Cuma, Kasım 12, 2010

Burak Kurtuluş'la haftaya bakış


“BEN SPORCUNUN ZEKİ, ÇEVİK VE AYNI ZAMANDA AHLAKLISINI SEVERİM” Mustafa Kemal ATATÜRK

İstanbul Süper Amatör Ligi üzerine haftalık yazımız ile sizlerle birlikteyiz. Bu yazıya başlarken günlerden 10 Kasım 2010 Çarşamba, saatin ise 09.15 olduğunu belirtmek isterim. Bu nedenledir ki; böylesine özel bir günde daha güzel bir başlık bulamazdım.

Çanakkale Savaşı sırasında keşif görevine çıkan bir Türk askeri, yakaladığı İngiliz askerini gırtlağından tutup Mustafa Kemal Paşa’nın karşısına getirir. Paşa, İngiliz askerine, memleketinden kalkıp buralara niçin geldiğini sorduğunda “Spor için” cevabını alır. Mustafa Kemal Paşa: “Bizim neferi nasıl buldun?” diye İngiliz askerine sorar. Esir asker, “Sporu bilmiyor” diye cevaplar. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa: “Bana spor nedir? diye sorarlarsa vereceğim cevap şudur: Spor, vatan ve milletin yüksek menfaatlerine tecavüz edenleri gırtlağından yakalayıp memleket ve millet hadimlerinin huzuruna getirebilmek kabiyet-i maddiyesi ve maneviyesidir” demiştir.

ATATÜRK, spor yapmaya, spora olan hayranlığı kadar önem vermiştir. Türk sporcusunda yalnız beden kuvveti ve yetenek değil, aynı zamanda iyi ahlak ve zekanın da bulunmasını istemiş ve bu düşüncesini de; “Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim” sözleriyle dile getirerek, bir sporcunun nasıl bir insan olması gerektiğini anlatmıştır.

Şimdi ATATÜRK’ü anlatmaya kalksak satırlarımız yetmez. Sadece şunu söyleyebilirim; Yalnızca Türk Milleti için değil, tüm dünya Ülkeleri için, yokluğu çok büyük kayıp olan bir Lider’in eksikliğini hissediyoruz. Ve böylesine önemli bir insan ne mutlu ki bizim Atamız…

Amaç; yalnızca başarılı olmak mıdır?
Kulüpleri kulüp yapan sadece aldıkları kupalar, madalyalar değildir. Forma aşkı, mücadele azmi ve sporun ruhuna en çok uyan centilmenlik anlayışıdır kulüpleri kulüp yapan. Ancak sadece maddi çıkara dayanan, bitmez tükenmez para hırsı da son zamanlarda sporu spor olmaktan çıkarmıştır.
Haliyle, yukarısı neyse, aşağısı da öyle oluyor. Başarı, sadece maçlar, karşılaşmalar veya yarışmalar kazanmakla açıklanabilir mi? Son dönemde sporcularda birbirlerine sevgi, saygı, hakça davranış ve centilmenliğin geliştirilmesine ve pekiştirilmesine yardımcı olmak gibi temel prensipler ortadan kalkmış durumda. Rakiplerini ve Hakemleri düşmanca görmeme ve dürüst bir şekilde yarışmak bilinci de kaybolmuş durumda.

Adı bende saklı bir Kulübü anlatacağım sizlere. Geçtiğimiz sezon 1. Amatör Ligde başarılı olup, Süper Amatör Lig’ yükseldi. Ancak, bu lige girip, girmeyecekleri son ana kadar tam olarak belli değildi. Hatta hazırlık maçlarında bile, Antrenörsüz mücadele ettiler. Daha sonra lige katıldılar ancak henüz 3. hafta dolmadan, 3 oyuncuları takımdan ayrıldı. Kimisi, sakatlığını bahane etti, kimisi takım içinde iyi bir ortam bulunmadığını iddia etti. Kimisi de oynatılmadığını iddia ederek, daha doğrusu bu semtin çocuğu olmadı için oynatılmadığını ileri sürerek takımı bıraktılar. Bu takım, gelecek sezon çok büyük bir ihtimal ile yeniden 1. Amatör Ligde mücadele edecek.
Bu takımın geçtiğimiz haftalarda bir maçını izledim. Sahanın hemen yakınındayım. Sahadaki tüm olup biteni ve konuşmaları duyabilecek seviyedeyim. Misafir takım oyunda üstünlüğünü açıkça kabul ettirmiş. Maç farka gidiyor. Oyunun son bölümlerinde, zaten olmayan gücü iyice tükenen ev sahibi takım oyuncuları başlıyorlar rakibe tekme atmaya. Ben açıkça duyuyorum konuşmaları; “Zaten kazandınız, ne diye daha da fark arıyorsunuz, bakın, sonra sakatlanırsınız” gibi, yarı tehdit yarı istirham durumları da oluşmaya başlıyor.
Misafir takım oralı bile olmayınca da, Hakemle ince temaslar başlıyor. Rakibe tekme atıyorlar topsuz alanda. Cezası bellidir. İhraç olacak. Oluyor da. Hakem sana mı acıyacak ey benim aklı evvel kardeşim? Sen futbolcu olarak, Hakemin bir açığını bulsan kim bilir neler yapacaksın? Hakem delikanlı çıkınca, tehditleri de yemeyince sahada işini en iyi şekilde yapan Hakeme karşı, küfürler ve korkutma çabaları başlıyor.
Adam diyor ki Hakeme; hadi at bakalım bilmem neren yiyorsa. “Delikanlı mısın sen? g.. yiyorsa atarsın” diyor. Atıyor Hakem. Delikanlı adammış, helal olsun. Bir diğeri geliyor, formasını çıkartıyor, “Bırakın lan beni, ben bu Hakemini anasını avradını (…)” diyor. Tabiri caiz ise boş yere yangın yapıyor. Onu da atıyor Hakem. Helal olsun Hakeme delikanlı adammış.
Ben o Hakemin yerinde olsam, saldırı var diye, soyunma odasına gider, maçı yarıda bırakırdım. Gitmiyor Hakem, bir-iki kişinin yaptığı münferit bir olayı Kulübe mal etmeyeyim diye düşünüyor herhalde. Saha içinde konuşuyor birileri ile ve maça yeniden başlıyor. Helal olsun sana, delikanlı Hakem olduğunu biliyordum da bu kadarını ben dahi beklemiyordum. O anda bile o Kulübün geleceğini düşünebildiğin için gözümde iyice büyüdün artık.
Hakem kardeşim; benim yazılarımı okuduğunu biliyorum. Sen ve senin gibi Hakemler olduğu sürece, hem bu kendini futbolcu sananlar aramızdan yok olup gidecekler hem de Hakemlik müessesesi daha da itibar kazanacak. Helal olsun seni yetiştirenlere ve seni Hakem yapanlara.
Ben sporcunun, tembel, ahlaksız ve aptal olanlarını sevmiyorum. Bizlere ahlaklı sporcular lazım. Yenilirken de adam gibi yenilen, dürüst ve duyarlı sporcular lazım bizlere.

Futbolcular köle değildir.
Amatör lig üzerine konuşuyoruz. Adımız Amatör ancak kim ne kadar Amatör onu da siz bulun artık. Amatör’ün sözlük anlamı “Bir işi para kazanmak için değil, yalnız zevki için yapan, profesyonel karşıtı demektir. Ancak bilhassa Süper Amatör Lig’de para almadan oynayan futbolcu yok denecek kadar az. Teknik Direktör İlhami Kılıç bir gün, “Yolda yürümesini bilmeyen 17 yaşındaki çocuk bile para istiyor” demişti. Ben yıllarca Amatörce oynadım. Çoğu zaman ya para almadım, ya da sadece masraflarım için oynadım. Ancak bir Kulübe transfer olduğumda, ilk görüşmede, Kulüp Başkanı, “Ne kadar ücret talep ediyorsun?” diye sorduğunda; “Benim için para çok da önemli değil, diğerlerine ne kadar veriyorsanız, ben de ortalama o kadar isterim” dediğimde hata yaptığımı çok sonradan anladım çünkü bir süre hak ettiğim halde oynatılmadım. Kulüp kendince haklıydı, diğer arkadaşım benden daha fazla almıştı ve Kulüp menfaatleri gereği “o” oynatılmalıydı.
Şimdi durum daha da farklılaştı. Amatör futbolda çok ciddi rakamlar dönüyor. Kulüpler neredeyse her sezon başı takımlarını baştan aşağıya yeniliyorlar. Bir Kulüp var adı benden saklı. 24 oyuncu alınmış sezon başı, sadece 4 tanesini Teknik Direktör getirmiş, diğerleri Başkan’ın eseri. Başarı yok haliyle. Bir Kulüp daha var, bir futbolcu alınmış ilk önce, sonra o futbolcu tanıdığı, bildiği ve güvendiği tüm arkadaşlarını getirmiş. En son da Antrenör getirmişler. Onlar da başarısız bana göre. O kadro, Ligi şimdiden bitirmeliydi. Adama göre elbise değil, elbiseye göre adam olayı sizin anlayacağınız. Sorunun esas kaynağı belli. Kulüpler iyi yönetilmiyor. Futbolda her deneyimi yaşadım çok şükür. Ancak şimdi ben dahi futboldan nefret eder hale geldim.
Şimdi bazı takımlar var, durumları hiç iyi değil. Bazıları da var ki; şimdiden dayanacak güçleri kalmadı ve bu bozuk düzenin çarkları arasında daha fazla direnemeyerek ezildiler ve teslim bayrağını çektiler. Bunlardan bir tanesi malumunuz; İstanbul Süper Amatör Lig, 8. Grup takımlarından Pazariçi Köprülü. 9 maçta sadece 2 beraberlik alan Eyüp temsilcisi (her ne kadar semt olarak Eyüp’e bağlı olsalar da Başkanları Gaziosmanpaşa Kulüpler Birliği Üyesi) kalan maçlarda sahaya çıkamayacağını beyan ederek ligden çekildi ve 1. Amatör Lige düştü. Bu takım için düşüş aslında geçtiğimiz sezonun ikinci yarısında başlamıştı. Bu sezon da sıkıntılar hep süregeldi. İsim vererek anlatacağım: Emrah Turpçu isimli futbolcu, sezon öncesi hiçbir hazırlık maçı oynamadan hatta antrenman dahi yapmadan, son günde Kulüp Başkanı Ali Şen tarafından lisansı hazır edilerek oynatıldı. Ancak Emrah Turpçu sadece 2 maç oynadı bu sezon. Sonrasında ise onun için lig bitti. Şimdi bu takım bu ligden çekildi ve bir şekilde (bitmeyen) dertlerinden geçici olarak kurtuldu. Ya futbolcular ne olacak? Ercüment Eren ne olacak mesela? Ozan Adıgüzel’in bundan sonra ne yapacağını da çok merak ediyorum. Ya Göktürk’den alınan Alaattin ne yapacak? Kaleci Levent’i de çok merak ediyorum. Faruk Eriş, Fatih Bayraktar ne yapacaklar acaba? Ayazağa’dan alınan genç ve kaliteli oyuncu Onur Öz’ün şanssızlığına ne demeli? Serkan ve Yusuf Altun diye liste uzar gider.

Teknik Direktör Faruk Kuzu’ya Federasyon bu sezon bir Kulüp daha çalıştırma izni verir mi acaba? Ya da yukarıda saydığım ve adı aklıma gelmeyen diğer futbolculara, Federasyonumuz bir şans daha veremez mi? Çok uzaklara gitmeye gerek yok, Ankaraspor örneği önümüzde duruyor. Şimdi kalkıp da bu adamlar 2. Amatörde mi oynayacak yok daha neler demeyin? Bunun bir milat olması lazım. Böyle bir karar alınmaz ise, gelecek sezon başka bir takım henüz 1. haftada ligden çekilirse bunun sorumlusu kim olur? Bunun günahını kim üstlenir?

Pazariçi Köprülü Başkanı Ali Şen’e hiç kimsenin kızmaya hakkı yoktur diye düşünüyorum. Başkan daha ne yapsın? Cebindeki tüm parayı futbolcularına verdiğine şahit olan o kadar çok insan var ki. Semtinin gençlerine spor yaptırmaya çalışan bir insana hiç kimse sitem dahi edemez. Belki futbolcular, “Başkan, biz senin sözüne güvendik ve buraya geldik” demiş olabilirler. Başkan da onlara; “ben de başkalarına güvendim” diyebilir. Sonuç itibari ile ben birçok kötü olaya bire bir şahit olmuş bir insanım. Pazariçi Köprülü Başkanı Ali Şen’in durumu her ne kadar üzüntü verici olsa dahi, ben inanıyorum ki; bu işte en günahsız olanlardan birisi de Başkan’dır. Onu yalnız bırakanları ise ne siz sorun, ne de ben söyleyeyim.

Sadece Pazariçi Köprülü’lü futbolcular değil mağdur olan, birçok futbolcu tanıyorum ben. Sadece 1 maç oynayan ve o sezonu tamamlayan birçok futbolcu var bu ligde. Biliyorsunuz ki; bir futbolcu, esami listesinde adı yazılmış olsa dahi, oyuna dahil olmadığı sürece dilediği takıma gidebilir. Ya 1 dakika oynayanlar ne yapacak?

Bir gün, bir Statta Süper Amatör Lig maçı izliyorum. Maç 0-2 bitti, o sezon sonunda her iki takım da 1. Amatör Lige düştü. Ev sahibi takımın Yönetici olacak adam; maçın bitimine 3 dakika kala, Kulübedeki adamını arıyor. Hocayı arayamıyor ama Hocanın yanında koyduğu casusunu arıyor. Diyor ki; şöyle şu i… Cem’i oyuna alsın. Kulübedeki adam, 3 dakika var, uzatmalarla 5 olur, Cem oyuna girse ne yapacak diyor herhalde. “Seni oraya ben koydum, haddini bil, sen görevini yap, söyle  O  i…. ısınmadan Cem’i oyuna alsın, 1 dakika oynasın, sonra bir yere gidemesin, bizim vereceğimiz paraya seve, seve (…) oynar diyor. Cem oyuna giriyor, Hakem maçı bitiriyor. Cem o sezonu yakıyor haliyle.
Şimdi size misal vererek anlatayım; ben Burak Kurtuluş, Çemişgezekspor’da futbol oynarken, Alkolik Bilbao’ya transfer oldum. Başkan çok kaliteli bir adam. Bize her türlü güvenceyi verdi. Hoca da yeni gelmiş aynı benim gibi. Kulüp ile parada anlaştık ve lig başladı. Ancak işler iyi gitmiyor, Hocanın fantezileri yüzünden habire puan kaybediyoruz. Hoca kendi getirdiği sakat futbolcuları, durumlarını bile, bile oynatıyor. Sonradan öğreniyoruz olayı. Maç başına anlaşan Hocanın evlatları mumyalansa bile oynayacak. Biz de gidiyoruz Başkan’a ve diyoruz ki; Başkanım, sen bize söz verdin, biz sana güvendik ve buraya geldik, ancak ne para var ne de huzur” Başkan; ben gereğini yapacağım diyor ve bizi gönderiyor. Gereğini yapıyorlar, benimle gelen tüm futbolcular kadro dışı.
Sonra ben bu işi öğrenip, bir sonraki sezon başka bir takıma giderken maç başına anlaşıyorum. Bitime 5 hafta kala düşenler ve çıkanlar belli oluyor. Bizim bir amacımız kalmayınca, Yönetim Kurulu’ndan kendi adına güvence alan Antenörümüz, “Kalan maçları genç futbolcularla oynayacağız, siz antrenmanları bırakabilirsiniz” diyor. Hocam, biz maç başına anlaştık demeye kalkıyoruz ama karşımızda duvar var. Yönetim Kurulu’nun kararı, bundan sonra böyle.
Ben şimdi Amatör Federasyonumuzdan bir ilki bize yaşatmalarını bekliyorum. Desinler ki; bu futbolculara 3 hafta süre, gitsinler istedikleri Kulüp ile anlaşsınlar, biz de gerekli yerler ile görüşeceğiz ve bu kardeşlerimize destek olacağız. Olur mu? derseniz, ben hayal kurayım da belki olur belli mi olur.

Hakem adam uyanık olacak.
Haziran aylarıydı. İnternete rastgele haberleri arıyordum. Ben de bir saplantı var, başka İllere ve başka ilçe haberlerine bakarım sürekli. Mesela Çanakkale’de ne olmuş ona bakarım. Tokat’da neler oluyor, onlara bakarım. Bir haber okumuştum o zamanlar. Uşak İlinin Eşme İlçesinde yapılan bir futbol turnuvasında, Tokşahspor ile Delibaşlıspor takımları arasında oynanan karşılaşmada, bitime 5 dakika kala Hakem ile Tokşahspor takımında forma giyen bir futbolcu kavga etmişler ve o kavgada maçın Hakemi Mehmet Çöllü’nün boynu kırılmıştı. Hakem Çöllü’nün kararlarını beğenmeyen Tokşahsporlu futbolcular, Hakemi tartaklayarak yere düşmesine neden olmuşlar, Hakem Mehmet Çöllü yerdeyken, Tokşahsporlu bir futbolcu arkasından Hakemin boynuna kramponlarla vurmuştu. Bu darbeler sonucu Hakem Çöllü’nün boynu kırılmıştı. Eğer bu Mehmet Çöllü benim tanıdığım, İstanbul’da Hakemlik yapan Mehmet Çöllü ise, yazık olmuş. Çok delikanlı bir Hakemdi. Yetiştirme Yurdu’nda büyümüştü diye biliyordum. Yetiştirme Yurdu’nda büyüyenlere tanınan imtiyazdan faydalanarak Devlet Memuru olmuştu, diğer taraftan Hakeme saldıran sözüm ona futbolcu da Yetiştirme Yurdu’nda büyümüş. Siz bir anlam çıkartabilirseniz ne ala.
Nedense hiç kimse Hakemlerin arkasında durmaz. En başta İl Hakem Kurullarında görev yapanlar durmalı Hakemlerin arkasında ama onlarda kimi kollayıp, kimi feda edeceklerini gayet iyi bilirler. İl Hakem Kurulu’nun kapısına bir kamera koysak, hangi Kulüpler Hakem Kurullarını ziyaret ediyorlar bir görebilsek ne güzel olurdu öyle değil mi?
Bu ara sanıyorum ziyaretler artmıştır. Gelenleri de Ahmet Erdoğan karşılıyordur. Tabii bu Kulüpler, Ahmet Erdoğan’ı teşekkür için ziyaret etmiyorlardır haliyle. Hep şikayet, hep şikayet. Kulüplere buradan tavsiyem; siz de her mağlubiyette Hakem Kuruluna gidin. Bakın göreceksiniz, haftaya sizin maça iyi bir Hakem verecekler.

Ahmet Erdoğan, kendilerini ziyaret eden Kulüp ilgililerine, “Ne yapalım kardeşim, Profesyonel maçlar, Deplasmanlı Lig maçları, Süper Amatör lig maçları ve alt kategori maçlar derken, elimizden Hakem kalmadı” diyormuş. Adama sormazlar mı? O zaman senin ne işin var orada Hacı Ahmet Erdoğan! Ayrıca, “bana art niyetli Hakemlere bildirin, üzerlerine çizik atayım” diyormuş bu Hacı Ahmet Erdoğan. Ben buradan art niyetliyi ilan ediyorum. İstanbul İl Hakem Kurulu Başkanı Hacı Ahmet Erdoğan…. Onun da üzerini birileri çizsin artık. Hakemini satan adamı ben niye seveyim!
HİF Hakem kursu açıyorsun, gelenler tam bir facia. Eski Hakemleri küstürüyorsun, millet senin ve senin gibiler yüzünden bu işten soğudu. Her odana gelen genç Hakemlere fırça atmayı marifet bilen sen; sana şikayete gelen Kulüp Yöneticilerine neden yuvarlak cevaplar veriyorsun! Kulüplere, “Hakemlere para veremiyoruz” derken demagoji yapmasını biliyorsun da, özel turnuva ücretleri için kapını aşındıran gariban Hakemlere neden azarlayıcı tonda konuşuyorsun?
Sen halen kendini Lise’de Müdür, karşındaki Hakemleri de öğrencin mi sanıyorsun Hacı Ahmet Erdoğan? Hakemlerin sana güvenmiyor ve seni sevmiyorlar haberin olsun. Ben de sana güvenmiyor ve seni sevmiyorum yine haberin olsun.

                  Halide Edip Adıvar, Çatalca ve Çekmeköy Kulüpleri
İstanbul Süper Amatör Ligde bilhassa bazı gruplarda son haftalara doğru çok değişik sonuçlar alınmaya başladı. Liglerin ikinci yarısı başlarken, kişisel kanaatim bazı takımların diğer rakiplerinden çok farklı olduğu ve ligin sonunda en üst sıralarda olmalarının çok normal olduğu. Ancak bir 6. grup var ki; enteresan şeyler olmaya başladı.
Geçen hafta Halide Edip Adıvar-Çatalca maçı vardı. Hakem de M. Kürşat Filiz’di. Hani şu defalarca yazılarımıza konuk ettiğimiz çok başarılı (!) genç Hakem. Şimdi ben size bir not aktarayım, siz anlarsanız bana da anlatın. Bir maçta kavga oluyor, Hakem sizce ne yapmalı? Şayet kendisine bir saldırı durumu hasıl olmamışsa, yardımcılarını da yanına alıp, saha içinde, uygun bir yerden olayları gözetlemeli. Ancak bizim M. Kürşat Filiz ne yaptı dersiniz? Sahada futbolcular birbirleri ile tartışmaya başlayınca, Cüneyt Turgutalp’i ve Ali Uğurtan Demirtaş’ı da yanına alıp, soyunma odasına gitti. Bir sitede resmi bile var bunun.  Sonra geri geldi ve iki futbolcuyu oyundan ihraç etti, maçı çok kısa bir süre oynatıp yeniden geldiği yere gitti.
Şimdi insanın aklına haliyle şunlar geliyor? Sahada olaylar başlayınca soyunma odasına giden M. Kürşat Filiz’e içeride tövbe estağfurullah vahiy mi geldi de o iki futbolcuyu seçti aldı diğerlerinin arasından. Kaldı ki; Yıldıztabya Stadı'nın Hakem soyunma odası, sahayı görecek pozisyonda değil. Acaba M. Kürşat Filiz, içeri girince tribünde ya da saha içinde başka görevde olan birisini mi aradı? Bir Gözlemci mesela, ya da bir başka biri. Ancak o maçın gözlemcisi Celal Boz Hocamdı. Celal Baba bu işlere hiç girmez. Hakem dostu Gözlemcilerin en başında gelir o. O zaman kimi aradı Kürşat Filiz. Ya da içeride yazı tura mı attı? Acaba M. Kürşat Filiz neden sahada kalmadı da içeri gitti. Yoksa daha fazla futbolcuyu atmak zorunda kalacağı için mi içeri girdi genç ve başarı basamaklarını hızla tırmanan Hakem kardeşimiz.

Hakem olacak adam insan psikolojisinden biraz anlayacak. Misal veriyorum; ben maçta Deli Kenan’a sarı kart gerektiren bir faul yaptım, Deli Kenan da bana tekme attı ve ihraç olması gerekecek. Sen Hakemlikten gelecek bekliyorsan, önce Deli Kenan’a sarı kartını verip, sonra da beni oyundan atacaksın ki ben anlayayım ve kendi kendime; “evet Hakem haklı, önce rakibimin hatalı olduğunu ancak benim de ona uyduğumu anlattı bu kartı ile diyebileyim” sen ne yapıyorsun Kürşat Filiz; sahada bir kavga var, 5 kişi kavga ediyor, birisi seçiyorsun, “al sana kırmızı kart, çık dışarı” böyle Hakemlik olmaz. Kimse kimseye durduk yerde küfür etmez, tekme atmaz.

Sonuç itibari ile bugün 12 Kasım Cuma ve saat 13.30. İstif’te cezalar halen açıklanmadı ancak verilecek cezaları ben tahmin edebiliyorum. Çatalca’dan iki futbolcu 1’er maç, 1 futbol ise 2 maç ceza alır. Halide Edip Adıvar’dan kaleci Hakan 2 maç ceza alır. M. Kürşat Filiz’in oyun alanı dışına gönderdiği Çatalcaspor Teknik Direkötrü Cahit Erçevik ise bana göre sadece ihtar alır. Neden mi? Çünkü, İl Disiplin Kurulu, Hakemin bu raporuna inanmaz. M. Kürşat Filiz’in yeni bir marifetini daha öğrendik bu arada. Hakem kardeşimiz, oyundan attığı 4 futbolcu için de aynı kelimeleri içeren bir rapor hazırlamış. İnanmayan varsa, sorsun. İşin içinde olanlar söylerler.

Ey benim yakışıklı Hakem kardeşim Kürşat Filiz; adama sorarlar, sen soyunma odasında iken nasıl duydun o cümleleri? Diye. Ayrıca ya sen rapor yazmasını halen öğrenememişsin, ya da bu Hakem raporları tek elden yazılıyor.  Ayrıca MHK’nin talimatı var sanıyordum, “içeri giren Hakem bir daha sahaya dönmeyecek” diye. Sen ya MHK’nin talimatını falan takmıyorsun, ya da içeri girdin de seni sahaya döndüren bir telefon geldi.

2 hafta sonra Çatalca’da; Çatalca-Çekmeköy maçı var. İlk maç berabere bitmişti. Bizim Hakemler iki rakibi maçtan önce bir araya getirdiler. Perşembe günü iki takımın Hocası ve bazı futbolcuları İl Disiplin Kuruluna ifade vermek için Pembe Köşkteydiler. Çekmeköy’lüler 1.5 yıldır eline düdük almayan ve bu sezon ilk defa bir Amatör maça Hakem olarak çıkan Mehmet Yıldırım’ın formsuz olduğunu ve çok kötü bir maç yönettiği iddia ederlerken, Çekmeköy Teknik Direktörü Mustafa Ertem; 6 yıldır hiç bu kadar sinirlendiğimi hatırlamıyorum diyor.
Çatalcalılar ise, M. Kürşat Filiz’in Süper Amatör Ligde erken final niteliğindeki bir maçı yönetebilmek için hazır olmadığını, olayları sadece izlediğini ve maça ağırlığın koyamadığını, ayrıca çok tecrübesiz olduğunu iddia ediyorlar. Daha başka iddiaları da var ama biz sadece şunu söyleyeyim; Bir yerde küçük insanların, büyük gölgeleri oluşuyorsa orada güneş batıyor demektir.

                                    Hakemlere bazı tavsiyelerim olacak;
1. Talimatlar açık, açık anlatıyor. Ben dahi okuyorum: Teknik Alan Kulübesinden sadece 1 kişi talimat verecek. Nu kişi maç boyunca ayakta durabilir ve takımına sürekli talimat verebilir. Ancak benim gözlerim neler görüyor; adam maç boyunca taktik vermek yerine, Hakem durmadan sallıyor. Hakemi maç boyunca taciz eden ve küçük gören bu kişileri lütfen oyun alanı dışına çıkartın.
2. Müsabaka öncesi ve devre arasından sonra Teknik Alan Kulübeleri dikkatlice kontrol edin. Siz göstermelik kontroller yapıyorsunuz.
3. Hakemler, ilgililere ve sporculara hitap ederken, kelimeleri özenle seçmeli, seviyeli olmalı ve kendisine davranılmasını istediği gibi karşısındaki kişiye davranmalı. Sizin bazılarınız futbolculara "lanlı, lunlu” hitap ediyor.
4. Bir Bölgesel Amatör Lig maçı Amatör bir Hakem için ne kadar önemliyse, bir U13 maçı da aynı önemde olmalı. Siz bazı maçlarda santra yuvarlağında diyagonel yapıyorsunuz. Bazı maçlara yeterince önem vermiyorsunuz. Ancak lütfen şunu da unutmayın, sizin önem vermediğiniz her maç başkaları için son derece önemli olabilir.
5. Sahalarda emniyet tedbiri almadan maç başlatıyorsunuz. Bunu sakın yapmayın. Kahramanlık yapmaya kalkmayın, sonra sizi hiç kimse kollamaz. Sizin alacağınız güvenlik önlemi sadece sizin değil ayrıca, sporcuların ve hatta seyircilerinde güvenliği için çok önemli.
6. Hakemlikte kariyer sahibi olmak istiyorsanız, her maçınıza giderken ve maçtan dönerken çok dikkatli olmalısınız. Yolda yürürken sizin Hakem olduğunuzu anlarlar. Selam vereceğiniz kişiyi iyi seçin, selam vermeyeceğiniz kişiyi de iyi seçin. Hakemin yegane dostu Hakemdir. Gerisi yalandır.
7. Bir de lütfen maçlarını giderken, yol durumunu, hava durumunu imkanınız var ise gözden geçirin. Yok ise maçınıza erken gitmeyi deneyin. Bir şey kaybetmezsiniz. Hem olur da sizden önceki maçta Hakem gelmemiş olur, belki de bir faydanız daha olmuş olur.
8. Son olarak da; antrenmanlarını lütfen aksatmayın. Sonra zor bir maç verirler, patlarsınız. Bakınız; Erkan Yurtsever’e, Karagümrük-Yenişehir Belediye maçının henüz 4. dakikasında sakatlandı. 86 dakika maçı Serdar Sancak yönetti. Çok güzel maç yönetmiş bu Hakem kardeşimiz, kendisini tebrik ederiz. Ayrıca bir tebrik de Lokman Polat ve triosuna. Keşanspor-Tekirdağ maçında mükemmele yakın maç yönetmişler. Maçı izleyen bir arkadaşım “hayran kaldım bu Hakemlere” dedi.

Bir Hakem Skandalı da Çayırbaşı’nda…
6 Kasım 2010 Cumartesi günü, Sarıyer Bld. Çayırbaşı Stadı’nda Rumeli Kavağı ve Şişli Yayla takımları arasında oynanan 1. Amatör lig, 4. grup müsabakası öncesi de Hakem skandalı yaşandı. Hafta içi açıklanan bültende Nazım Çetintürk karşılaşmanın Hakemi gözükmesine rağmen, bu Hakem kardeşimiz maç saatinde ortalarda yoktu. Bir önceki karşılaşmanın Hakem triosu; Adnan Çelik, Sinan Otlu, Mehmet Demirkıran’da oluşuyordu ve maçları bitmişti. Hakemler, bir süre, Nazım Çetintürk’e ulaşmayı deniyorlar, fakat telefonlarına cevap verilmiyor. Gözlemci de Mümtaz Kapluhan bu arada. Bu trio daha sonra gerekli yerlere telefonları açtıktan sonra “siz maçı yönetin” talimatını alıyor ve karşılaşma yaklaşık 30 dakika rötarlı olarak başlıyor. Bir önceki mücadeleden de 15 dakikalık bir sarkma olunca 10. 45’te başlaması gereken karşılaşma 11. 30’da başlıyor. Hakem Derneğinin buna bir çözüm bulması şart. Mücadeleye Hakem olarak Sinan Otlu çıkıyor ne alakası var ise, halbuki ilk maçtaki kıdemli Yardımcı Hakem Mehmet Demirkıran olduğu için, maçı da onun yönetmesi gerekiyor. Ancak Mehmet Demirkıran’ın Hakemlik yaptığı yok,  çocuğun elleri bayrak sallamaktan nasır bağlamış durumda. İlk yarıda her şey gayet güzel gidiyor.  Nitekim ikinci devre başlıyor ve 55. dakikada Rumeli Kavağı’nda Serkan Büyükdurmuş ceza sahasına girmek üzereyken rakibi Ufuk’un arkadan müdahalesi ile yerde kalmasına Hakem penaltı kararı veriyor. Bu kararına ise, Şişli Yayla tarafından büyük bir tepki alıyor. Şişli Yayla oyuncuları, penaltı kararı sonrası Hakeme büyük tepki gösteriyorlar ve saha içerisi bir anda karışıyor. Şişli Yayla kenar yönetimi de saha içerisine girerek Hakeme tepkisini sert bir şekilde dile getirirken güvenlik güçleri bir süre sonra sahaya giriyor ve Hakemi o anlık korumaya alıyorlar. Hakemler, sahada bir süre bekledikten sonra soyunma odasının yolunu tutarken, Şişli Yayla’lı oyuncuların sakinleşmesiyle beş dakika sonra yeniden sahaya çıkıyorlar. İçeri gidiyorlar ve sonra geri geliyorlar. Hakem olacak adam, ya içeri girmeyecek ya da içeri girmiş ise yeniden sahaya çıkmayacak. Çünkü daha sonra senin kararlarına hiç kimsenin itibar etmeyeceği gibi otoritende kalmaz. Ben küstüm, misketlerimi alıp giderim tarzında bir davranış olmuş bu. Nihayet, oyuncuların sakinleşmesiyle, yeniden sahaya teşrif eden Sinan Otlu; Şişli Yayla’dan Orçun'a kırmızı kart gösteriyor. Bu kart karşısında deliye dönen Orçun, Hakeme tepki gösterirken, arkadaşları engellemese işin devamı karakolda sonlanacak türden bir durum meydana geliyor. İşin ilginç yanı ise bu esnada Şişli Yayla takımından Öner ve Bünyamin isimli iki futbolcu kardeşimiz, ilginç bir şekilde Saha Komiserine tepki gösteriyor. “Sen görmedin mi, Hakem’e müdahale etsene, penaltı değildi” diyorlar.
Ne zamandan beri, Saha Komiserleri Hakemlerin kararlarına karışıyor. Saha Komiserlerinin görevleri bellidir, Hakemin de görevi bellidir. Ancak futbolcularımız maalesef bu konuda da bilgisizler. Karşılaşma 3-1 Rumeli Kavağı takımının üstünlüğü ile biterken Şişli Yayla cephesinden, Hakemlere ciddi tepkiler oluyor.
Şimdi soruyorum ben size; bu tepkileri kim üstlenecek. Maça gelmeyen Nazım Çetintürk isimli Hakem mi yoksa maç üzerine kalan Sinan Otlu isimli Hakem mi? Ya da taşın altına elini sokmaya cesaret edemeyen Kıdemli Yardımcı Hakem Mehmet Demirkıran mı? Bana kalırsa bu tepkilerin tek adresi İstanbul İl Hakem Kurulu’dur.
İşin aslı, bir an önce, geçmiş yıllarda uygulanan Yedek Hakem olayının tekrar yürürlüğe konması bu olaylara bir çözüm olabilir. En azından günün ilk ve ikinci maçlarında çok fayda getirecektir bu uygulama. Hem genç Hakemler bol, bol maç izlerler hem de 4. Hakemliği yavaş, yavaş oturtmaya başlarız.

Hakemler maça gitmeyince olan takımlara oluyor da, takımlar maça gidemeyince ya da geç kalınca niye hep Hacivat zarar görüyor?  İstanbul’da maç sayısı çok, Hakem sayısı az. Bu sezon da Hakemlerden bazıları bu zahmetli mesleğe son verecekler, gelecek sezon bu günleri de ararız, haberiniz olsun.

Sorunlarımıza bir de teller eklendi.
Amatör liglerimizin malumunuz birçok sorunu vardır. Bunlar; saha ve tesis sorunları, takımların maddi sorunları, oyuncu bulma konusundaki sıkıntıları, karşılaşmalarda yaşanan sorunlar, esami listelerinin yanlış imzalanması, antrenörlerin takım başında bulunmaması ve davranışları, oyuncuların formaları, güvenlik güçlerinin yokluğundan dolayı karşılaşmaların tatil edilmesi ve sahte lisansla oyuncu oynatılması gibi birçok maddeden oluşuyor. Amatör futbolunun daha ileri seviyeye götürülmesi için yaşanan bu sıkıntıların çözüm yolları konusunda herkesin elini taşın altına sokması gerekir. Ancak sorunlar sadece bunlarla sınırlı değil elbette. Bir de bunlara son zamanlarda sahalarımın üstündeki teller eklendi. Beşyüzevler sahası bu teller konusunda her zaman öncü olmuştur. Bu yüzden de bu Statta yıllardır müsabaka oynanmasına izin verilmiyor. Ülkemiz genelinde birçok saha, Kulüpler tarafından işletmelere verilmiş durumda. Lig maçları bittikten sonra, sahalar 3’e bölünüyor ve bir saatte yaklaşık 300 TL gibi ciddi bir rakam elde ediliyor. Bu bir nev’i Kulüplerin kazanç kapısı oldu. İyi de oluyor aslında. Bugünün şartlarında aylık 10-15 bin TL hiç de fena para değil, en azından birçok Kulübümüzü bu şekilde idamesini devam ettiriyor.
Ancak gündüz lig maçları, akşamları ise halı saha haline dönüştürülen bu sahaların çok ciddi bir sorun var. Bazı statlarda teller çıkartılmıyor ve Amatör Lig maçlarında top sürekli bu tellere temas ettiği için de, futbol oyun kuralları gereğince oyun duruyor ve Hakem atışı ile yeniden başlıyor. Düşün, maçın son dakikası, berabere giden maçta uzun bir top ile ciddi bir pozisyon yakalıyorsunuz ve o top da gidiyor, tele temas ediyor. Ben bu işin…diye başlayan küfürleri de artık duymalıktan geleceğiz yapacak başka bir şey yok. Aslında yapacak bir şey var. Maçları tayin eden ve sahalara tebliğ eden, İl Tertip Komiteleri bir karar çıkartacak ve diyecekler ki; bu sorunu halletmeyen ya da umursamadığı için telleri maç süresince sökmeyen Kulüplerin sahalarına bu sorun çözülene kadar müsabaka verilmeyecektir. Müsabaka verilmese ne olur diye düşünmeyin bir maçta 8 görevli gözüküyor ve bu işten çok ciddi paralar kazanılıyor.
Son olarak dikkatimi çeken bir husus daha var. İl Hakem Kurulu 15 günlük Hakemli bülteni yayınlandı. Burada enteresan maç atamaları var. Mesela lig ikinci ile sonuncu oynuyor. İl Hakem Kurulu bu maça, şu ana (4 yıl boyunca) sadece 3 tane 1. Amatör maça Hakem çıkan bir Hakemi vermişler. Bu Hakem, şimdiye kadar sürekli U17 ve 1. Amatör maçlarına Yardımcı olarak çıkarken, birden bire kendisini zor bir maçta bulacak ve benim tahminime göre bu maçı kaldıramayacak. Kaldı ki, ev sahibi takım, Hakemlerden sürekli şikayetçi iken.
Şimdi burada hata kimin? Maçları İl Hakem Kurulu’na gönderirken, yıldızlama yapan ve bu maça önemsiz notu iliştirildiğini tahmin ettiğim İl Temsilciliğinin mi, yoksa acemi bir Hakemi, Süper Amatör Lig maçına veren İl Hakem Kurulu’nun mu?
Burada bir yanlış uygulama var. Bir takım sonuncu, diğeri ise lider veya üst sıralarda ise, maç önemsiz gibi değerlendiriliyor. Halbuki en zor maç bunlardır. Bu ligde her maç çok önemli olduğu gibi, bu lig, acemi Hakemlerin staj yeri de değildir.  Bütün kötü olaylar bu maçlarda çıkar. İl Hakem Kurulu Üyelerinin her takımı iyi tanıması gerekir. Bir takım ligden matematiksel şansı kalmayana kadar rakiplerine sorun çıkartır. Bu, su götürmek bir gerçektir. Ayrıca; çıkmadık candan umut kesilmez misali yaralı takımlar, son ana kadar mücadele güçlerinden bir şey kaybetmezler.

Tüm Yerel Futbol ziyaretçilerine ve Amatör Futbol mensuplarına güzel ve keyifli bir hafta sonu geçirmeleri dileğiyle selam ve saygılarımı sunuyorum. Ayrıca Kurban bayramınızı da şimdiden kutlar, hayırlara vesile olmasını temenni ederim.
Elektronik Posta adresim: bkyerelfutbol@hotmail.com.

15 yorum:

amamtör futboldan sayenizde soğudum dedi ki...

burak hocam sen bile çözememişsin bu işlleri.cezalar açıklandı çatalcalı topculara 1 maç hepsine hocalarına da ihtar.bundan sonra kavga eden her takımşbirbirine giren her takım çatalca halide edip maçını emsal göstererek savunma hazırlasın.tek kelime ile böyle bir karara yazıklar olsun diyorum.oyun içinde direk kırmızıya 2 maç veren zihniyet diziplinsiz davranıştan kavga eden kişilere verilen kırmızı karta tek maç ceza çıkar mı yaaaaaaaaaaaa el insaffffffffffffff

Adsız dedi ki...

Kürşat Filiz babasını aramıştır,bu adamın bütün maçları olaylı bir tane sağlam maçı yok,muhittin abisini aramıştır.

Yaşar Filizler,Muhuttin boşatlar,Alpaslan Arkunlar,Fahri Ersoylar ve Hacı bey gitmeden bu işler düzelmez,artık haksızlıklar karşısında dürüst ve sesini çıkaran hakemler,de var

(Klasman Hakemi)

Adsız dedi ki...

SEVGİLİ BURAK KURTULUŞ
BİRDE O ÇOK SEVGİLİ HAKEMLERİN YAZDIKLARI RAPORLARDANDA TAM Bİ BAHSETSEN EDİLMEYEN KÜFÜRLERİ YAZMALARI DUYMADIKLARI KELİMELERİ YAZIYA DÖKMELERİDE AYRI BİR FUTBOLCU KIYIMIDIR GEÇTİĞİMİZ HAFTA SONU OYNANA BİR MÖAÇTA YAŞANANLARI AKTARAYIM SİZE DK85 KENDİ SAHASINDA OYNAYAN BİR TAKIM KAPTANI POZİSYON İCABI 2.SARI KARTTAN KIRMIZI KART GÖRÜYOR PAZUBANDINI ARKADAŞINA VERİP KOŞARAK ÇIKIYOR PUAN DEĞİL PUANLAR LAZIM AMA BU ARADA RAPORU BİR GÖRSENİZ 2-3 DK HAKEMİN YAZDIĞI KÜFÜR SIRALAMASI LAZIM FUTBOLCUNUN KURULA GİDİYOR FUTBOLCU CEZA KURULU DİNLEMİYOR BİLE - .... DEMİŞSİN DOĞRUMU -HAYIR DOĞRU DEĞİL -TAMAM ÇIK DIŞARI AÇIKLANMAYAN CEZA 4 MAÇ BRAVO VEDAT ÇAMAK BRAVO EDİLMEYEN KÜFÜRLERİ YAZMAK HERHALDE YANINDA GETİRDİĞİN BAYAN ARKADAŞINA HAVA ATMAK İÇİNMİ YAZDIN -GÖRBAK BU FUTBOLCUYA BİR AY TOP OYNATMAYACAĞIM MI DEDİN ,HAKEM NE YAZDIYSA O NE ALA BÜTÜN BİR YILIN TÜM EMEĞİ O TAKIMDAN HERHANGİ BİRİYLE ŞAHSİ TAKINTILARI OLAN BİR HAKEM BİTİREBİLİYOR.NE GÜZEL DEĞİLMİ ALLAH BÜYÜK ELBET BİR GÜN BİRYERLERDE YOLLAR KESİŞİR.TÜM AMATÖR FUTBOL CAMİASININ KURBAN BAYRAMINI TEBRİK EDER SORUNSUZ BİR LİG GEÇİRMESİNİ TEMENNİ EDERİM.

Adsız dedi ki...

yazıklar olsun çatalcalı 3 futbolcuya da 1er maçceza verilmiş hocasına da göstermelik ihtar verilmiş bundan sonra herkes hakeme de federasyona da küfreder!halide edipin kalecisi hakana da direk kırmızı olmasına rağmen 1 maç verilmiş bu düzene yazıklar olsun!!!

Adsız dedi ki...

direk kırmızı karta kavgaya küfüre arbeeye 1 maç mı olur be abicim bu cezaları verenler utansın bundan sonra da çatalca halide edip adıvar maçı emsal olur göreceksiniz herkes itiraz edecek direk kırmızı karta 1 maç isteyecek.kavgadan küfürden direk kırmızıya nasıl 1 maç verilir anlaşılır gibi değil.Çatalca antrenörü delirdi yırtındı federasyon başkanına hakeme küfür etti gözlerimiz kulaklarımız duydu ve ihtar!!!gülünç olmuş.Bundan sonra bu Halide Edip Adıvara da Çatalcaya da aşırı derecede nefretim oluştu bu böyle biline.Neler dönüyor neler yaaaa!!!!

aydından selamlar dedi ki...

40 yıldır bu futbolun değişik birimlerinde görev aldım.abartısızsöylüyorum.eğer futbol federasyonundan bir görevli bu yazıyı okuyorsa burdan telini bıraksın ve bende onu arayıp iddaa ettiğim konu hakkında bilgilendireyim.çatalca halide edip adıvar maçı ile ilgili hiçbir ülke amatör federasyonu bu alınan kararları almazdı.resmen ödül verilmiş ceza değil.çatalcada olan dostum kadar hiçbir yerde dostum yok.hocalarıda cahit erçevik egeden arkadaşım.karşılıklı defalarca top oynadık ama inanın bana bu alınan kararlar tekrar söylüyorum ceza değil ödül.çatal takımına bundan sonraki maçlarında başarılar.cahit hocama da ilk ikiye birinci girmek yakışır.dost acı söyler cahit hocama bir tüyo vereyim belki beni hatırlar ege gurubunda oynamıştık ayrı takımlarda ama aynı gurupta.

Adsız dedi ki...

klasman hakemi arkadaş ismini soyadını yaz o kadar atıp tutmuşsun artık yürekli hakemler de var diye eee lütfen ismini soyadını yaz!

Adsız dedi ki...

Bu hafta yahya kemal-Batı Trakya maçına verilen hakeme bakın,muhittin bosat,ın adamı Şaban Kambur lakabı,da biz hakemler arasında uyurgezer şaban dır.(kankisi-M.Kürşat Filiz)yahya kemal fark yer,ve başta herhalde muhittin abisi ilk maçın yankılarının intikamını alacak.göreceğiz hep beraber.

Ulusal yardımcı hakem

Adsız dedi ki...

ne oldu rahatsız mı oldunuz,tabii yürekli hakemler var ,sazan gibi atladığına göre komitedesin galiba,işiniz bitti,herkez neyin ne olduğunu biliyor,sadece görüntü olarak yüzler gülüyor.artık kendinize yalakalık yapacak acemiler ordusu,da bulamıyorsunuz,hacı abinize gidin sizi dinler.ama benim babam eski hakem değil,dayım,da hakem değil,amcam hiç değil hatta sülalede hakem yok,utanmadan bir de ismini yaz demişsin sadece şunu derim pıışşşıkkk.

(Klasman hakemi)

Adsız dedi ki...

Yaklaşık 2 saat önce yazdığım yorumu yayınlamamışsınız belki de yayınlayacak cesareti bulamadınız bilmiyorum ama ben yine de yorum yollamak gereği duydum ben koyu bir Özkaracaahmet taraftarıyım,sitenizi de ilgi ile takip ediyorum.
Geçen hafta sonu Selimiye sahasında oynanan ÖZKARACAAHMET-OKMEYDANI maçının son 5-6 dk kala takım kaptanımız Hakan pozisyon icabı 2 sarı karttan atıldı ve bizlerde doğru bir kara olduğunu düşünerek maçın hakemine (Vedat Çamak)hiç bir tepki vermedik.Yanlış yapmışız bunu maalesef anlamış bulunmaktayım.Takım kaptanımız maç bir an önce başlasın diye hızlı bir şekilde oyunu terk ediyor.Çünkü maç 1-1 kendi sahamızda oynuyoruz.Sonra bu hakem yanında manitasıyla maçtan sonra çıkıyor stattan bizler hiç bir tepki vermiyoruz kırmızı kart haklı diye.Sonra öğreniyoruz ki Kaptan 4 maç ceza alıyor,ceza kuruluna gidiyor,Hakem adeta döşemiş yalan yanlış doldurmuş.Adaleti sağlayan maçın hakemi Vedat ÇAMAK sana helal olsun diyorum.Bu hakemi maçımızda inş. görürüz ve yine inş. gezintiye gider gibi manitasıylka gelir o zaman biz bu sefer centilmence protestomuzu yaparız.
BİR GÜN HERKES KARACAAHMETLİ OLCAK...

Adsız dedi ki...

Hakem arkadaşlarımı canı yürekten kutluyorum gerçekten yeni nesil hakemlerimizden çok delikanlı hakemler var ama maalesef bi yterlere gelemiyorlar çünkü amcaları yok.
Bi de utanmadan adını soyadını yaz demiş bi arkadaş var orda

Adsız dedi ki...

hakemlerin böyle olduğu bir ülkede tabi ki türk futbolu gelişmez klasman hakemi sen pışık pışık diyeceğine hakemliğine bak!daha adını zikretmekten korkan adam ortalığı karıştırıyor sizler gibi hakemlere yazıklar olsun.

Adsız dedi ki...

02:16 o zaman gel sen hakemlik yapta ülke futbol'u gelişsin. Ne dersin

Adsız dedi ki...

hakem arkadaş niye isminizi gizliyorsunuz ki?milat yapın delikanlı diye anılın.

Adsız dedi ki...

adam neden yazsın ismini?

Suceyin ve Yeşilyaylaspor deplasmanda farklı galip

İstanbul 1. Amatör Lig 11. Grup'ta Suceyin ve Yeşilyaylaspor deplasmanda Topkapıspor'u 6-3 yenerek üçüncü maçından da galibiyetle ay...