Sayfalar

TERFİ ARŞİVİ

TÜRKİYE ŞAMPİYONASI

Sayfalar

Çarşamba, Aralık 08, 2010

Burak Kurtuluş'la haftaya bakış


TAŞ DA YUMURTANIN ÜSTÜNE DÜŞSE, YUMURTA DA TAŞIN ÜSTÜNE DÜŞSE, OLAN YİNE YUMURTAYA OLUR.

15 günlük bir aradan sonra, İstanbul Süper Amatör Ligi ve güncel konular üzerine haftalık yazımız ile sizlerle birlikteyiz.  Yukarıda başlık olarak verdiğim Atasözünü beğendiniz mi? Ben bu sözü hiç kullanmaz, Hacivat sefa çeker, Karagöz’e cefa çekmek düşer derim sürekli.  Ancak bazı şeyleri özetliyor gibi…

Babalar ve Oğulları.

Kurban Bayramı haftasında, değerli bir büyüğüm ile birlikte Alibeyköy Parseller-İstinye maçını izlemeye gittim. İstinyelilerin arasında oturduk, İstinye Kulübü Başkanı ile maçı izliyoruz. Maçı da Kerem Ersoy yönetiyor. İyi Hakem mi derseniz “kem, küm” ederim, ancak iyi Yardımcı Hakem mi derseniz, “kesinlikle evet” derim. O maçta bir şey dikkatimi çekti. Maçın 82. dakikasında maç 0-0 iken, Kerem Ersoy, İstinye’den Okan’ı aynı maçta ikinci ihtarlık hareketi nedeniyle oyundan ihraç etti. Ben acaba futbolcu Hakem’e tepki verir mi? diye beklerken, Kerem Ersoy; çok güzel, çok hoş cümle kullandı, “Okan, biraz daha çabuk çıkar mısın” dedi. Oyundan atılan futbolcu hemen sahayı terk etti. Ancak Kerem Ersoy’un o sesinde, bir arkadaş, bir dost havası vardı. İşte, bizim Hakemlerimiz böyle olmalı, Kerem gibi yapmalı. Futbolcu ile temas kurmayı becerebilirsen, oyundan da atsan, adam gelir, senin elini sıkar ve teşekkür eder. Hatta oyuncuların adlarını öğrenin, isimleri ile hitap etmeye çalışın, futbolcuya değer verin, ya da değer verdiğinizi hissettirin, mutlaka faydasını göreceksiniz. “4 numara buraya bak” diyeceğinize, “Ahmet bakar mısın?” diyebilmek kesinlikle daha etkili bir diyalog yöntemidir.

(*) Hakemlik destek işi. Tek başına, evet tek başına, hiçbir kimsenin desteği olmadan, sadece kendi emeği ve çabasıyla, hem de çok uzun bir süreçte asla ve asla iyi bir Hakem olunamaz, zirvede sürekli kalınamaz. Nasıl, her başarılı erkeğin arkasında, “yuvasını yapan” bir bayan varsa, her zirveye çıkan her Hakemin arkasında bir ‘iten’i mutlaka vardır. Arkandan itekleyenin, sırtını sıvazlayanın, zor günlerde, ‘boş ver’ deyip maç vermeye devam edenin. Başın sıkıştığı zaman maçlarına, özel gözlemciler gönderip, hatalarını, kusurlarını görmezden gelip çok iyi notlarla bir yerlere getirenin olursa, harikasın, senden iyisi yok. Bir de baban eski ve ünlü Hakem olursa, kaymaklı ekmek kadayıfı, işte o zaman tadından yenmez. O baba ki, suya sabuna dokunmayan, herkesle iyi geçinen biriyse eğer, oğlu da ihya olur. Babası çok iyi Hakem olup da çuvallayanları da gördük. Babasının sporla bile alakası olmayıp, çok iyi yerlere gelenleri de gördük. Olsun, bu babalarda bir keramet var. Bir insana çok şans verirsen padişah bile olur. Pekala; aynı desteği bulamayan, babası Hakemlik yapmayan, çok iyi Hakem olup ta harcanan, hakkı yenenlerin hesabını kim, nasıl verecek? Toplumumuzda adaletsizlik, eşitsizlik had safhada. Torpilsiz iş yaptırmak, torpilsiz bir yerle gelmek çok zor.  (*) alıntıdır.

Bir liste yaptım, aklıma gelen Hakem babaları ve yine Hakem oğullarını ya da yeğenlerini yazdım. Çok ilginç bir liste oldu. Bu aşağıda verdiğim isimlerden kimileri babalarının şanından şöhretinden olabildiğince faydalandı. Kimileri de babalarının da Hakemlik yapmaları yüzünden epeyce zarar gördü ve Hakemliği bırakmayı seçti. Bir de bazıları var ki; 2 yıl boyunca babasının da Hakem olduğunu herkesten gizledi durdu. İşte size Hakem babalar ve oğulları.

  1. Adnan Şeker’in oğlu Burak Şeker,
  2. Rahmetli Ahmet Güngör Elmaskeser’in oğlu, Cüneyt Elmaskeser
  3. Ali Uzel’in oğlu, Osman Yiğit Uzer,
  4. Ayhan Turhan’ın oğulları, Sanlı ve Serhat Serol Turhan,
  5. Deniz Demir’in oğlu, Ulaş Demir,
  6. Dursun Ali Esa’nın oğulları, Barış ve Barbaros Esa,
  7. Erdoğan Kulaksız’ın oğlu Can Kulaksız
  8. Ergül Yücedağ’ın oğlu Harun Yücedağ
  9. Erol Ersoy’un yeğeni, Şenol Ersoy
  10. Ethem Atasoy’un yeğeni Mehmet Emre Atasoy,
  11. Fahir Ersoy’un oğlu Kerem Ersoy,
  12. Fethi Göçek’in yeğeni Hüseyin Göçek,
  13. Galip Bitigen’in oğlu Abdülkadir Bitigen,
  14. Hacı Ahmet Erdoğan’ın oğlu Kerem Erdoğan,
  15. Halit Kosif’in oğlu Emre Kosif,
  16. Lütfü Cebe’nin oğulları, Alparslan ve Erdoğan Cebe
  17. Maksut Balta’nın oğlu İlker Balta,
  18. Mehmet Çayan’ın oğlu Muhsin Çayan,
  19. Mehmet Top’un yeğeni Muzaffer Kaçıkçı,
  20. Muhittin Boşat’ın yeğeni Eray Yurtseven,
  21. Mustafa Çakar’ın oğlu Ahmet Çakar
  22. Mustafa Yanık’ın oğulları, Hasan ve Emre Yanık,
  23. Muzaffer Sarvan’ın oğlu Oğuz Sarvan,
  24. Mümtaz Kapluhan’ın oğlu, Mehmet Kapluhan
  25. Nurettin Büyük’ün oğlu Cem Büyük,
  26. Nedim Göklü’nün oğlu Çağlar Göklü.
  27. Nuri Çığrıkçı’nın oğlu Gökhan Çığrıkçı,
  28. Rahim Onar’ın oğlu Aykut Onar,
  29. Sadık Deda’nın oğlu Cem Deda,
  30. Sebahattin İçöz’ün oğlu Cem İçöz,
  31. Serdar Çakır’ın oğlu Cüneyt Çakır,
  32. Sina Özcan’ın oğulları Murat ve Burak Özcan,
  33. Şaban Esen’in oğlu, Ufuk Esen,
  34. Şahin Taşkınsoy’un oğulları, Buğra ve Burak Taşkınsoy,
  35. Şen Bahadır Başıbüyük’ün oğlu, Burç Başıbüyük
  36. Şükrü Var’ın oğlu Fahri Var,
  37. Talat Tokat’ın oğlu Metin Tokat,
  38. Varol Bingöl’ün oğlu Tolga Bingöl ve yeğeni Soner Bingöl
  39. Yaşar Filiz’in oğlu, Mustafa Kürşat Filiz

Başkaları da vardır elbette ancak benim aklıma gelen isimler bunlar. Hakemlik yapılacak iş değil diyoruz ama 40 ismi bir çırpıda sayabiliyorsak, belki bu işin de bir cazibesi vardır diye düşünmekten de geri durmuyoruz.

Hain Ahmed Paşa adında birisi.

Osmanlı İmparatorluğu tarihten silineni 87 yıl oldu. Pekala sizce neydi Osmanlı’yı bitiren? Konuya özetleyecek olursak Osmanlı’nın çöküşü Paşaların Osmanlıyı değil kendi çıkarlarını düşünmesiyle başladı. Hatta bu Paşalar işi öyle abartmışlar ki, kendilerini Devlet sanıyorlarmış. Etraflarından eksik olmayan dalkavukları yüzünden sağlıklı bir karar veremiyor, idaresi altındakileri her geçen gün yanlış, tutarsız ve adaletsiz kararları ile bitirme noktasına getiriyorlarmış.
Bu paşalardan birisi de Hain Ahmed Paşa adındaki kişidir. Hain Ahmed Paşa, Osmanlı Devleti'nde Paşa, Yönetici, Beylerbeyi ve Devlet Adamlığı yapmıştır. Bu Hain Ahmed Paşa, ağzı bozuk bir adammış, bulunduğu makama hiç yakışmaz, uluorta, durmadan ileri geri konuşurmuş. Bir takım saplantıları da varmış, bazı sapıklıkları da. Etrafında kızlar ve kadınlar hiç eksik olmazmış.  Hain Ahmed Paşa’nın kurduğu bütün komisyonlar taraflı davranırmış, güçlüyü daima kollar, zayıfı ise ezerlermiş. Parası olana “ağam, paşam” der, garibana ise “hadi oradan” demeyi bir marifet sayarmış. İpimle kuşağım hesabı, kafasına göre davranırmış bu Hain Ahmed Paşa. Onun zamanında adaletten bahsetmek mümkün değilmiş, her zaman üç maymunu oynarmış. Sürekli ikili oynarmış, el altından iş çevirmeye bayılırmış. Sert mizaçlı ve fazla tenkitçi birisi olması ve makamına uygun düşmeyecek şekilde, “Yakın geldin, uzak durdun” gibi sudan sebeplerle insanları çokça suçlaması da sürekli etrafındaki insanları üzermiş.  Sadece Hain Ahmed Paşa değilmiş bunları yapanlar. Onun emrindekilerin % 90’ı bu karakterde insanlarmış. “Benden başka adam yok dermiş, ben buraların Kralıyım dermiş, ben, bulunmaz Hint kumaşıyım”  dermiş sürekli. Varsa maçası yiyen gelsin, Paşa olsun dermiş sürekli. Ara sıra da kendi çapında edebi manada yazılar yazarmış, daha doğrusu yazdığını sanırmış. Velhasıl kelam bu Hain Ahmed Paşa’nın da ömrü de pek uzun olmamış.  Onun da vakti gelmiş ve kafasını kopartmışlar. Ancak o dönem halk çok da şikayetçi değilmiş bu Hain Ahmed Paşa’dan. Çünkü biz bu adamı hak ediyoruz dermişler sürekli. Bir de eklerlermiş;
İnsanlar, her zaman layık oldukları yönetim tarzıyla yönetilirler kendileri iyi olurlarsa yöneticileri de iyi olur kötü olurlarsa yöneticiler de kötü olur. Zira yöneticiler halkın içinden çıkarlar ve onların bir parçasıdırlar. Kötü toplumun yöneticisi kötü olur.”

Yarım kalan maçlar!

İstanbul Amatör Liglerinde bu sezon çok sayıda maç yarım kaldı. Henüz çok zorlu haftalara girmedik ancak her hafta iki, üç maç yarım kalmaya başladı. Esasında oynatılan maç sayısına bakılırsa bu rakam son derece normal gibi gelebilir. Hatta ben Hakemlerin birçok maçın yarım kalmaması için ellerinden geleni (!) yaptıklarını da görüyorum. Ancak hiçbir İl Hakem Kurulu, Yönetici olduğu zaman bir maçın yarım kalmasını istemez. Ancak Kurul’da görev yapan Üyeler de bu yarım kalan maçlar konusunda İl Temsilciliğine öyle ya da böyle bir şekilde bilgilendirme yapmak durumunda kaldıklarından dolayı, Hakemlerini bu konularda olabildiğince tembihliyorlardır.

Şimdi son haftalarda yarım kalan bazı maçlara bir bakalım; Batı Trakya-Paşabahçe maçı; Hakem hatası var mı? Hayır, kesinlikle yok. Öz Fatih-Y. Esenyurt maçı; Hakem hatası var mı? Hakem, belki Öz Fatih’in 4 forma numaralı oyuncusunu oyun içinde atsa belki maç yarım kalmayacak ama yine de bana göre Hakem hatası yok. İskender Kordu’nun sitesinde resimler var, her şey ortada. Kimin maçın yarım kalması için uğraştığı da net olarak gözüküyor. Ancak İl Hakem Kurulu’nun istihbaratı sınıfta kalır. Bu maçta olay olacağını ben dahi beklerken, İl Hakem Kurulu ve İl Futbol Temsilciliğinden bazı yetkililerin bu maça özel önem vermesi gerekirdi. Karayolları Öz Kartal-Sadabad maçı yarım kaldı; Hakem hatası var mı? Kesinlikle yok, çünkü burada İl Hakem Kurulu hatası var. Soner Garip adındaki Hakem bir dünya ilginç iş ile alakalı iken bu maça Hakem olarak verirseniz, o da böyle yapar.  Sonuçta olan Sadabad Başkanı Cengiz Öztürk’e oldu. Cengiz Başkan görevinden istifa etti. Bu arada unutmadan, Antalya’dan bir arkadaşım telefon açtı, “Ben bu Soner Garip ismini kamp günlerinde buralarda (Antalya) çokça duyuyorum” dedi. Anlaşılan Antalya’da da Soner Garip isminde bir Hakem daha var. Gerçi ben araştırdım, Antalya’da bu isimle Hakem bulamadım. Geriye tek bir ihtimal kaldı, bu Soner Garip, kesinlikle yazları Antalya’da maç yönetiyor. Her neyse artık, Antalya İl Hakem Kurulu bazı maçlarda yetersiz kalıyor, İstanbul’dan yardım istiyorlar (!) diye düşünmeye devam edelim. Hem bizim konumuz bu değildi. Küçükköy-Çenesuyu Plajyolu maçı da yarıda kaldı; Hakem’e saldırı oldu. Fikirtepe Dumlupınar - Pendik Doğan maçı da yarıda kaldı; benim bildiğim o maçta da Hakem Serkan Erkılıçoğlu’na bir saldırı olmuş. Bunlar son iki haftada yarım kalanlar, birde bizim bilmediklerimiz var, duyamadıklarımız da elbette vardır.

Hakemler normalde, büyükler kategorisindeki maçlardan sonra ilgili Kurulları arayarak, “Hocam, ben İl Hakemi Nadir Verir, Lahanaspor ile Karadonspor arasındaki maçım problemsiz tamamlandı, ihraç olmadı.” şeklinde bilgi verirler.  O Kurul Üyesi de listeye bir çizik atar, Bazıları da, Hakem’e, “tamam kardeşim, sağol” dedikten sonra, içinden, “vay şerefsizin evladı, bugün de dayak yemedi yavşak, ne kadar da ballı puşt! Halbuki biz onu bu maça dayak yemesi için bilerek verdik” derler. Arada bazen, “Hocam, ben İl Hakemi Subay Sokar, Hacıbektaşgücü ile Molla Aşkı arasında oynanan minik maçım problemsiz bitti” diyen yarım akıllılar çıksa da, genel de usul ve kaide budur. Bu gibi kişilere de Kurul Üyeleri telefonda, “Aferin evladım” derler, sen şimdi evine git osura, osura uyu dedikten ve telefon kapandıktan sonra, “seni Hakem yapanı da mikeyim, senin için bize telefon açıp da bu adamı Klasmana çıkartın diyen (…) üst düzey Politikacıyı da öpeyim” diyenler çıkar elbette.

Ancak, İl Futbol Temsilcilikleri de yarım kalan maçlardan muzdariptir. Sonuçta her yarım kalan maç ayrı bir dert. Nihai kararı Disiplin Kurulları verecektir ama telefonlar bir türlü susmak bilmez. Burada herkes, tahtaravallinin bir ucunda birisi, diğer ucunda başka birisi var sanırlar. Ben o’na seçimde oy verdim, lehime karar çıkacaktır elbette diyenler de olur. Maç akşamı Kulüpleri arayarak, güya yetkili olduğunu bildiren ve “baba, sen rahat ol, ben bu işi bitiririm” diye toto oynayanlar da.
İl Disiplin Kurulları raporları alır, talimatları açar, Hakemlerin yazarken dikkat etmedikleri, bir, iki cümleden kıstas yaparak, yani en ince yerden olayı sözüm ona çözer ve kararı; vicdani kanaat olarak verirler. Bazıları da Hakemin ve Gözlemcinin raporuna itibar edilmesi gerektiği yerde, “Bak kardeşim, adamlar çekmiş resmini, sen söylüyorsun da fotoğraflar böyle söylemiyorlar, bu fotoğraflar çekilmese idi tamamdı ama…diye başlayan gereksiz cümleler kurarlar ve bazı genç muhabirleri adres gösterirler. “Bak altında da Öner Yığrık yazıyor, bu Yerel Futbol sitesi de çok olmaya başladı artık” derler. Unutmadan duyuru da yapalım; İsah Demircan isimli Hakem kardeşim; 13 Kasım 2010 Cumartesi günü oynanan, Alemdar-Sefaköy 1. Amatör maçının Hakem ve Disiplin raporuna da bir zahmet İs Temsilciliğine gönder artık. İhraç ettiğin futbolcu, sen görevini ihmal ettiğinden dolayı 3 haftadır oynayamıyor.

             Birileri Mahmut Özgener’i fena kandırıyor.
Mahmut Özgener’i iyi tanırsanız. Futbol Federasyonu Başkanımız. 23 Mart 1963 Sivas doğumludur. Aslen İzmirlidir. Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkan Vekilliği de yapmaktadır. 1987 yılından bu yana tütün sektöründe çalıştığı için, o’na “Tütüncü Mahmut” diyenler de olmuştur. 2004-2006 arasında Türkiye Futbol Federasyonu üyeliğine seçilen Mahmut Özgener, Altay Spor Kulübü’nde de 4 ayrı dönemde Başkanlık yaptı. 5 Temmuz 2008 tarihinde TFF başkanı Hasan Doğan’ın kalp krizi sonucu hayatını kaybetmesi ile 6 Temmuz 2008 tarihinde vekaleten Başkanlığa getirildi. 19 Ağustos 2008 tarihinde ise resmen Başkanlığa seçildi. İngilizce ve Fransızca bilen Mahmut Özgener, evli ve 2 erkek çocuk babasıdır. Özgener ayrıca İzmir Belediyesi eski Başkanlarından Osman Kibar’ın torunudur.
Pazartesi akşamı Televizyonda Başkanı izliyorum, düzgün adam Allah için. İyi eğitim gördüğü her halinden belli. Ancak Başkan her halde etrafında dönen dolaplardan tam olarak haberdar değil kanısı uyandı bende her nedense!
Başkan diyor ki; 2020 yılında Avrupa Futbol Şampiyonasını alacağız. Yapma Başkan, kiminle alacaksın? Bu ekiple mi? Maçları nerede oynayacaksın, her maçta birilerinin bıçaklandığı ya da cinayet dahi işlenen İnönü Stadı’nda mı? Boş gününde bile giderken “hay buraya Stat yapanın” diye söylendiğimiz Olimpiyat Stadı’nda mı? Seyirciyi nereden getireceksin, ben gidersem adam değilim. Ben gitmem bu Statlara. Başkan, seni kandırıyorlar, haberin olsun. Ahmet Güvener’i de harcadın bunların lafına kanarak. Bunlar seni de yerler haberin olsun. Hem Avrupa Futbol Şampiyonasını aldık diyelim, kiminle oynayacaksın? Azerbaycan’a bile yenilen bu adamlarla mı? Her maç pislik yapan, sahadan atılmak için on takla atan bu futbolcu bozmalarıyla mı? Yapma Başkan, seni kandırıyorlar.
“Hakemlerimiz, Avrupa’da en iyi eğitim alan 3 ülkeden birisi haline geldi” diyorsun. Bunlar seni kandırıyor Başkan yine haberin olsun. Bizim Hakemlere hiç güvenme, seni bile satarlar da ruhun bile duymaz. Yeter ki Avrupa’da iki, üç maç ver onlara. İzle maçları Başkan, 2 sene öncesine kadar gördüğünü veren Hakemler, FİFA Kokartını aldıktan sonra nasıl da Oryantal yapıyorlar bir zahmet izle. Oğuz Sarvan, üvey evladı Tolga Özkalfa’yı FİFA yapacak, sen bir de o Hakemi izle. Şampiyonlar Liginde ilave yardımcı Hakem iken yaptığı şaklabanlıklara bir bak istersen. Kale çizgisinde, nasıl da ayazda kalmış bekçi şeyi gibi tir, tir titriyor, kendimi satacağım diye. İzmir’de antrenmanda şaka olsun diye çantasını gizleyen genç Hakemlere, ana-avrat küfür eden bir megalomanı FİFA Hakemi yapmak üzeresin.
Fırat Aydınus denilen adamı izle Başkan. Beşiktaşlı olduğunu bağıra, bağıra dillendiren Hakemini bir izle Başkan. Bu mu senin FIFA Hakemin? O ancak Migros’da gariban Fenerbahçe taraftarına kafa atar, trafikte onu geçen araca hakaret eder de Mahkemelik olurlar. Ağzından çıkan küfürler cinayet sebebidir de FIFA Hakemi diye kollarlar onu Karakolda.  İzle Fırat Aydınus’u Başkan, maçlardan önce yaptığı abuk, sabuk totemvari hareketleri izle. Hangi maçta nasıl eyyam yapıyor izle.  Millet artık yemiyor, bizim Terzi Erdal bile aktif, pasif ofsayt ayırımı yapar hale geldi. Fırat Aydınus, birlikte maça gittiği genç Hakemlere neler yapıyor bir zahmet dinle. Antrenmanlarda nasıl da kasıla, kasıla yürüyor, birilerine izlettir. Yunus Yıldırım diye bir Hakeminiz vardı sahi sizin ona ne oldu? FIFA Kokartı verdiniz o’na, Bülent Arınç istedi diye. Adam, sadece “Hi, I’m Yunus! diyebiliyor” Bank Asya Hakemi oldu senin FIFA Hakemin.
Hakemlerimiz eğitimli diyorsun ya Başkan. Eğitimleri var Allah için. Ancak ailelerinden aldıkları eğitim var. Bir de tahsil sebebi ile aldıkları eğitim var. En kötüsü Volkan Günal bile Lise mezunu.  Bu arada, senin eğitmen diye ücret ödediğin bazı adamlar, hiçbir eğitim vermiyor Hakemlere, haberin olsun. Ayrıca bizim Hakemlerin giyecek formaları yok. Maça gidecek yol paraları yok, devre arasında çay içecek paraları yok. Sonra siz bunların ücretini düşürüyorsunuz da bazı şerefsizler, “bunlar, bu paraya maç yönetirse, maç da satar” diyorlar. Hakemler şereflidir, namusludur. Arada bir, iki namussuz çıkar elbette ancak % 99’u delikanlı adamdır. Hakemlerin otoritesi kalmadı Başkan. Sen bir Baba olarak evladını bu bozuk düzende Hakem yapar mısın? Eminim ki yapmazsın.
İnanma sen bunlara Başkan. Sen düzgün adamsın, her halinden belli. Bu Hakem Camiasında hep fırıldaklar döner. Ayağının altında bir sabun daima hazırdır. Senin güvenip de adam bildiklerin, Türkiye Hakemliğini bitirme noktasına getirdiler, sen halen uyuyorsun.
Senin Federasyon Başkanı olduğun ülkede, Kulüpler teker, teker kapanmaya başladı da senin halen haberin yok Başkan. Futboldan anlamayan adamlar, sırf rant uğruna Kulüpleri ele geçirmeye başladı da senin yine haberin yok Başkan. Senin Federasyon Başkanı olduğun ülkede, her hafta Hakemler dayak yiyor da senin yine haberin yok Başkan. Senin belge verdiğin Antrenörler, delirmek üzere Başkan. 500 TL aylık verdirdiğin bu değerli adamlardan Messi yetiştirmelerini bekliyorsun. Bu Antrenörler, her hafta birileri ile boğaz, boğaza geliyor da senin TÜFAD’larının haberi yok Başkan.
Başkan, sen doğru söylüyorsun! Biz, Avrupa Futbol Şampiyonasını alırız! Ama nasıl alırız biliyor musun? Öne doğru hafif eğilerek. Maalesef başka türlü alma imkanımız yok Başkan. Hiç kusura bakma.
Son olarak da Başkanımıza spiker sordu; “Başkanım, 2 tane evladınız var, futbolcu olmalarını ister miydiniz?” Başkan bir türlü “evet” diyemedi. Başkan haklı, bu devirde futbolcu olunmaz ki! Hele Amatör futbolcu hiç olunmaz.

    Benim güzel memleketimin cefakar Antrenörleri…!
           
Dar Alanda Kısa Paslaşmalar filmini hatırlar mısınız? Ben ilk izlediğimde çok duygulanmıştım. Filmin başrollerinde, Müjde Ar, Savaş Dinçel, Rafet El Roman, Erkan Can, Sezai Aydın, Şahnaz Çakıralp yer almıştı. Gerçek bir hayat hikayesinden yola çıkılarak senaryolaştırılan film, yaşamını futbol sahalarında geçirmiş ünlü ve ünsüz insanların farklı umut ve beklentilerinin, tutkularının, aşklarının süregeldiği ve anlatıldığı bir öyküye sahiptir. Sinema oyuncularının oynadığı Esnaf Spor takımı, Tanju Çolak, Rıdvan Dilmen, Cüneyt Tanman, Metin Tekin, Rıza Çalımbay, Ali Gültiken, Ayhan Akbin gibi dönemin ünlü futbolcularının yer aldığı takıma karşı futbol müsabakası yapıyordu. Ancak ben, ilk izlediğimde sahadaki bu ünlü futbolcuları fark edememiştim. Kendimi topun o eşsiz büyüsüne kaptırmıştım. Sonra fark ettim Tanju’yu, Rıdvan’ı kaptan Cüneyt’i ve Rıza Çalımbay’ı…        
Fırıncı Hamdi’nin bütün emeğini ortaya koyarak Kulüp Başkanlığını üstlendiği Esnafsporlu kişilerin en büyük tutkuları Bursa Amatör Kulüpler Ligi’nde şampiyon olmaktır. Mahalleye nereden ve nasıl geldiğini artık kimsenin hatırlamadığı Hacı (Savaş Dinçel) sevdiği kadın uğruna geldiği Bursa’da çareyi kanserden ölene kadar takımın Antrenörlüğünü yapmakta ve Esnafspor’u profesyonel yapmak için elinden geleni yapmaktaydı. Filmin sonunda Hacı ölüyor ama Esnafspor da şampiyon olarak profesyonel oluyor. Fakat takım başka bir Kulübe devrediliyordu. Bursa Merinos Stadında tamamlanan film, futbolla yatıp futbolla kalkan bir millet olduğumuz içi tam bizi damardan vuran bir gerçek hayat hikayesidir. Aşk ile örülü bir futbol hikayesinin en güzel göstergesiydi.
“Yeşil kalmak da var sararmak da...”  Hayat futbola fena halde benzer… “Ne kadar acı çekersen çek şunu hiç unutma; çizilecek bir yer hep vardır ve çizecek bir yer... Ressam olur insanlar başkalarının kalbini kazıya, kazıya, ya da resim olurlar senin gibi; kazına, kazına. “ gibi sözleri de fecidir.
            Bizim günümüzde de Hacı (Savaş Dinçel) gibi futbol emekçileri vardır. Aldığı üç kuruş Antrenörlük maaşını sahada harcayanlar vardır. Aldığı parayı sonuna kadar helal edebilmek için, bu uğurda, evini, barkını, çocuğunu ve eşini unutan Antrenörlerimiz vardır bizim. Futbolcusunu, moral kazansın diye öz oğlundan ayırmayanlar vardır. Haftanın 7 günü, 24 saat antrenman ve maçlarda geçirenler vardır. Adam gibi çalışanlar vardır. Türk Futboluna bir yıldız kazandırayım diye çırpınanlar vardır. Kazanan bir takıma sahip olmak için gece, gündüz uğraşanlar vardır. Sporcuların mantalite olarak gelişmesine yardımcı olmak için kendisini feda eden Antrenörlerimiz vardır bizim. Sporcuların sosyal ve kültürel gelişmelerine yardımcı olmak için onlara Babalık yapanlar vardır.  Her gün kendilerini geliştirenler ve yeni, yeni antrenman metodları için uğraşanlar vardır. Yeni bir şeyler üretmek ve tasarlamak için durmadan didinen Antrenörlerimiz vardır bizim. Futbol topunu görünce tahrik olan sözüm ona Başkanlara, futbolu öğreten Antrenörlerimiz vardır bizim. Geçtiğimiz sezon çok iyi bir performans sergileyip de, bu sezon yokları oynayan ve tam anlamıyla hayak kırıklığı yaratan futbolculara bile "belki düzelir" diye sabır eden Antrenörlerimiz vardır bizim. Pazar günü oynanan maçı, Perşembe günü soran Başkana; “sizin yokluğunu hissettik” diye yalan söyleyen, halbuki, senin gibi Başkan’ın ben… diye başlayan cümleleri içine atan Antrenörlerimiz vardır bizim. Kendisini Roman Abramovich sanan ancak adını söyleyemeyen Başkanların ya da Yöneticilerin yaptığı ukalalıkları sineye çekmek zorunda kalan Antrenörlerimiz vardır bizim. Uzatmaya gerek yok, adam gibi adam olan Hocalarımız vardır bizim.
            Ancak bu değerli Antrenörlerimizin arkasında, ya da sağında veya solunda duracak bir Dernekleri ya da örgütleri yoktur. Siz sakın aldanmayın TÜFAD denilen Kurumun varlığına. 5 kişinin bir araya gelip de oturamayacağı, Beylerbeyi’ndeki minik Lokallerinde hiçbir kimse bulunmaz, hiçbir Antrenör gidip de derdini bunlara anlatmaz. Onlar sadece yılda 2 kurs düzenleyip, para kazanmasını bilirler. Ya da paralı takımlara Hoca referans etmesini bilirler. Tabii kendilerinin çalıştığı Kulübün şartlarından daha iyi değilse referans olacakları Kulüp.
            Hiç bilmezler ki, bu Antrenörler nelerle meşgul oluyorlar. Başkanla mı uğraşsınlar, Yönetici ile mi? Futbolcu ile mi uğraşıyorlar yoksa müsabakalarda Hakem ile mi? Hiç bilmezler. Bazı Hocalar delirmek üzere beyler. Adamı olmayana, rüzgarı arkasına almayana bu devirde Kulüp yok beyler. Siyasi bağlantısı olmayana ekmek yok beyler.
            Bizim memleketimizde, layık olan değil de, hatırlı olan maalesef baş tacı ediliyor. Sonra da, tökezleyip duruyoruz ve bir türlü gelişip kalkınamıyoruz. Beceriksiz olmak daha revaçta oluyor. Prim yapıyor. Rüşvet, irtikap, torpil, iltimas, adam kayırma, referans vesaire! Bunlar maalesef hayatımızda var artık, alışkanlık olmuş bir şekilde.  
            Kulüpler çağdışı yöntemlerle yönetiliyor, bazı kişiler manevi tatmin için Yönetici oluyor. Türkiye’de 190 civarı Profesyonel Kulüp var. Bunlardan en az 140 tanesi kapanmanın eşiğinde. UEFA denilen Kurum habire kriter yayınlıyor. Bunlar bizim ülkemizde uygulanmaya kalksa, birçok Kulüp şu anda kapanır. Vergi borcu olmayan Kulüp yok gibi. Galatasaray’ın 50 milyon dolar vergi borcu silindi, geçtiğimiz günlerde. Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın da vergi borçları silindi bir kalemde. Bizim ülkemizde böyle, Avrupa’da olsa, hemen küme düşürürler. 3 büyükler şanslı bir şekilde, ya bizim Amatör Kulüplerimiz ne yapacaklar? Profesyonel Kulübe sadece halı sahanın günlük kazancını almak için akşamları sarhoş kafayla uğrayan sözüm ona Başkanlar olduğu müddetçe, biz ne anlatsak boş.
            Sevgi ve saygılarımla.

YAZI: BURAK KURTULUŞ 

10 yorum:

  1. HÜSEYİN AYDOĞAN8.12.2010 17:34

    SEVGİLİ HOCAM AĞZINA ELİNE SAĞLIK BU YAZIYI DERS OLARAK TÜM KULÜPLERE GÖNDERMEK GEREKİR DİYE DÜŞÜNÜYORUM. UMARIM BİRKAÇ KİŞİ DAHA YAZIYI OKUYUP DERS ALIR DİYECEĞİM AMA BİLİYORUM Kİ NE BU DÜZEN DEĞİŞİR NEDE O ÖRNEKTEKİ ŞAHŞİYETLER.OLAN DA İDEALİST DOĞRUNUN PEŞİNDE OLAN VE BU İŞİ ÇOK SEVENLERE OLUR NE YAZIK Kİ.SAYGILARIMLA.

    YanıtlaSil
  2. burak kurtuluş Türk futboluna ve hakemlere iyice giydirmişsin helal olsun senin gibi lafını sakınmayan insanlara.hakemler çok kötü ve düzelmesi imkansız.

    YanıtlaSil
  3. HEMEN HEMEN HER YAZINI OKUYORUM.BİŞEY DİYİM Mİ SANA HELAL OLSUN BENİM HEP DÜŞÜNDÜKLERİMİ SEN SATIRLARLA DİLE GETİRMİŞSİN.BENDE BİR HAKEMİM,HAKEM OĞLUDA DEĞİLİM ALLAHA ŞÜKÜR...YAZDIKLARINDAN DOLAYI TEŞEKKÜR EDERİM SANA.

    YanıtlaSil
  4. Sevgili Burak KURTULUŞ kardeşimiz,Türk futbolunu ne kadar da güzel anlatmış,bunların hepsine katılıyorum hatta eksik bile yazmış ama yazdıkları bütün gerçekleri tüm çıplaklığıyla anlatıyor ama kime ne anlatacaksın bu alemde.Alan razı veren razı,bu devran böyle gelmiş böyle gider,değiştirmeye kalkanlar da harcanırlar bu çarkın içinde.Çünkü artık amatör futbol bile rant kapısı oldu bazıları için.Dürüst,bilgili,karakterli,tahsilli antrenörlere adam gibi maaş verip onlardan üstün randıman almaları gereken yönetici ve başkanlar onlara bunu çok görürler.Rantı başkalarıyla paylaşmayı sevmezler,kulübün parasıyla geçinen,hatta köşeyi dönenler bu pastayı kolay kolay bırakmayanlarla mı Türk futbolu ve de amatörleri kalkınacak?Güldürmeyin insanı.Ben de bu konuda hemde örnekleriyle,gerekirse isim bile vererek uzun yazılar yazarım ama kim kimi ısıracak merak ediyorum.Ama birgün elbet bende bu konularda hemde açık ve ispatlı örnekler vererek yazacağım.O gün bakalım kimler nerelere saklanacak merak ediyorum.Türk futbolunun alt yapısı olan amatör futbolu üstü çiçeklerle kamufle edilmiş foseptik çukuru gibi aslında ama kim o çiçekleri kaldırıp altındaki gerçekleri gösterecek bilinmez.Varmı öyle bir babayiğit merak ediyorum. Saygılar ve sevgiler dürüst,karakterli tüm spor adamlarına olsun.

    YanıtlaSil
  5. ERGUNBOSTAN: SAYIN BURAK KURTULUŞ HOCAM KALEMİNE VE O ÇOK BÜYÜK YÜREĞİNE SAĞLIK, NE KADAR GÜZEL KONULARI ELE ALMIŞSINIZ.. BU AMATÖR VEYA PROFESYONEL DEMEDEN,EN ALTTAKİNDEN YADA YUKARDAKİNDEN AYIRMADAN BÜTÜN KONULARI ELE ALIP TÜM ÇIPLAKLIĞIYLA İNSANLARIN GÖZÜNÜN İÇİNE SOKMANIZDAN ÇOK MEMNUN KALDIM. BİLİYORUM DİYE GEÇİNENLERE KAPAK OLSUN. BU YAZINIZ DA (HÜSEYİN HOCAM) DEDİĞİ GİBİ BÜTÜN KULÜP VE TÜM DERNEKLERE DERS KONUSU DİYE SEMİNERLERDE ANLATILIR İNŞALLAH. TEŞEKKÜRLER, HOCAM..

    YanıtlaSil
  6. yerelfutbol-dodo9.12.2010 10:51

    her hafta bir başka güzel yazı.eline koluna sağlık.burak hocam iyi ki varsın

    YanıtlaSil
  7. çok başarılı ve çok doğrucu bir yazı olmuş eline yüreğine sağlık hiç bıkmadan sıkılmadan okudum tüm yazınızı başarılarınızın devamını dilerim.

    YanıtlaSil
  8. Doğru sözün yorumu olmaz yüreğinize sağlık

    eyüplü

    YanıtlaSil
  9. yunus yücel9.12.2010 15:45

    hocam eline sağlık döktürmüşsün yine..umarım geniş kilelerde okur bu yazdıklarını,öğrenecekleri çok şey var çünkü.

    YanıtlaSil
  10. hocam aldıgım duyumlara kulak asmak istemedim ama yazından dolayı bir şey paylaşmak istiyorum erok kağıthane maçı vay vay hemde hafta başından beri sakız olmuş bayram şekeri tadında 90 dakikanın sonunda çok konuşulur demedi deme hocam

    YanıtlaSil

Kurum ve kişilere hakaret eden yorumlar yayımlanmaz. Gözden kaçmış yorumlar olabilir, lütfen bizimle iletişime geçiniz.