tavırlarında cebinde çift fermuar olanın tahtırevan peşinde olduğu yönetici modeli spor camiasında uzun süre kalıcı olmaz…
Futbolda bilimselliğin istatisçilerin ve bütçenin önemi sürekli tartışılır. Sivasspor’un hocası Bülent Uygun’da Fenerbahçe’yi yendikleri maçtan sonra devre arası “İstatistiklere bakarak taktik üretiyoruz böyle kazanıyoruz” demişti. Bu hafta Ankaraspor maçında teknik bir arıza oldu herhalde!!!
Bütçe deyince ise Fenerbahçe açık ara önde, peki sonuçlar bütçeyle orantılı mı???
Bunlar spor basınında ekranlarda yeteri kadar tartışılıyor. Biz bu konuların yerel boyutuyla ilgiliyiz…
Tam sırası gelmişken söyleyelim; futbolda bilimi, bilimselliği en çok kullanan kulüp şu anda Yeniköyspor Kulübüdür tahmin edersiniz sanırım. Yine hatırlayacak olursanız fazla bilimsellik Silivri’de yüksek gerilime neden olmuştu ancak Yeniköy takımının teknik heyeti bu özellikleri ile biliniyor. Futbolda bilimin bilimselliğin geçerliliğini kanıtlamaya çalışıyorlar. Bütçeleri de fena değil yani. 2 hafta önce Alibey’e konuk oldular… Sonuç??? Bütçe demişken Silivrispor’da bütçesiyle öne çıkan bir kulübümüzdür… Her türlü en büyük desteği görüyor, çok da iyi bir oyuncu kadrosu var. Oyuncuların tutum ve davranışları umut verici… Peki, problem ne? Huzur var mı? Huzur!!! Kulübün son yıllarda yükselen standartlarının cazibesine kapılarak göreve talip olan yöneticilerin biri basına saldırıyor, biri yukarıdakileri suçluyor, biri başkanı diğer yöneticileri bir başkası oyuncuları suçlayıp KAPTANI YEMEYE çalışıyor,. Yöneticisi bahadan atılıyor, hocası da ayrı bir bunalımda… Kimse yanlış anlamasın ben ilime bilime futbolda harcanan bütçelere karşı değilim. Geçerliliğine, gerekliliğine inanıyorum, ancak yeterli mi derseniz, bunun cevabını Alibey ve Rasim Hoca bir kez daha verdi…
Bütçesine sanal oyunlara bir takım verilere güvenerek hareket edenlere futbolun gerçeklerini bir kez daha hatırlattılar… Futbol insanların özellikle futbolcuların günlük anlık değerlerinin önemli rol oynadığı moral motivasyon olayıdır… Yorum farkıdır… Futbolu bilmek, izlemek, yazmak, âhkam kesmek bir şeydir ama bir takımın sevk ve idare sorumluluğunu alarak futbolu yorumlamak çok farklı bir şeydir. Sapla saman misali…
Alibey’in şartları ile Yeniköy ve Silivrispor’un şartları kıyaslanamaz… Kıyaslamaya çalışanlar hata eder… İkisi de gruplarını şampiyon olarak bitirebilir amma Alibeyspor direnciyle, Rasim Hoca duruşuyla bu tartışmanın kazanımıdır…
Gorbaçov, seni kim nereden buldu? Alibey’in başına nasıl geçtin? Referansın bilgisayarın mı, yoksa! Neyse onu söyleme çok kızıyorlar… Bu aralar alınganlık had safhada “Hava kapalı yağmur geliyor” diyorum adamlar “bize ördek” mi demek istiyorsun diye anlayıp küsüyorlar…
**************
Namussuzlar var diye namussuz mu olacağım?
Geçtiğimiz hafta hakkımda çıkan haberlere ve yazılan yazılara cevap niteliğindedir.
Bu zamana kadar yazdıklarımda kimsenin kişilik haklarına saldırmadım. İş ve özel hayatları ile ilgili bilgileri de sunup paylaşmadım. Fakat yönetimce yapılan bir çok ihmaller canıma tak etti... Bir çok olumsuzluğun var olduğu bir kulüpte de yazılacakları da yazmamak hata gibi geliyor. Mahallenin delisi gibi havanda su dövüp durmaktayım. Peki ama sormak isterim ben yanmazsam, sen yanmazsan nasıl korunacak bu ilçemizin evlatlarının gelecekleri. Namussuzluk yapanlar var diye ben de mi namussuz olacağım... İhanet edenler var diye bizim de mi ihanet etmemiz gerekiyor!... Kusura bakmayın ama çok aldanırsınız… Birileri benim davranışıma çözümsüz savaş diyor... Çözümünüz nedir sayın Silivrispor’un talan edilmesine taraf olanlar ve buna çanak tutanlar?.. Bizim ilçemizin gençliğinin geleceğine kurşun sıkanlara gül mü vermeliydim? İlçemizin en köklü kulübünün geleceğini katledenleri baş tacı mı edeyim? Ne yapalım çözmek için çözümsüzlüğü?..
Nedir öneriniz onu da yazsaydınız ya bana olan atıflarınızda...
Geçtiğimiz hafta yazdığım yazının yanlış anlaşıldığının farkına vardım aldığım tepkilerden. Öncelikle Mesut hocamın zarar görmesini aklımın ucundan bile geçiremem. Kişiliği duruşu ile tam bir Silivri insanıdır. Duygusaldır da sanırım en çok benim yaptığım eleştirilere alınıyordur. Haklıdır da hedefi olan bir kulüpte çalışmak ve üstüne üstlük zayıf ve bilgisiz bir yönetimle bir şeyler başarmaya uğraşmak takdir edilmesi gereken bir durumdur. İtiraf etmeyim ki hocama haksızlık etmekteyim. Tek başına olduğu zaman başarılı olacağına inanıyorum. Fakat takımda eksik olan bir ağabeyin olmayışı. Geçen dönemlerde bu işi en iyi gören isim Temel Aslan’dı. Şimdi onun eksikliği görülmektedir. Beceriksiz bir yönetim ile nereye kadar hedef koyabilirsiniz? Mesut hocamda tam bu bilinmezlikte kürek çekiyor. İyi bir yönetimle boşa asla kürek çekmez. Benim derdim kulüpte işi bilen tek isim Mesut Tonta’dır. İş bilmezler ile bir yere varılamaz. Ha bu iş bilmezler hem işi bilmezler hem de çok bildiklerini sanır ve çok konuşurlar.
Herkese selam. Valla özlettim kendimi. Araya bayram girdi, tatil girdi valla uzun bir zamandan beri yazamadım. Kendimde bir şeylerin eksik olduğunu hissettirdi bu durum bana. Neyse şimdi yaklaşık bir hafta yazmamanın acısını uzun bir yazı ile gidereceğim kimse kusuruma bakmasın. Valla baştan söyleyeyim yaranız varsa yazımı okumayın yoksa gocunursunuz…
Dedik ya bir hafta yazdım bu zaman zarfından birçok olumlu ya da olumsuz gelişme oldu. Öncelikle Silivrispor Kulübünün bir yöneticisi Kulüp Başkanına komplo kurmakta. Sağda solda dedikodu yaparak “Bu başkanla bir arpa boyu yol alamayız. Parayı biz veriyoruz gazetelerde onun fotosu çıkıyor” muhabbetini geliştirmeye devam ediyormuş. Ya sormak gerek madem beğenmiyordun o zaman neden yönetime girdin? Silah zoruyla mı seni yönetici yaptılar oraya. Geldin bozuk olan huzuru daha da bitirdin.
Yine bir dedikoduya göre bir gün Silivrisporlu futbolcuların paraya ihtiyacı olur ve para dağıtmakla ve mali işlere bakmakla yükümlü olan gereksiz emzikli yöneticiye giderler ve gecikmiş ve hakları olan maaşlarını isterler. Mali işlerden sorunlu olan yöneticinin ise futbolculara verdiği cevap çok ilginç “Para mara yok kardeşim. Yukarıdaki ya……lar parayı kesti. Yapacak bir şey yok. Biz de para harcayacak kadar enayi değiliz. Bakın başınızın çaresine” gibisinden laflar etmiş. Dedikodu bu ya ateş olmayan yerden duman da çıkmaz hadi neyse…
Yine bir Silivrispor yöneticisi eski ve başarılı Futbol Şube Sorumlusu Temel Aslan hakkında bir takım ayak oyunları yaptığını öğrendim. İnanın ki hiç şaşırmadım… Normaldir ki malumunuz meyve veren ağaç her zaman taşlanır… Şimdi şunu iyi bil ki yönetici kisvesi altında entrikalar çeviren şahsiyet Temel Aslan olmasaydı şu an senin elinde bir takım dahi olmazdı. Onu attığı temeller üzerine kurdunuz takımı inkar edemezsiniz sanırım. Bir de Temel Aslan’ın oyuncularla ilgilenmesini içinize sindiremediğinizi öğrendim. Kulübü ziyaret edip çalışanlarla sohbet etmesini de sindiremiyormuşsunuz… O zaman derim ki sizin bir sindirim probleminiz var ve bir an önce gideriniz. Siz bilir misiniz ‘mihenk taşını’ hani köprülerde ve kubbelerin tam ortalarında olan kilit taşını… İşte o taşı Temel Aslan olarak görebilirsiniz. Neyse temellerle çok uğraşmayın ve onları küstürmeyin her zaman en sağlam yerlerdir. Bu konu uzun ve derin daha sonra devam ederim…
Spor kulüplerinde yönetici olmak nasıl bir şeydir? İşte bu soruya cevap bulabilmek için birkaç haftadır Silivri Stadı’nda tüm kulüpleri geliş gidişleri saha içi, saha dışı davranışlarını gözlemlemeye çalışıyorum. (Adnan hocam okumayın lütfen!) Yöneticilik zor ve külfetli bir iş… İşinden, aşından, vaktinden, nakdinden fedakarlık ister. Her sezon ağırlaşan şartlarda ayakta kalmaya çalışan kulüpleri (Hocam hala okuyorsunuz) gördükçe amatör sporu ayakta tutan yöneticilerin değerini önemini çok daha iyi anlıyorum… Bunların örneklerini isimlendirmeye gerek yok!!! Stada geldikleri andan itibaren gördükleri ilgi saygı fark ediliyor. Eski futbolcular antrenörler de öyle… Kimseye ben şuyum, buyum demelerine gerek kalmıyor. “BEN SİLİVRİSPOR YÖNTİCİSİYİM BURADA BEN OTURURUM” diyene hiç rastlamadım. Hele bu kulübün tarihine geçmiş EFSANE KAPTANINA bunu söylemek kimin HADDİNE!!! Velhasıl kelam cevabını almış, ama yeni yöneticilik modeli budur belki biz bilmeyiz… Belki de bunların KAPTAN TAKINTILARI vardır, hani “Eskisi olmazsa yenisini yeriz” diye uğraşıyorlar. Kimseyi zorla yönetici yapmadıklarına göre fahri de olsa gönül işi de olsa yöneticilerin öncelikli görevleri vardır. Onları yerine getirir kabul görür tanınır, saygı görür uzaktan bile görse insanlar ona yer verirler. Spor ahlakına spor kültüründe bunlar vardır.
İyi bir yönetici dedikodu yapmaz, hele hele kahvede hiç yapmaz. İcraat yapar… Takım kaptanını mı beğenmiyorsun toplantıda gündeme getirir tavrını orada ortaya koyarsın, gücün yetiyorsa gönderirsin. Ha gücün yetmiyorsa da kusura bakmayın der gereğini yaparsın. Ayrıca kaptanla ilgili kararı verecek olanların kaçı daha önce kaptanlık yapmış ya da kaç tane kaptan görmüşler ve görüp de yemişler.
Takım kaptanı olmanın sorumluluğunu bilmeden. Kaptanın iyiliğini, kötülüğünü kendinize göre mi, kulübün selameti bakımından mı, işte nasıl yargılayacaksınız??? Özgür kendi iradesiyle bırakmadığı sürece bu takımın kaptanı olarak devam eder.
O eski kaptanlar her zaman istediği yerde oturur maç izler ama eli cebine gidenin Ali Kıran Baş Kesen tavırlarında cebinde çift fermuar olanın tahtırevan peşinde olduğu yönetici modeli spor camiasında uzun süre kalıcı olmaz…
Futbolda bilimselliğin istatisçilerin ve bütçenin önemi sürekli tartışılır. Sivasspor’un hocası Bülent Uygun’da Fenerbahçe’yi yendikleri maçtan sonra devre arası “İstatistiklere bakarak taktik üretiyoruz böyle kazanıyoruz” demişti. Bu hafta Ankaraspor maçında teknik bir arıza oldu herhalde!!!
Bütçe deyince ise Fenerbahçe açık ara önde, peki sonuçlar bütçeyle orantılı mı???
Bunlar spor basınında ekranlarda yeteri kadar tartışılıyor. Biz bu konuların yerel boyutuyla ilgiliyiz…
Tam sırası gelmişken söyleyelim; futbolda bilimi, bilimselliği en çok kullanan kulüp şu anda Yeniköyspor Kulübüdür tahmin edersiniz sanırım. Yine hatırlayacak olursanız fazla bilimsellik Silivri’de yüksek gerilime neden olmuştu ancak Yeniköy takımının teknik heyeti bu özellikleri ile biliniyor. Futbolda bilimin bilimselliğin geçerliliğini kanıtlamaya çalışıyorlar. Bütçeleri de fena değil yani. 2 hafta önce Alibey’e konuk oldular… Sonuç??? Bütçe demişken Silivrispor’da bütçesiyle öne çıkan bir kulübümüzdür… Her türlü en büyük desteği görüyor, çok da iyi bir oyuncu kadrosu var. Oyuncuların tutum ve davranışları umut verici… Peki, problem ne? Huzur var mı? Huzur!!! Kulübün son yıllarda yükselen standartlarının cazibesine kapılarak göreve talip olan yöneticilerin biri basına saldırıyor, biri yukarıdakileri suçluyor, biri başkanı diğer yöneticileri bir başkası oyuncuları suçlayıp KAPTANI YEMEYE çalışıyor,. Yöneticisi bahadan atılıyor, hocası da ayrı bir bunalımda… Kimse yanlış anlamasın ben ilime bilime futbolda harcanan bütçelere karşı değilim. Geçerliliğine, gerekliliğine inanıyorum, ancak yeterli mi derseniz, bunun cevabını Alibey ve Rasim Hoca bir kez daha verdi…
Bütçesine sanal oyunlara bir takım verilere güvenerek hareket edenlere futbolun gerçeklerini bir kez daha hatırlattılar… Futbol insanların özellikle futbolcuların günlük anlık değerlerinin önemli rol oynadığı moral motivasyon olayıdır… Yorum farkıdır… Futbolu bilmek, izlemek, yazmak, âhkam kesmek bir şeydir ama bir takımın sevk ve idare sorumluluğunu alarak futbolu yorumlamak çok farklı bir şeydir. Sapla saman misali…
Alibey’in şartları ile Yeniköy ve Silivrispor’un şartları kıyaslanamaz… Kıyaslamaya çalışanlar hata eder… İkisi de gruplarını şampiyon olarak bitirebilir amma Alibeyspor direnciyle, Rasim Hoca duruşuyla bu tartışmanın kazanımıdır…
Gorbaçov, seni kim nereden buldu? Alibey’in başına nasıl geçtin? Referansın bilgisayarın mı, yoksa! Neyse onu söyleme çok kızıyorlar… Bu aralar alınganlık had safhada “Hava kapalı yağmur geliyor” diyorum adamlar “bize ördek” mi demek istiyorsun diye anlayıp küsüyorlar…
**************
Namussuzlar var diye namussuz mu olacağım?
Geçtiğimiz hafta hakkımda çıkan haberlere ve yazılan yazılara cevap niteliğindedir.
Bu zamana kadar yazdıklarımda kimsenin kişilik haklarına saldırmadım. İş ve özel hayatları ile ilgili bilgileri de sunup paylaşmadım. Fakat yönetimce yapılan bir çok ihmaller canıma tak etti... Bir çok olumsuzluğun var olduğu bir kulüpte de yazılacakları da yazmamak hata gibi geliyor. Mahallenin delisi gibi havanda su dövüp durmaktayım. Peki ama sormak isterim ben yanmazsam, sen yanmazsan nasıl korunacak bu ilçemizin evlatlarının gelecekleri. Namussuzluk yapanlar var diye ben de mi namussuz olacağım... İhanet edenler var diye bizim de mi ihanet etmemiz gerekiyor!... Kusura bakmayın ama çok aldanırsınız… Birileri benim davranışıma çözümsüz savaş diyor... Çözümünüz nedir sayın Silivrispor’un talan edilmesine taraf olanlar ve buna çanak tutanlar?.. Bizim ilçemizin gençliğinin geleceğine kurşun sıkanlara gül mü vermeliydim? İlçemizin en köklü kulübünün geleceğini katledenleri baş tacı mı edeyim? Ne yapalım çözmek için çözümsüzlüğü?..
Nedir öneriniz onu da yazsaydınız ya bana olan atıflarınızda...
Geçtiğimiz hafta yazdığım yazının yanlış anlaşıldığının farkına vardım aldığım tepkilerden. Öncelikle Mesut hocamın zarar görmesini aklımın ucundan bile geçiremem. Kişiliği duruşu ile tam bir Silivri insanıdır. Duygusaldır da sanırım en çok benim yaptığım eleştirilere alınıyordur. Haklıdır da hedefi olan bir kulüpte çalışmak ve üstüne üstlük zayıf ve bilgisiz bir yönetimle bir şeyler başarmaya uğraşmak takdir edilmesi gereken bir durumdur. İtiraf etmeyim ki hocama haksızlık etmekteyim. Tek başına olduğu zaman başarılı olacağına inanıyorum. Fakat takımda eksik olan bir ağabeyin olmayışı. Geçen dönemlerde bu işi en iyi gören isim Temel Aslan’dı. Şimdi onun eksikliği görülmektedir. Beceriksiz bir yönetim ile nereye kadar hedef koyabilirsiniz? Mesut hocamda tam bu bilinmezlikte kürek çekiyor. İyi bir yönetimle boşa asla kürek çekmez. Benim derdim kulüpte işi bilen tek isim Mesut Tonta’dır. İş bilmezler ile bir yere varılamaz. Ha bu iş bilmezler hem işi bilmezler hem de çok bildiklerini sanır ve çok konuşurlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder