Yazarımız Burak Kurtuluş, 2010-2011 Futbol sezonu öncesinde güncel konularla yeniden bizlerle birlikte.
HER TÜRLÜ BADANA, BOYA İŞLERİ İTİNA İLE YAPILIR!
2010-2011 Futbol sezonunun tüm takımlarımız, futbolcularımız, Antrenörlerimiz, Hakemlerimiz, Hakem Gözlemcilerimiz ve Saha Komiserlerimiz için en iyi şekilde geçmesini diliyorum.
Uzunca bir aradan sonra, yeni bir yayın sezonunda yine sizlerle birlikte olmanın manevi keyfini yaşıyorum. Hani derler ya, “kimi kaz bekler, kimi de manevi haz”. Bizim derdimiz, elimizden geldiğince, dilimizin döndüğünce, siz, Amatör Futbol mensuplarını doğru bildiklerimiz hakkında aydınlatmak ve bilgilendirmek. Bunu yaparken de kimseyi kırmak ve rencide etmek ya da ukalalık yapıp, “ben bilirim” demek bizim haddimize değildir. Kendimizce bir takım bilgilerimiz var, kuvvetli bir istihbarat ağımız oluştu. Hazırlık sezonunda birçok takımı izledim ya da izlettirdim. Bir takımın 8 tane hazırlık maçını izlediğim de oldu, 3 antrenmanını izlediğim de. Bunu yaparken de, işimizi en iyi şekilde yapmanın derdiyle, ilgili Kulüp ve futbolcular hakkında en ince ayrıntıları dahi öğrenmeye çalışıp, en doğru bilgiye ulaşmanın peşinde olduk.
Yukarıdaki başlığımız merak etmişsinizdir! Açıklayayım. Ramazan günü, hafta arası bir sabah, adını çok ünlü bir Gazeteciden, çok meşhur bir spor yazarından almış olan bir Stada gittim. Bir hazırlık maçı izleyeceğim. Misafir takımın Teknik Alan Kulübesinin hemen üstünden maçı izliyorum. Misafir takımın kalecisi, kendi takımıyla aynı renkte tişört giymiş, üzerine de farklı renkte bir antrenman yeleği giymiş, kafasına da güneş ışınlarına engel olsun diye beyaz bir şapka takmış. Kalecinin görüntüsü iyi değil ama sporculuğu ve spor ahlakı bana gelen bilgilere göre 10 numara. Kendi Hocası, yedek kulübesinde diğer futbolcular olduğu halde takılıyor kalecisine. “Her türlü boya badana işleri itina yapılır” diyor. İşte biz böyle bir milletiz, birilerinin kartviziti ile bir Kulübe sözüm ona Hoca olmuşsun olmasına ama hiçbir icraatın yok, bir de kendi futbolcunu, diğer futbolcularının yanında alay konusu yapıyorsun. Sen bilmez misin? O futbolcular bu lafı taşıyacak, arkadaşlarına anlatacak. Sonra sen, Hoca olarak o futbolcuyu nasıl maça hazırlayacaksın? Ne Hocalar var bir bilseniz. Sizlere anlatsam utanır mısınız, yoksa güler misiniz?
Yakın zamanda bir hazırlık turnuvasında bir maç izliyorum. Kendisini Antrenör sanan ancak Antrenörlük ile alakası olmayan, Antrenör gibi giyinmeyen, kıyafeti iyi olmayan, konuşmaları kötü, kendini “oldum sanan” ancak olmadığı, ham olduğu her halinden belli olan birisi, müsabakayı yöneten Hakemlerle sürekli uğraşıyor. Kimseyi beğenmiyor bu zat. Sanarsınız ki, düdüğü eline alsa Özbek Hakem Ravshan İrmatov gibi maç yönetecek. Siz diyor Hakemlere, “art niyetlisiniz!” Bunu diyen adamın takımı turnuvada birinci oldu, dikkatinizi çekerim.
Ey görmemiş insan; Esas art niyetli sensin de haberin yok. Ne kural biliyorsun ne de eğitimcilik. Kazanmaksa amaç sadece o gün kazandın ama şunu bil ki sen ve senin gibiler hep kaybedecek.
Türkçe'yi öğrenmek!
Bir Türk Milleti olarak, hep üçüncü şahısları suçlu ilan etmeye bayılırız. Asla özeleştiri yapmayız, kendimizde hiç suç aramayız. “Ben bilemedim, öğrenememişim” demeyiz. “Bu konuda eksiğim varmış” demeyiz. Kendimizi geliştirmeyiz. Hele ki konu futbol ise yandı gülüm keten helva! Maç kazanırsın, “ben iyi Hocayım” dersin. Maç kaybedince de “Hakem satılıktı” dersin.
Dün akşam bir arkadaşımın daveti üzerine Feriköy’e, Afrika Uluslar Kupasında, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ile Güney Afrika’nın maçını izlemeye gittim. Eleme maçı olmasına rağmen hiçbir futbolcu Hakemler ile uğraşmıyordu. Ancak benim dikkatimi çeken başka şeyler oldu. Bir gün önce vuvuzela çaldıkları için bizim Genç Feriköylülerden adam akıllı dayak yiyen Afrikalılar, bizim gibi davranmaya başlamışlardı. Maç esnasında Hakem’e, Hoca, evini biliyoruz ve Hoca kaç para aldın” gibi Türkçe bağırıyorlardı. Feriköylü kardeşlerimiz, adamları döverken anlaşılan Türkçe’de öğretmişlerdi!
Ben yıllardır bu işin içindeyim, gördüklerimden ve duyduklarımdan bıktım artık. Kimseye inanamıyorum. Bir gördüğüme inanır hale geldim, bir de yukarı bakınca göremediğime…
Cahillik ve fodulluk beni zıvanadan çıkartıyor değerli Yerel Futbol ziyaretçileri. Ben diyorum ki; 15 yıl futbol oynadım, vatani görevimi yaparken bile, gittiğimiz yurtdışı görevlerde Subay ve Astsubaylarla birlikte oluşturduğumuz Gemi futbol takımında, yabancı Deniz Kuvvetlerine karşı mücadele ettim, kendimce milli bile oldum ancak futbolu bırakana kadar oynadım oyunun kurallarından bihaber oynamışım. Ben futbolu sadece topu, üç direk arasından geçirmek sanmışım. Bilememişim, öğrenememişim, bana öğretmemişler. Ancak şimdi öğrendim, hatim ettim, ben anlatıyorum soranlara.
Nedir beni bu kadar sinirlendiren anlatayım sizlere;
Bir Turnuvada son hafta maçları oynanıyor. Oyun devam ediyor, bu size anlattığım adamın (Hoca demeye dilim varmıyor) defansta görev yapan bir futbolcusu sakatlandığı için kendi kale arkasında tedavi oluyor, ciddi bir durumu da yok ama bu futbolcu milletinin bir kısmını bilirsiniz. Hata yapınca, “bana faul yapıldı, sakatlandım” numarası yapmaya bayılanlar var aralarında. Burada amaç nedir? Hakemi zan altında bırakmak. Velhasıl kelam, tam da o esnada o takımın kalesine ciddi bir Hücum yapılıyor. Bu defans oyuncusu da fırlıyor sahaya ve topa ve dolayısıyla da oyuna müdahale ediyor ve bir golü önlüyor. Hakem iyi niyetli, kuralları harfiyen uygulamıyor, esnek davranıyor ve oyunu devam ettiriyor, top oyun dışı olunca da habersiz içeri giren ve oyuna müdahale eden oyuncuya ihtar yani sarı kart veriyor. Halbuki ne olması lazım?
1. Defans oyuncusunun oyuna müdahale ettiği anda, ihlalin olduğu yerden ihlal yapan oyuncunun takımı aleyhine endirekt serbest vuruş.
2. Oyuncuya önce oyun alanına izinsiz girdiği için ihtar, hemen akabinde de oyuna müdahale edip, sportmenliğe aykırı davrandığı için peş peşe ikinci ihtar ve sonucunda oyuncu oyundan ihraç edilir.
Kural nedir? Sakatlanan veya bir başka sebeple oyun alanını terk eden bir oyuncu ancak oyunun durduğu anda oyun alanına Hakemin izni ile kale arkalarından girebilir. Aksi durumda oyuncu, taç çizgileri boyunca, oyuna müdahale etmeyeceği bir yerden oyun devam ederken de oyun alanına alınabilir. Kanaması veya ciddi bir yaralanması var ise Hakem oyuncuyu bizzat kendisi kontrol etmeden oyun alanına alamaz.
Şimdi siz söyleyin bana sizce kim art niyetli? Hep mi Hakemler suçlu? Antrenör olacak adam önce kılığına kıyafetine bakacak, bir zamanların meşhur karikatür kahramanı, elinde tespihi, ayağında yumurta topuk ayakkabı ile Deli Kadri gibi olmayacak Hoca dediğin adam örnek olacak her şeyiyle. “Tamam” diyecekler seni görünce, bu adam belli, Hoca bu! Adam bana soruyor, şu takımın Hocası kim? Bakıyorum çıkartamıyorum hangisi olduğunu. Belli olmuyor ki tavırlarından! Sen bugün kazanırsın ama işini iyi yapanlar ve kendini yetiştirenler hep kazanır bunu unutma malum kişi.
Soruyorum size? Oyun kurallarını bilmeyen ancak bir yolunu bulup diploma alan Antrenörler hep mi haklı? Tamam, haklısınız bazı Hakemler de var, adamı delirtiyorlar. Ben de deliriyorum ama hepsi de aynı değil ki? İşini iyi yapan (Antrenör-Hakem) Hocalarıma saygılarımı sunuyorum ve onları tenzih ediyorum, bu sözlerim kendini bilmezlere. Ben de Antrenörüm ancak yapmıyorum bu mesleği, yapmayacağım da. Eğitimsiz insanlar Antrenör ise ben onlar gibi olmayacağım, bu işi şimdilik yapmayacağım. Diplomayı koydum çekmeceye duruyor. Haziran ayında yapılan seminere de gittim. Orası da bekledim gibi değil. Veriyorsun 100 TL’yi seminere gelmesen de akşam 17’den sonra gel, hazırlanan sertifikanı al. Ben bütün gün seminerde ders dinlerken eşek olduğum için Hocalık yapmıyorum. 65 yaşına gelmiş ancak halen Antrenörlüğe dün başlamış gibi heyecanlı olan benim Hocalarım ders dinlerken enayi mi? Malzemeci olamayacak insanlar Hoca oluyor bu aralar. Sahada futbolcusuna “ağabey” diyen insanlar, futbolcusunun yazdığı kadroyu oynatan insanlar Hoca oluyor. Menfaat, çıkar ilişkisi dahilinde bu ülkede iş futbol topunu görünce yuvarlak olduğu için tahrik olanlar Hoca oluyor. TÜFAD da hiçbir şey yapmıyor bunlara. Halen 7 kategoride takımı olan Kulüplerde 1 tane mukaveleli Hoca yetiyor diye düşünenler var. Bunlara müsamaha gösterenler var. “O adam 1.000 TL istediyse, ben 250 TL’ye yaparım, hem de sizin istediğiniz oyuncuları oynatırım” diyenler bu ülke Hocalık yapıyor ve kartvizit bastırıyorlar, “Deli Kenan Hoca” diye. Sana Hocalık ünvanını Devlet mi verdi, senin soyadın yok mu diyemeyen insanlar da var bu ülkede. Sahte lisans ile şampiyonluk kazanan insanlar bu ülkede sözüm o’na “Büyük Hoca” oluyor.
Bana telefon açtı bir gün aptalın birisi, “Madem ki bu işi yapmayacaksın, şu diplomanı ver de bizim falanca adamı sahaya sokalım” dediler. Yok daha neler? Satılık mı bu diploma? Ben bunu ticari amaç uğruna almadım ki! Satanlar var ise de onlara yazıklar olsun. Ondan sonra eğitimsiz futbolcular, cahil bireyler, her maçta kavga, her maçta olay. Hatta 12 yaşında futbolcu olacağım diye yola çıkıp da 16 yaşında futbol maçında Hakem dövdüğü için cezaevine giren çocuklarımız var.
Bir de Yönetici örneklerimiz var. Adam babasından miras kalan bir işi yapıyor. Taşımacılık yapıyor, işi, gücü iyi. Para durumu da iyi. Allah daha fazla versin, gözümüz yok. Semtinin Kulübünden arıyorlar, “gel bizim Kulübe Yönetici ol” diyorlar. Adam 5 günde kendini Aziz Yıldırım sanmaya başlıyor. Bir de bir-iki futbolcuya el altından 5-10 lira harçlık verdi mi, durmayın arkasında. İsmini vermediğim ancak sözünü ettiğim Kulübün başında örnek bir Antrenör var. Hem de adam gibi adam. İşini iyi yapan, dürüst ve kaliteli bir Antrenör. Ancak bu Yönetici olacak beyefendi, her maçın devre arasında veya maç sonunda soyunma odasına girmeye çalışıyor, taktik verecek sözüm ona. Hoca, “gelme kardeşim” deyince de, başlıyor herkesi arayıp, Hoca’yı şikayet etmeye. Sen bilmez misin ey cahil, sen bu dünyada yok iken, babanın belinde c vitamini iken bu saygıdeğer insan, Antrenörlük yapıyordu. Ben diyor, “bu işi bu adamdan daha iyi yaparım!” hadi oradan hımbıl diyesi geliyor insanın. Bu işler halı sahada maç izlemeye benzemez. Ayrıca attığı gollerden sonra o Yöneticiye koşup da sözüm ona yalakalık yapan futbolcularımız bilmez mi? bugün sana el altından 5-10 lira harçlık veren adam, yarın da emir vermeye kalkışacak.
'Yönetici yetiştiren okul yok'
Çeliktepe Spor Kulübü Başkanı Hasan Cevahiroğlu söylemişti; “Yönetici yetiştiren okullarımız yok” demişti. Birçok Kulübümüzün başarısız olmasında ya da kapanmasına kadar giden yolda hep böyle iş bilmez Yöneticilerin parmağı vardır. Sonra okuyorsunuz TFF kararlarında, falanca takımın yöneticisine 30 bin TL ceza, 5 ay hak mahrumiyeti. Düşünün ki, koskoca Koç Holding'in yöneticilerinden, çok iyi eğitilmiş, Ali Koç bile, bir Fenerbahçe maçı sonrası verdiği demeç neticesinde 2 yıl ceza almıştı, sonra cezası 1 yıla indirildi ama sonrasında Ali Koç’un da ayakları yere basmaya başladı. Ben Galatasaraylıyım, bunu her fırsatta dile getiriyorum, üstüne bas basa da söylüyorum. Ancak delisi değilim, Fenerbahçe maçlarını izliyorum ama Galatasaray maçlarını izleyemiyorum çünkü stres yapıyor bende. Konuyu dağıtmadan bağlayacağım. Ben tarihte Galatasaray Spor Kulübü Başkanı’nın ceza aldığını hatırlamıyorum ancak bu Adnan Polat ceza aldı. Koskoca Galatasaray Başkanı ceza mı alırmış! Olmaz, almamalı. Aziz Yıldırım ya da Yıldırım Demirören de ceza almamalı, Göksel Gümüşdağ da almamalı. Bakın Trabzonspor Başkanı’na ne güzel adam maşallah.
Yönetim, yönetici, idare, idareci gibi kelimeler günlük hayatta dilimizden düşürmediğimiz kelimelerin başında gelir. Bu esrarengiz kelimeler; dini, dili, ırkı ve ülkesi ne olursa olsun bütün insanları ve kurumları yakından ilgilendirmektedir. Mesela ülkemizdeki yönetici manzaralarına bir bakın. Hafta sonu oynanan bir futbol maçının Hakeminin idaresi yöneticiler tarafından bir hafta konuşulur. Hatta daha maçta iken Hakemin hal ve hatırı sorulmaya başlanır. Soyunma odasına girilmeye çalışılır. Siz Real Madrid’in Başkanının kim olduğunu biliyor musunuz? Ya da Marsilya veya Lyon’un Başkanlarını? River Plate’in Başkanı kim biliyor musunuz? Hadi en basitini sorayım, Barcelona’nın şu anda Başkanı kim? İşin çok içinde olan bilir ama araştırmadan söyleyebilecek insan sayısı azdır. Ancak bizimkileri herkes bilir. Çünkü bizim Başkanlarımız bayılırlar hava atmaya, medya önüne çıkmaya. Anadolu’da bazı Kulüp Başkanları Vali gibidir. İlçelerde ise Kaymakam…
Taklitçi Kenan |
Yahudilerin lanet olası bir atasözü vardır, “Bana Dokunmayan Yılan Bin Yaşasın”
Bazı bencil, çıkarcı kimseler vardır ki, onlar sırf kendilerine zarar vermiyor diye yapılan kötülüklere ses çıkartmazlar. O kimselerin başkalarına kötülük yapmalarına ve toplumu zarar uğratmalarına da ses çıkartmazlar. Onlara dokunmamaya çalışırlar, oysa ki, bu davranış son derece yanlıştır. Zaten Yahudi atasözü. Biz, üstün bir milletiz. Vallahi ben her gün dua ediyorum, Müslüman doğduğum ve inşallah Müslüman öleceğim için. Biz, yalnızca kendimizi değil, tüm milletimizi, tüm toplumuzu da düşünmek zorundayız. “bana ne demek” nemelazımcı olmak toplumumuzun temel düzenini bozacak türden davranışlardır. Bu yüzdendir ki Hocalarımız da duyarlı olacaklar, yanlış bir durum gördüğümüzde, bunu bana yapan, başkasına da yapar diye düşünecek ve birilerinin sözlerine uymayacaklar.
Futbolcu olmak, piramit inşa etmeye benzer.
Her baba ya da her ebeveyn çocuğu için güzel hayaller kurar. Benim oğlum futbolcu olacak sonra da paranın bilmem neresine koyacağım diyen çok insan gördüm. Sen paranın orasına koyana kadar sana daha çok koyacaklar diyorum da adam yine anlamıyor. Beni yakın zamanda bir veli aradı, “Hocam, benim oğlan falanca takıma gitti, gitti ama Hoca beğenmedi, yetersiz buldu, sonra ben torpili basınca Hoca tırtladı, benim aslanı antrenmana çıkarttı” dedi. Peki dedim, senin amacın nedir? Oğlum futbolcu olacak, Arda Turan gibi olacak dedi. Futbolcu olacak adam, 12 yaşında belli olur, senin oğlan şimdi iyi bir liseye gitsin, sonra da bir Üniversite kazanmaya çalışsın, işte belki o zaman hayatı kurtulur diyorum. Yok diyor, illa futbolcu olacak. Futbolcu olmak, piramit inşa etmeye benzer, piramit inşaatı başladığında 1.000 kişi hep birlikte tuğla koymaya başlar ama son tuğlayı son bir kişi koyar diyorum. Ne biliyorsun onun senin çocuğun olacağını diyorum; “torpil yaparım, Hocaları bağlarım, rüşvet veririm, yemeğe götürürüm, benim aslan parçası şimdi odun da olsa oynaya oynaya futbolcu olur” diyor.
Yayın Politikamız üzerine
Hiçbir site, ya da “yazar” tarafsız olduğunu iddia edemez. “Objektif” olduğunu belki iddia edebilir, ama “tarafsız” olduğunu hiç kimse iddia edemez. Her yazarın; varmak istediği bir hedef veya vermek istediği bir mesaj mutlaka vardır! Hiçbir site, sadece haber vermek amacında olduğunu söyleyemez, söylese de, yalan olur! Bizim sitemiz Yerel Futbolun da bir hedefi var. Amatör Futbolu daha ileriye seviyeye götürmek, Kulüplerin kapanmasına engel olabilmek, futbolu teşvik etmek ve bu uğurda aynı düşünceleri paylaştığımız, karşılıksız seven kişi ya da Kurumları sizlere en doğru şekilde tanıtmak, onları, sizin nezdinizde onurlandırabilmek ve yaptıkları şerefli işi daha sonra da yapacak fedakar insanların yetişmesine ön ayak olabilmek. Benim düşünceme göre, bir Kulübün kapanması en az 50 genç insanın kahvehanelere kaptırılması ya da kötü alışkanlıklara terk edilmesi anlamına gelir. Şimdi birçok Kulübün Başkanı kahve işletiyor ama yarası olan gocunacak artık.
Bizim, Yerel futbol ailesi olarak hiç kimseye diyet borcumuz yok. Zaten, tarafsız ve güdümsüz olmamızın temelinde de bu prensip yatıyor! İddia edebiliriz ki; filanca ne der? falancayı rahatsız eder miyiz? düşüncesine kapılmadan, denge hesaplarına ise hiç girmeden özgürce haber vermeye özen gösteren bir siteyiz. Zaten yayın politikamızı az-çok biliyorsunuz. Haberlerimizin birçoğunu Kulüplerimiz kendileri gönderiyorlar. Bizim site olarak, tek bir yayın prensibimiz var: “Biz, Türk Futbolunun temel direği olan Amatör Futbol için ne yapabiliriz?” Özetlemek gerekirse; Biz, hiçbir haberimizde çıkar hesapları yapmıyoruz! Ben hiçbir yazımda iltimas geçmiyorum ve adaletsiz yorum yapmıyorum.
Biz, bu hedefe varabilmek için de Yerel Futbol ailesi olarak; zorluklar ile hep mücadele ettik, ediyoruz da! Bu yolda yürürken, ne tiraj kaygımız oldu, ne de maddi bir beklentimiz! Sadece Allah`ın rızasını gözettik! Bir kişinin dahi yaptığımız işi beğenip, Allah razı olsun demesi, bizim için en büyük ödüldür! Geçtiğimiz sezon Mayıs ayında, bir futbolcu velisiyle sohbet ediyorduk. Ben, o günlerde yazı yazmadığım için konu bugüne sarktı. “Çocuğum dün akşam bana, sizin sitede çıkan bir haberdeki resmini gösterdi. Bundan dolayı çok gururlandım ve o sabah evladım maça giderken, kramponu bir baba olarak ben boyadım” dedi. Çok mutlu oldum ve sözler üzerine. Bana, “ne diye vaktini harcıyorsun? sen yazıyorsun diye amatör futbol düzelecek mi diye soran, ya da sen neyin peşindesin? Veyahut haftalık yazı için kaç para alıyorsun, bu kadar emeğe değer mi? ya da sen aptal mısın? diye soran aymazlara karşı bir kozum vardı artık elimde.
Ligler başlıyor ama Hakemlerin durumu iyi değil.
Benim sevdiğim bir Camiadır Hakem Camiası. Çok kaliteli insanlar tanırım bu Camianın içerisinde. Geçtiğimiz sezon müsabakaları yorumlarken, Hakemlerimizi sizlere yeterince tanıttığımı düşünüyorum. Terfi dönemi geldiğinde hep birlikte gördük ki, yaptığımız panoramalarda taltif ettiğimiz Hakemler, başkaları tarafından da çok beğeniliyormuş. Bunun sonucunda, Süper Lig kadrosuna İstanbul İlimizden iki Hakem, iki de Yardımcı Hakem terfi etti. Aslında bu terfi edenlere Bank Asya 1. Lig Hakemleri demek daha doğru ancak, sonuçta hak ettikleri yere çıktılar. Kimdir bunlar? Volkan Bayarslan, Tayfur Özkan, Ceyhun Sesigüzel ve Esat Sancaktar. Ancak İl Hakemliğinden, Klasman dediğimiz şimdiki adıyla Ulusal Hakemliğe terfi edenler olmadı, Klasman kadrosundan düşenler de olmadı. Deniz Gültekin bile düşmedi, anlayın gerisini. Ayrıca, Alt Klasman Yardımcı Hakemi dediğimiz, şimdiki adıyla Ulusal Yardımcı Hakemliğe çıkanlar da olmadı ancak düşen bir-iki isim oldu. Fakat asıl ilginç olay yeni denenecek olan Bölgesel Hakemlikte yaşandı. Tam 36 Hakem, Bölgesel Hakem Ünvanı aldı, yanlış bilmiyorsam 45 Hakem de Bölgesel Yardımcı Hakem Ünvanına sahip oldu.
Eski adıyla C Klasman Yardımcı Hakemliği kurulduğu tarihten bu yana (2002 yılı olması lazım) hiç bu kadar çok sayıda Hakem terfi etmemişti. Şimdi bu terfilere bir parmak BAL çalmak diyen de çıktı, olması gereken oldu diyen de. Ancak bir gerçek var ki bu terfi eden 81 Hakem arasında geçtiğimiz sezon Süper Amatör Lig müsabakalarında görev yapamayan birçok isim var. Şimdi bu Hakemlere haliyle Bölgesel Amatör Lig maçlarını veremeyecekler, en fazla Süper Amatör Lig maçları verecekler. Hadi isim de verelim size; Karagümrük-Bursa Merinos maçını Ender Boybeyi, Murat Güçlü ve Servet Irklı’dan oluşan trio asla yönetemez. Aynı şekilde misal veriyorum; Sefa Dümdüz, Cengiz Ataş ve Günalper Çiçek’den oluşan trio da Bölgesel Amatör Lig maçlarını asla yönetemez. Ancak bu listede öyle isimler var ki; bu Hakemler değil Bölgesel Amatör Lig, Bank Asya 1. Lig maçına verseler rahatlıkla görev yapabilirler, zaten aralarında yapmış olanlar da var. Hakem olarak, Bora Baykal, Fahri Var, Mustafa Salih Erol ve Semih Duran. Yardımcı Hakem olarak da, Cüneyt Turgutalp, Emre Sepicioğlu, Habip Tiryaki, Hasan Albayrak ve İbrahim Akar gibi isimler de çok rahatlıkla daha üst liglerde görev yapabilirler.
Esas sıkıntı Amatör Hakem ücretleri ve Hakem Derneğinde!
Bilginiz gibi Amatör Ligde görev yapan Hakemlerin aldıkları ücretler geçtiğimiz sezon Hakem 44 Lira, Yardımcı Hakem 30 Lira’ydı. Tabii buna TFFHGD Dernek payı olarak kesilen % 10’lık kısım hariç. Bu sene ise Bölgesel Amatör Ligde Hakemler 90 Lira, Süper Amatör Lig ve Bayanlar Lig maçlarında Hakemler, 60 lira, 1. ve 2. Amatör Liglerde Hakemler 50 Lira, A2 dediğimiz maçlarda Hakemler 100 Lira, U18 maçlarında Hakemler 50 Lira, U17, U18 ve U19 maçlarında Hakemler 40 Lira alacaklar. Aynı şekilde Süper Amatör Lig maçlarında Yardımcı Hakemler 35 Lira, 1. ve 2. Amatör Liglerde Yardımcı Hakemler 30 Lira, Bölgesel Amatör Ligde Yardımcı Hakemler 55 Lira alacaklar.
Ancak sorun daha alt gruplarda. Geçtiğimiz sezon kategori ayrımı yapılmıyordu. Mesela; Cüneyt Çakır gelse, Parseller sahasında U13 maçı yönetse 40 lira alacaktı, şimdi ise bu para 20 liraya düştü. Aynı şekilde Akademi U15 ve U16 maçlarında Hakemler 30’ar lira Hakemlik parası, 20’şer Lira da Yardımcı Hakemlik para alacaklar. Tek Hakemle yönetilen U14 maçlarının ücreti de 20 Liraya düştü. Plaj futbolu ve Futsal ücretleri de 30 Liraya düştü.
Amatör Liglerde amaç belli. HİF Hakemlerine bu maçlar yönettirilecek. Fakat, Süper Ligde bir Hakemin bir maçta 2466 Lira alacağı, Yardımcı Hakemlerin ise 1398 Lira alacağı (ek ücretler hariç) bir Ülkede, Amatör Lig Hakemlerine, bilhassa en zor maçlar olan alt kategori maçlarında Hakemlere verilen ücretler çok komik değil mi? Ben hep söylüyorum Hakemlikte para yukarıda. Bu yüzden de bir dünya kavgalar oluyor. Bir kavga da Hakem Derneği'nde yaşanıyor. Benim kulağıma gelen bilgiler doğruysa, Türkiye Faal Futbol Hakemleri Derneği İstanbul Şubesi’nde yine entrikalar başlamış durumda. O konuya da gelecek haftalarda değineceğiz.
Delirmek üzereyiz….
İşte size bir haber; Brezilya’da amatör kümede oynanan bir futbol müsabakasında, Hakem bir futbolcuyu bıçaklayarak öldürdü. Polis yetkilileri, olayın Ceara eyaletindeki Barreira kentinde Boa-Fe ile Cajueiro takımları arasında oynanan maçta meydana geldiğini söyledi. Maçın Hakemi Francisco Chaves, bir pozisyonda, Boa-Fe takımı ceza sahasının yakınlarında Cajueiro lehinde faul kararı verdi. Boa-Fe takımından Francisco da Silva bu kararın ardından hakemi tekmeledi ve Hakemle kavga etmeye başladı. Francisco da Silva’nın kardeşi Jose da Silva da kardeşine yardım etmek için kavgaya karıştı. Hakem Chaves, kavga sırasında Jose Da Silva’yı göğsünden bıçaklayarak öldürdü ve kaçtı. Basına göre 35 yaşındaki Jose da Silva, Redencao kentinde güvenlik görevlisi olarak çalışıyordu. Benim esas takıldığım konu başka; bu habere, Hakem sitelerinde yaptığı yorumlara bakılırsa, adını gizleyen ancak Hakem olduğu sözlerinden belli olan Burcan Sıkılır rumuzlu birisi yorum yapmış. “ellerin dert görmesin hocam” demiş. Bu kadarına da çok affedersiniz ama ancak çüş denir.
Kart gösterirken benim resmimi çeker misin?
Geçtiğimiz sezon sonlarına doğru, benim yazmadığım haftalarda bir haber geldi. Haber, bizim çok sevdiğimiz, çalışkan ve zeki bir muhabirimizden. Hepsi çalışkan ve zeki ama her neyse artık. U-19 İstanbul Şampiyonasında maçın ikinci yarısında, Hakem maç oynanırken bana yaklaştı ve “Kart gösterirken benim resmimi çeker misin? diye sordu. Ben de “çekebilirim Hocam” dedim. 1 dakika sonra Hakem, çok ucuz bir kart çıkarttı, kartı yazdı ve bana döndü, “çektin mi?” diye sordu, “hayır” dedim. 2 dakika sonra bir kart daha gösterdi, yine döndü ve yine sordu, ben, “yine hayır Hocam” dedim. Daha sonra 15 dakika içerisinde Hakem tam 8 tane sarı kart çıkarttı ve her seferinde bana “çektin mi?” diye sordu. Çekmiyordum, çünkü bu saçma bir davranıştı. Ancak sonra fark ettim ki; ben, “çektim Hocam, tamam dur” diyene kadar bu Hakem, sahadaki her oyuncuya kart gösterecek. 9. kartta Hakem’e istediği işareti verdim ama maç çığırından çıkmıştı. Yorumu siz yapın.
Perşembe günü akşamı İstanbul Süper Amatör Lig maçlarının yorumlarında görüşmek dileğiyle, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Burak Kurtuluş.
burak hocam keyifle okuduk yazını özlemişiz..özellikle GENÇ FERİKÖYLÜLERİN hızlı dil kursları bölümünü çok beğendim :)))
YanıtlaSilırkçılık gibi olmasın ama afrikalılar çok rahat sahanın ortasında şortlarını falan çıkarıyorlar lisanı müsaniple anlatıldı anlamadılar dil kurlarından sonra hepsi bülbül gibi türkçe konuşuyorlar.ne demişler bir lisan bir insan :)
Kardeşim yine dökdürmüşsün,eline ,diline sağlık,teşekkürler,bu arada Kenan,da işi ilerletmiş.
YanıtlaSilAğabeyin.
guzel bı yazı. .tesekkur . . .
YanıtlaSilSen harbi büyük adamsın yazılarını özlemişiz keyifle okuduk!!!
YanıtlaSilÇeliktepespor taraftarı.
Üniversitelerde besyoda spor yöneticiliği diye bir bölüm vardır,,o gençler neden sporumuza hizmet ettirilmiyor,,her yıl yüzlercesi mezun oluyor,,genelde çogu boşta,,cümle kurmasını bilmeyen cebinde parası olanlar yönetici oluyor,,ama nereye kadar,,
YanıtlaSilBurak hocam sen hala oralardamısın o hocaları çalıştıran yöneticiler hala ahkam kesiyorlarya
YanıtlaSilBurak hocam schize 1 numarasın
YanıtlaSilSn.Burak (HOCA)
YanıtlaSilYeni sezona fırtına gibi görüşlerinle girdin bu sözler yaşanan gerçekler, gerçekleri söylemek zeka ve cesur yürekten gelir yolun açık olsun başarılarının devamını dilerim.
Eyüpsultanlı
Sait
korma ya ismini cismini açıkla burak kurtuluş karanlık adam mevzuunu boşver
YanıtlaSilburağa sallıyorsun...sen bu kadar güzel yazıyı yaz sonra gel konuş bunlar kimsenin söyleyemediği şeyler senin adın yokmu sen niye yazmadın adını laf olsun diye eleştiri yapmayın kardeşim belki de yazılanlar sana dokumş olacak. bu adam amatör lige zevk getirdi gerisi yalan.kedi uzanamadığı ciğere mundar dermiş
YanıtlaSilgaranti çekemeyen birisi . insan bi yazı yı okur .sonra konusur
YanıtlaSilöncelikle yazının içerinde çok anlamlı mesajlar var tabıkı anlayan kesımlere ve kımseyı ıncelmeden kımseyı kırmadan yazılan bir yazı elıne,diline sağlık yalın bir tükçeyi ima ettiğin için tebrik
YanıtlaSilöner yığrık
akıcı uslup mükemmel yorum okunası yazı teşekkürler bünel hocam.
YanıtlaSilpardon burak hocam olacaktı
YanıtlaSilpardon burak hocam olacaktı
YanıtlaSil