Galatasaray tribünlerinin Öcü Erol’u, Feriköy tribünlerinin Erol abisi, yani Erol Güngör... Edip Bekiroğlu, futbol camiasının bu renkli simasıyla Yerel Futbol Sitesi için konuştu...
SÖYLEŞİ: EDİP BEKİROĞLU
Edip Bekiroğlu: Erol abi gerek Türk gerekse Feriköy tribünleri olarak son zamanlarda zor bir dönem geçiriyoruz senin gibi gerçek bir tribün emekçisinin tecrübe ve birikimlerinden genç kuşağın yararlanmasının faydalı olacağı görüşündeyim.
Erol Güngör: Teşekkür ederim
İlk maçına ne zaman gitmiştin?
1965 doğumluyum. İlk maçıma 77-78 sezonunda İnönü Stadı’nda gitmiştim. Gitmiştim derken yanlış anlaşılmasın, parmaklıklar arasından gizlice girmiştim! İlk futbol aşkım o zaman başladı. Feriköy maçı olarak ise 81-82 sezonunda ilk maça gittiğimde en küçük bendim. Şimdiyse neredeyse benden büyük yok tribünde, varın hesaplayın kaç senemiz geçmiş, nereden nereye gelmişiz.
O zamanki Feriköy tribünleri nasıldı?
Tribünde herkes birbirini tanırdı. Biraz klasik olacak ama büyüklere saygı, küçüklere sevgi vardı. Feriköy sevgisini bizlere aşılayan insanlar arasında Süleyman Yanar, Kepçe Raşit, Deli Ruşen, İzzet Şot, Pele Fahrettin, Boncuk Nihat ağabeyler vardı. Şimdi çoğu rahmetli oldu. Onlardan aldığımız bayrağı Feriköylülüğü kendimize göre dalgalandırmak istiyoruz. Bir nebze olsa da başarılı olabildiysem ne mutlu bize.
Erol abi bir de o senelerde, ‘Üç büyükler’in İnönü’de kapalı tribün kapma savaşları vardı. Orada ön saflardaydın, neler anlatmak istersin?
O zamanlar tek İnönü Stadı vardı, kapalı tribüne girmek için geceden sabahlardı stada yakın bilindik mekanlarda. O yıllarda en güçlü Beşiktaş tribünüydü. Ali Şen Fenerbahçe’ye başkan olunca o çok destekledi ve Fener epeyce güçlendi, kemikleşti. Başını Bekir ve İsmail’in çektiği Beşiktaşlılarla Büyük Alper ve Ramazan ağabeyin çektiği Fenerliler kapışmaya başladı. Biz de Ankaralı Hüseyin ağabey, Berkman ağabeyler, amigo Mehmet ağabeyler falan epeyce sağlamdık ama onlar gibi bir semt ağırlığımızın olmamasının acısını çok hissettik. Çiçek Pasajı’nda üslenmemiz o yıllara denk gelir. Onlar sayesinde Çiçek Pasajı’nı kazandık, ağırlığımız oldu.
1990’larda eski büyüklerimiz ufak ufak ellerini çekmeye başlayınca tribün onların yerine Sebahattin’e, bana ve birkaç arkadaşımıza kaldı. Biz de büyüklerimizden aldığımız kültürle tribünü daha ileriye götürmek için çabaladık. Çok maça 8-10 otobüs deplasmana kardeşlerimizin başında gitmişimdir. Ne Trabzon kaldı gitmediğimi, ne Erzurum, ne de Van.
Yine sabahlarken maç İnönü’deyse Feriköy Mezarlığı ya da Bostanlık’ta, Ali Sami Yen’de ise Zincirlikuyu, Bomonti Bira Fabrikası’nda yerlerimiz vardı. Bu işin cezasını da yattık, yaşadık oldu, bitti. Her şey geride kaldı. Bak artık namazımızda niyazımızdayız (gülerek).
Arkadaşlık nasıldı peki?
Bak işte o çok önemliydi. Maça gelen hiç kimseyi dışarıda bırakmamak için resmen çırpınırdık. Herkes kardeşimiz, herkes ağabeyimizdi, öyle yani. O senelerde her şey bu kadar dejenere değildi. Kavgalarımız da bile kendi has saflık doğallık vardı.
Gelelim Feriköy semtine, neler demek istersin?
Feriköy’de doğdum, Feriköy’de büyüdüm. Tahsil hayatım burada geçti. Bununla gurur duyuyorum ve semtimi çok seviyorum. İstiyorum ki semtinden ekmek yiyen, Feriköylülerin üzerinden para kazanan herkes semtine sahip çıksın. Parayı burada kazanıyorsun, iş kulübe desteğe geldi mi yan çiziyorsun. Herkes elini taşın altına koymalı. Feriköy’ün yükselmesi başarılı olması semtin de reklamıdır. İnsanlar bunu anlamıyor ya da anlıyor da işine gelmiyor. Tek destekçimiz sayın Mustafa Sarıgül. Şimdi de stadımızı yenileyecek, kendisine müteşekkiriz her konuda.
Feriköy tribünlerinin bugünü için neler diyeceksin?
1989-1990 sezonunda yakaladığımız sinerjiyi bugünlerde yeniden yakaladığımızı düşünüyorum. O zamanlar Kule, Ortanca, Kahramanbey, Halide Edip, Hacı Hüsrev, Feriköy dere hatta Kurtuluşlular bile gelirdi Feriköy’ün maçlarına. Destek büyüktü, kardeşlik had safhadaydı. 2. Lig’de direkten döndük. Son iki senedir bu enerjiyi, şevki kardeşlerimin gözlerinde görebiliyorum ve onların semt sevdasıyla gurur duyuyorum.
Peki tribünün hiç beğenmediğin, negatif yönleri yok mu ?
O zaman yine eski jenerasyonu örnek vereyim. Büyük-küçük, ast-üst ilişkisi, yani hiyerarşi vardı. Aşağı yukarı herkesin görevi belliydi. O çocuklardan hala maçlara devam edenler var ama çok azlar. Zaten yenilerle birbirlerini pek de tanımıyorlar çünkü büyükler uzun süre maçlara pek rağbet etmediler, tribünü boş bıraktılar. Feriköy’ün kendine has kültürü bu işin üstesinden gelecektir ve yeni sezonda hepsi bomba gibi olacaklar. Nereye geldik ne anlatıyorduk. Feriköy maçlarında eskiden ‘durun’ denilince de ‘vurun’ denilince de kimse aksini yapmazdı. Deplasmanlarda pek bize yanlış yapılmazdı, caydırıcı etkimiz büyüktü. Oralarda bize bir şey olmayınca biz de misafirlerimize semte geldiklerinde aynı hoşgörüyü gösterirdik.
İşin aslı şimdilerde Feriköy tribünlerinin geçmişini bilmeyenler ya da bilip de gücünü sınamak isteyenler bizim kardeşlerimizin üstüne oynuyorlar. Onlar da çabuk gaza gelip bazen orantısız güç kullanıp camiamızı istemeden de olsa güç durumda bırakıyorlar. İnternet ortamındayız, bazen pire de deve yapılabiliyor. Yeni sezonda mutlaka göreceksiniz bambaşka bir Feriköy tribünü olacak. Bu sezon kaynaşma yılıydı, bize acı tecrübelerle sabit oldu. Koskoca Feriköy hala amatörde. İnşallah çıkacağız gruptan elbirliğiyle.
Erol abi son sözlerin ve tavsiyelerini alalım...
Zamanında kullandığımız zararlı maddelerden tüm kardeşlerimizin uzak durmasını istiyorum. Sayıca çok az zaten ama mutlaka tribünde bitirilmeli, bitirilecek zaten. Unutmayalım ki koca ormanı yakan da bir kıvılcımdır.
Çok teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim.