İstanbul Süper Amatör Lig Perşembe Bülteni sonrası güncel konular ile sizlerle yeniden birlikteyiz. Yazıya başlamadan önce, Pazartesi akşamı, Ankara, Polatlı’da, eğitim uçuşu sırasında düşen askeri Helikopterin düşmesi sonucu şehit olan 5 Subayımıza, Allahtan rahmet, yakınlarına ve milletimize baş sağlığı diliyorum. Bu Subaylar kolay yetişmiyor. Genç yaşta, bu güzel vatan için şehit olan, dinimizi, vatanımızı, bayrağımızı, namusumuzu müdafaa ederken ölen tüm şehitlerimiz için bir Fatiha’yı lütfen eksik etmeyiniz.
Geçen hafta Salı günkü yazımızı çok uzun olacağı için iki parça halinde sizlere sunmayı uygun bulmuştuk. Ancak Cuma günü yayınlamamız gereken yazıyı bir türlü hazırlayamadık. Tabii, biz yazmadık diye, hemen telefonlar gelmeye başladı, “Birileri seni durdurdu mu?” diye başlayan telefonlardan bıktığımı itiraf etmeliyim.
Hayır bizi durduran yok ancak bilgi toplamak ile meşguldüm ve zamanım yetmedi. Hem kimin umurunda ki bizim yazdığımı üç-beş satır. Biz ki zurnanın son deliğiyiz. Bizim yazmamız ile olacak ise bazı şeyler, her gün yazalım. Ben de çok iyi biliyorum ki; düzen değişmez, düzülen değişir daima...
Bizler okumayı çok fazla seven bir toplum değiliz. Aslında herkesten fazla bizlerin okuması lazım. Her konuda bilgi sahibi olmamız lazım.
Fransız ozan ve tiyatro yazarı Victor Hugo’nun mühim bir sözü vardır. “Okuma ihtiyacı barut gibidir, bir kere tutuşunca artık sönmez” ya da, İrlandalı yazar, şair, Oscar Wilde’nin söylediği gibi; “Eğer bir insan bir kitabı okuduktan sonra, onu tekrar okumaktan zevk almıyorsa, o kitabı okumuş olmasının bile hiç bir değeri yoktur.”
Okuyarak olayların ve gelişmelerin iç yüzünü öğrenen bir kişi, öncelikle kendine olan güvenini artırır. Bu ise aynı zamanda düşünce ufkunu geliştirip, geniş bir görüş açısı sağlayarak, olayları inceleme yeteneği kazandırır. Ayrıca okuyan kişiler çok okumanın beraberinde getirdiği zengin kelime dağarcığına sahip oldukları için, hikmetli ve etkileyici konuşarak hitap ettikleri kişilerde etki de uyandırırlar. Bu etki ise insanlarla ilişkileri güçlendirmekte, kişiye daha sosyal bir karakter kazandırmaktadır. Dahası, geniş kelime dağarcığı, insanın daha fazla kavramla düşünebilmesini de sağlar. Yani düşünce kapasitesini ve kültür düzeyini artırır. Boş zamanlarını, çoğu zaman hiçbir yararlı bilgi aktarmayan televizyon karşısında geçirmek yerine kitap okuyarak değerlendiren bu kişiler, edindikleri bilgi ve kültür sonucunda aynı zamanda toplum içinde etkin bir kişiliğe sahip olurlar. Tüm bu özellikler, kişilerin öncelikle kendileri için okumaları gerektiğinin çok önemli bir göstergesidir. Genellikle iş sonrası veya evde televizyon karşısında amaçsızca, kanal, kanal dolaşarak boşa geçirilen zamanlar, kitap okuyarak geçirilebilecek en verimli zamanlardır. Bunun yanı sıra otobüs, tren ve taksi gibi ulaşım araçlarında seyahat ederken zorunlu olarak geçen boş zamanlar da kitap okuyarak değerlendirilebilecek anlardır. Otobüslerde kitap okumanın bir başka zevki de, hem karşından kişinin yüzüne bön, bön bakma zahmetinde kalmazsınız, hem de dalıp da, yanındaki araca baktığını fark ettiğinde, yanda aracın içinde bulunan zontanın okkalı küfürlerine maruz kalmazsınız. Özellikle bekleme yapılan yerlerde kitap okumak, geçirilen zamanı hem zevkli hale getirecek hem de kişinin yeni bir şey daha öğrenmesine vesile olacaktır. Bu konuda gelişmiş ülkelerin çizdiği tablo oldukça etkilidir. Sahip olunan her boş anda yanlarında bulunan kitabı okuyan Batılılar, kitap okuma alışkanlığının en güzel örneklerini sergilemektedirler.
Hepsini geçtim. Müslüman insan çok okumalı ve kendini her alanda geliştirmeli.Neden mi? Allah Tealâ’nın,Cebrâil aleyhisselâm aracılıyla, Peygamber Efendimiz, Hz. Muhammed Mustafa (sas) vasıtasıyla gönderdiği ve insanlık var olduğu sürece, insanlığa yol göstermeye devam edecek olan Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in ilk inen ayeti olan Alak Sûresinin ilk sözleri, “Ikra’ bismi rabbikelleziy halak, (Yaratan Rabbin adıyla oku) şeklindedir.
Bunu neden yazıyorum biliyor musunuz? Geçmişinde şaibeler olan, bazı misyonun temsilcileri olan ve yüzünde nur olmayan bazı senaristler, ecdadımızı alenen karalamaya ve kötülemeye çalışıyorlar. Sakın ola ki ,bunlara inanmayın. Ben bile şu cahil halimle, bir saatte 20 tane hata bulduysam ve okuduğum kitaplar ile izlediklerim arasında, dağlar kadar fark var ise şüphelenirim. Bizim atalarımız örnek insanlardı, öyle sanıldığı gibi Babalarının vefatından 5 gün sonra eğlence düzenleyecek kimseler değillerdi. Bizim atalarımız seçilmiş insanlardı, böyle uçkuruna düşkün insanlar değillerdi. Bizim atalarımız İslam Halifesiydi, halkına düşkündü. Rusya Kralı Çar Deli Petro gibi halkına zulüm etmezdi. Bizim atalarımız, doğuştan askerdi, Osman Gazi’den, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’e kadar... Bizim atalarımız dürüsttü, düşmanlarının yerdeki bayraklarına basmayı kabul etmeyecek kadar da onurlu ve haysiyet sahibiydiler. Bizim atalarımız en hayırlı insanlardı ki, Peygamber Efendimizin mübarek övgülerine layık oldular. Bizim atalarımızın vasıflarını anlatmaya benim dilim yetmez, siz en iyisi, her izlediğinize inanmayın ve bol, bol okuyun ve vaktiniz var ise araştırın.
Hakemlik konular üzerine…
Geçen haftaki Amatör bültende Cumartesi günü büyükler kategorisinde maçlar yoktu. Cumartesi günü, U14, U15, U18 ve U19 maçları vardı. Pazar günü ise büyükler kategorisindeki maçlar vardı. Bu maç programı elbette ki İstanbul İl Hakem Kurulu’nun işine yaramıştı. Çünkü Cumartesi günü, Üsküdar’da bulunan Hakem Derneğinde, saat 13.30’da başlayan, (Ulusal Hakem/Yardımcı, Bölgesel Hakem/Yardımcı) Hakemlerin Semineri vardı. Hakem Derneğinden gelen bir talep sonucu program bu şekilde düzenlenmiştir diye düşünmekteydim. Beni doğrulayan bilgiler geldi. TFFHGD İstanbul Şubesi Başkanı Ahmet Şahin ile İstanbul Futbol İl Başkanı Yemen Ekşioğlu bu sezon birçok konuda birlikte hareket ediyorlar. Bunun çok büyük faydası oldu ve olacaktır da. Futbola yön veren iki Kurumun işbirliği yapmasından elbette ki güç doğar, devamında başarılar gelir. Zaten Hakemler bana göre, en kritik haftalarda sınıfı geçtiler. Birkaç Hakem var tabi başarısız kabul edilen. Ancak genelleme yapacak olursak, ben bu sezonun nispeten geçtiğimiz sezonlara göre daha iyi geçtiğini söyleyebilirim.
Ancak yine de aksayan işler var, adaletsiz maç dağıtımları var. Mesela, Hakem kardeşlerimizden elektronik postalar geliyor. Maç dağıtımındaki adaletsizlikten bahsediyorlar sürekli. “Bazı Hakemlerin maçı ne hikmetse iki haftadır yok, buna rağmen bazı Hakemlerin ise haftanın her günü maçı var” diyorlar.
Geçen haftaki Hakemli bültende iki isim benim de dikkatimi çekmişti. Bunlardan birisi Ender Bozbay isimli Silivri’de oturan Hakem. Bir diğeri ise Ender Boybeyi isimli Hakem. Ender Bozbay’a nedense haftada sadece bir tane maç veren İstanbul İl Hakem Kurulu Üyeleri, Ender Boybeyi’ne ise haftanın her günü maç vermişlerdi. Ya isimler karıştı ya da bu işte hakikaten bir adaletsizlik var. Ender Bozbay’ın geçtiğimiz sezon, birisi BAL, diğeri ise Profesyonel Lig olmak üzere, iki adet maçının kendisine tebliği edilip, daha sonra “pardon bir yanlışlık olmuş, sen değil, Ender Boybeyi bu maça gidecek" diyerek, geri alındığını biliyoruz. O maçlardan birisi Kerem Altınçiçek’in Hakem olduğu, Kasımpaşa-Kartal A2 maçı, bir diğeri ise, Mustafa Kürşat Filiz’in Hakem olduğu, Nazilli Belediye-Menemen Belediye 3. Lig maçı. Şimdi siz, elimizde Hakemimiz yok dedikten sonra, böyle bir etap yapıyorsanız, size sırf ben değil, hiç kimse inanmaz. Aklıma değişik ihtimaller geliyor. Bunlardan birisi Şanlıurfa’dan, İstanbul’a gelen ve gelirken de Serdar Tatlı’nın selamını yanında getiren Ender Boybeyi’nin alenen kollandığı, (belki Serdar Tatlı ileride MHK’de görev yapabilir düşüncesi…) ya da Bahçelievler’de FİFA Hakemi Fırat Aydınus’un restaurantında çalışan Ender Boybeyi’nin maddi durumu hakikaten çok kötü ve Kurul Üyeleri bu Hakeme maddi anlamda sahip çıkıyorlar. Bana göre ilk ihtimal geçerlidir. Yani İstanbul İl Hakem Kurulu Üyeleri, her ihtimali düşünüyorlar. Haklılar da. Burası Türkiye. Bu ülkede rüzgar kimin arkasından eser ise, ağa da odur, paşa da o dur.
Ender Bozbay isimli Hakem Silivri’de ikamet eder, Silivri’de 6 Hakem, 3 de Gözlemci var, bunlar; Tunay Köse, Turgay Çalışkan, Önder Çalış, Ender Bozbay ve adını bilmediğim iki tane HİF Hakemi. 3 tane de Gözlemci var, bunlar; Lemi Çelik, Mehmet Çaylak ve Oktay Küçük. Silivri’de ikamet eden Hakem ve Gözlemciler, Büyükçekmece’yi geçtikten sonra, deplasman ücreti de alıyorlar diye biliyorum. yani maç parasına ilaveten yarım maç ücreti kadar yol parası gibi...Hakem Derneği bunu da düşünüyor olabilir, diyorum zaman, zaman. Çünkü Hakemler gibi Gözlemciler de maç konusunda sıkıntılı Silivri’de…
Ancak şunu unutmamak lazım. Bana göre bu Hakemlere Gve özlemcilere alenen haksızlık yapılıyor. Adını zikrettiğim Silivrili Hakem ve Gözlemcilerin (HİF’leri tanımıyorum) tümü birbirlerinden değerli kişiler. (Tunay Köse için fikrim yok) Kaldı ki; bu insanlar bir toplantı ya da eğitim çalışması için Hakem Derneğine çağrıldıkları vakit, seve, seve gidiyorlar ve dönüşte de muhtemelen saat gece 01.00’de evlerinde oluyorlar. Fedakarlık yapana sahip çıkmanız gerekir.
Haftalardır adını yazmadığım İstanbul İl Hakem Kurulu Başkanı Hacı Ahmet Erdoğan, geçtiğimiz Çarşamba günü Hakemlere, “zorunlu” bir eğitim çalışması yapmış. Konusu ise, Hakem raporları. 26 Aralık 2010 Pazar günü, Yıldıztabya Stadı'nda oynanan, Haide Edip Adıvar - Topkapı (Hakem: Ali Rıza Özkan) ve Beşyüzevler - İstanbulspor (Hakem: Osman Yiğit Uzer) maçlarının Hakem raporlarını örnek olarak gösteren Zat’ı şahaneleri, Hakemlere İmla Klavuzu hakkında 150 dakika süren bir çalışma yapmış. Bizim Hakemler de Ofluya, pufluya, çok değerli Başkanlarını dinleme zahmetine katlanmışlar. Yanlış anlaşılmasın, eleştirmiyorum, aksine hoşuma da gitti. Ancak eğitimin konusu dün rapor ise bu hafta da, maç yönetim şekilleri olmalıdır. Ya da birileri Hacı Ahmet Erdoğan Hazretlerine bir sunum yapmalı, konusu: Adalet ve Hakkaniyet olmalı.
Huzurlarınızda yeni Prens: Serdar Kayhan!
Geçen hafta Bir Hakem var demiştim. “Bu Hakem’in en büyük özelliği, saçına her maç öncesi jöle sürmesi” diye de eklemiştim. Bu Hakem Anadolu Yakasında ikamet eden ve 5 yıllık Hakem olan Bölgesel Hakem Serdar Kayhan. “Bu Hakem alenen kollanıyor. Hatta bu Hakeme bir de Mentör tayin edilmiş” demiştim. Serdar Kayhan’ın Mentörü İl Hakem Kurulu Eski Üyesi Yalçın Darıcı.
Serdar Kayhan hakkında gerek Amatör gerekse BAL maçlarından dolayı, bolca şikayet var. Ancak, İl Hakem Kurulu bu şikayetleri hep göz ardı ediyor ve Serdar Kayhan’a, 6 Aralık 2010 tarihinde, Galatasaray-Beşiktaş A2 maçı veriyor. Florya Metin Oktay Tesisleri’nde oynanan, Cem Sultan ve Anıl Dilaver’in attığı goller ile Galatasaray’ın 2-0 kazandığı maç.
Galatasaray-Beşiktaş A2 maçını, Gözlemci Ramazan Usta ve Mentör Yalçın Darıcı birlikte izliyor. Ramazan Usta, Serdar Kayhan’ı, yönetiminden dolayı beğenmiyor ve diyor ki; “Çok kötü maç yönetti, 2 net penaltı, 3 oyuncu ihracı ve 5-6 tane hatalı çıkan veya çıkmayan sarı kart var; Maçtan sonra da Ramazan Usta, Yalçın Darıcı ve Serdar Kayhan aynı arabada gidiyorlar. Ramazan Usta tekrarlıyor; “Kötü maç yönettin” Ancak, araya Yalçın Darıcı’nın girmesiyle ve “ben beğendim” demesiyle o maçtan ceza alması gereken Serdar Kayhan, tam 8,4 alıyor ve tüm ihale maçta elle oynama sebebi ile penaltı için bayrak kaldıran ve ihraç için Hakemini yanına çağıran, Yardımcı Hakem Ogün Kamacı’nın üzerine yıkılıyor ve Ogün Kamacı’ya o maçtan dolayı düşük not veriliyor. Bölgesel Yardımcı Hakem Ogün Kamacı’nın o günden son başka maçı olmadı. Bu konuda benim bildiğim, bir pozisyon sonrası, Ogün Kamacı, Serdar Kayhan’ı yanına çağırıyor ve kavga eden, yumruklaşan, her iki takımdan da birer futbolcuyu ihraç etmesi gerektiğini söylüyor, Serdar Kayhan “tamam” diyor ama sonra iki futbolcuya da ihtar veriyor. Belki Yardımcıya inanmadı belki de oyuncuları atmaya gücü yetmedi. Sonuçta takımlar Galatasaray ve Beşiktaş. Çekmeköy ile Kağıthane değil ki! MHK Üyelerinin bazılarının bile Beşiktaş Kulübü Başkanı sayesinde koltuğunu koruduğunun bilindiği bu dönemde, genç Hakemler de büyüklerinin bazı kötü huylarını örnek alıyorlar diye düşünüyorum. Meşhur bir sözümüz de vardır, klavuzu karga olanın…Bu maç ile ilgili olarak son sözüm de Ramazan Usta’ya olacak, “Hocam, sen harbi, harbi yaşlanmaya başladın, beğenmediğin Hakem’e çok iyi puan veriyorsun, lütfen sen de bırak artık bu işleri.
Şimdi burada Serdar Kayhan’ın hakkını yememek gerekiyor. Çok iyi yönettiği maçlar da var elbette. Ancak iyi maç yönetmek Hakemin görevi zaten. Ben, “bu Hakem hakkında bir yazı yazacağım” dediğim zaman, hiç ummadığım yerlerden değişik bilgiler gelmeye başladı. Bunların birçoğuna itibar etmediğim gibi, gelen bilgiler arasında dikkatimi çeken yorumlarda oldu. Bunlardan bir tanesi, Bölgesel Hakem Kurulu Üyesi, Süper Lig (o zamanki adıyla 1. Lig) Hakemi, Şahin Taşkınsoy’un oğlu Burak’a ilk olarak Mentör tayin edildiği, Burak’ın askere gitmesiyle de bu Mentörün Serdar Kayhan’a yönlendirildiği. O zaman aklıma şu geliyor, sadece Serdar Kayhan değil kollanan.
Zaten Hakem Camiasında bazı Hakemler vardır ki, geçmişte, yemediği halt kalmadığı halde, karakter ve kişilik konusunda eksiklileri olduğu halde, açık, açık kollandılar. Bazıları da vardır ki; maçlar ile oynadığı bilindiği halde, gittiği her maçın içine ettiği bilindiği halde, çok değişik çıkar ve menfaat ilişkileri olduğu ortaya çıktığı halde, resmen idare edildiler. Şimdi durumlar değişmeye başladı. Hakem Camiası içinde halen, bu Camiada olmaması gerekenler olduğu var olduğu gibi, ben, gün geçtikçe Hakem Camiasının yenilendiğini, rotasyona uğradığını, bu gibi zararlı varlıklardan temizlenme ve selamete erme dönemine girdiğini düşünüyorum. Bir de şu Hacı Ahmet Erdoğan Başkanlığındaki İl Hakem Kurulu düzelse, her şey daha güzel olacak diye de düşünüyorum.
Serdar Kayhan ile başladık, yine onunla bu kısmı bitirelim. Aslen İzmirli olan bu Hakem; Oktay Biçer, Erkan Yurtsever, Vedat Çamak ve Mücahit Değirmenci vs. bazı Hakemler ile geçtiğimiz sezonun sonuna kadar birlikte hareket ederken, sezon sonu, Klasman koşularında, Ahmet Erdoğan tarafından kendilerine süre konusunda haksızlık yapıldığını düşünüyorlar ve İl Hakem Kurulu’na, koşuların yeniden yapılabilmesi için dilekçe veriyorlar. Bu ekipten sadece Serdar Kayhan itiraz dilekçesini geri çekiyor ve kendisi Bölgesel Hakem yapılıyor. Mücahit Değirmenci de Bölgesel Yardımcı Hakem oldu.
Ne kadar garip değil mi? Aklıma birden 3 sezon öncesi geldi. TFF 2. Lig 3 Grup’ta oynanan, Tepecik Belediyespor - Pendikspor maçını konuk ekip 2-1 kazanınca, maçın ardından Tepecik Belediyespor taraftarları, karşılaşmanın Hakem ve Gözlemcilerine saldırmış, Karşılaşmanın Hakemi Sinan Cem İpek, Yardımcı Hakemler; Salim Duran ve Oğuz Emre Kaya ile 4. Hakem Onur Karabaş, Stattan güçlükle ayrılabilmiş, kurtulduklarını sanan Hakemler, takip edildiklerini anlayınca, kaçmaya başlamış fakat Mahmutbey Gişelerinde trafiğin durması sonucu yakalanan Hakemler, Polislerin karışmadığı olay sonrası linç edilmiş ve o zamanlar bu Hakemlere şikayetlerini geri almaları konusunda ikna çabaları yapılmış, şikayetini geri almayan ve halen Mahkemesi devam Yardımcı Hakem Oğuz Emre Kaya, Hakemliği bırakmak zorunda kalmış, şikayetlerini geri alan diğer Hakemler ise görevlerine kaldıkları yerden devam etmişlerdi. Oğuz Emre Kaya, büyüklerinin sözünü dinlemediği için aforoz edildi beyler. Kendisini kollaması gereken ve büyük bildiklerinin Hakemleri değil, kendi koltuklarını koruduğunu fark ettiği için Hakemliği bıraktı Oğuz Emre Kaya.
Bazı Hakemler, bir başkaları için kullanılırlar. Bazıları da geleceği olduğu düşünülen Hakemler için merdiven yapılır. Bir de bazı Hakemler vardır ki; kullanıldıktan sonra çöpe atılırlar. Bu değişmez kuraldır. Serdar Kayhan, sen 32 yaşında bir insansın. Ben senin yerinde olsam, kendi işimle meşgul olurdum. Çünkü bu değirmen, nice Hakemleri öğüttü, seni de öğütür, senin gibi başka Hakemleri de…
Ayrıca maçlarda değişik hareketlerin olduğu hakkında bilgiler var. Bir futbolcuya iki hafta önce, “senin aklını alırım” diyorsun. Alıyorsun elbette, 5 maç ceza. Bir futbolcu, rakibini senin yanında, ana, avrat sinkaflıyor. Sen 3 maymunu oynuyorsun. Bir başka futbolcu, toprak sahada; rakibinin uçan tekmesi ile yerde kalıyor, sarı kart dahi çıkarmıyorsun. O futbolcu 3 ay boyunduruk ile gezdi. Yönettiğin bazı maçlarda öyle olaylar oluyor ki; takımlar, ikinci maçı oynamak istemiyorlar ve rövanş maçı oynanmıyor. Senin yönettiği n maçta kolu kırılan futbolcuya, yerde yatarken bağırdığı için sarı kart veriyorsun. Yine senin yönettiğin maçta dizine darbe alan futbolcuya, aldatmaya yönelik hareketten ihtar veriyorsun, futbolcu ameliyat olup, 6 ay işine devam edemiyor. Bir takıma 5 dakika içerisinde 6 sarı kart verecek kadar delikanlı olan sen, rakip takıma durmadan hakaret edilmesine göz yumuyorsun. Bir takıma, “Her şeyi bana bırakın” diyebilen sen; diğer takıma; “siz benim kim olduğumu biliyor musunuz?” diye sorabiliyorsan, ben de sana sorma gereği duyarım: Serdar Kayhan, sen kimsin? Kimden torpillisin?
MHK, Hakemleri eyyamcılığa mı itiyor?
Sonuç olarak, biz her şeyi yazmıyoruz. Hakem Camiasının yanında olduğumuzu da açık, açık ifade ederken, bazı kişilerin bizi hedef alması ve Hakemleri bizim yüzümüzden tehdit etmesi zorumuza gidiyor. Siz, İstanbul Hakemliğini yöneten Kurul Üyeleri; Seminerde, Ulusal Hakemlere hitaben, “bir maçın 3 ve 40. dakikalar arasında, dikkatsiz ve kontrolsüz bir faul yapılırsa ve bu hareket sarı kartı gerektiriyorsa, bu dakikalarda hemen kartınıza başvurmayın. Ancak 40. dakikadan sonra aynı hareket yapılırsa, hemen kartınıza başvurun” diyebilecek kadar, Hakemleri eyyamcılığa iterseniz, sizin yetiştireceğiniz Hakemlerin de kafası karışır ve Gazetecilere, her maç sonrası onlarca mazeret çıkar.
Bakınız Onur Karabaş’a, Yenibosna-Kağıthane maçında, yani seminerin hemen ertesi günü, Yenibosnalı bir futbolcunun, Kağıthaneli bir futbolcuyu, top oyun dışı olduğu zaman, kendisinin 2 metre yanında şiddetli hareket ile yere düşürmesine rağmen, eyyama giriyorsa ve sarı kart ile geçiştiriyorsa, bu sizin yüzünüzdendir. Onur Karabaş diyorum, başkası değil. Süper Lig'e çıkabileceğini tahmin ettiğim bir Hakemden bahsediyorum. Siz bu Hakemlere maçları 11’e 11 bitirin diyorsanız zaten bu iş bitmiştir.
Ben de buradan Hakemlere duyurmak istiyorum: Boş verin bu talimatları. Siz yağmur, çamur maç yönetirken, sizin arkanızda durması gereken bu kişiler, ayaklarını sehpaya uzatıp, Avrupa Liginden maçları izliyorlar. Siz yorulmuşsunuz, siz aileniz ile bir Pazar sabahı kahvaltı yapamamışsınız, siz maçlarda dayak yemişsiniz, siz hak ettiğiniz ücretleri alamamışsınız kimin umurunda. Bir sözüm de Gözlemcilere, sizler, bir tane Hakem yetiştireceğim diyerek, sabahın ayazında evinizden çıkarken, yazın sıcakta pişerken, kışın soğuklarda titrerken, kimi zaman Hakemleri kollamak için kendinizi ortaya atarken, rapor yazarken kılı kırk yararken, sizi desteklemesi gereken bu Kurul Üyeleri, akşam hangi lokantaya gideceklerinin hesaplarını yapıyorlar. Sizin yazdığınız raporları dikkate almıyorlar. Var mı bir Gözlemci, çıksın söylesin bana; “Ben Ahmet’e çok iyi puan verdim, Ahmet haftaya çok daha iyi maça gitti” diyebilen var mı aranızda. Adamı olan iyi maça gidiyor beyler, iyi maç yöneten değil. Adamı olan Hakem, Klasmana çıkacak beyler, iyi Hakem olan değil. Adamı olan Gözlemci terfi edecek beyler, iyi rapor yazan değil.
Bakın MHK’de bile sorunlar var, Hamza Işın, sırf Antalya’daki özel maçların dağıtımındaki tartışma yüzünden görevinden istifa etti. Yüksel Okçuoğlu, bu maçlara müdahale etmek isteyince, bir MHK Üyesi görevinden istifa etti. Hazırlanın beyler, Haziran’da İstanbul’da da bir değişiklik olabilir. Bu sezonki Klasman kadrolarını da yeni gelen Kurullar yapabilir, dikkatli olun.
Selam ve saygılarımla.
Elektronik Posta: bkyerelfutbol@hotmail.com.
19 yorum:
VALLA BURAK HOCA BÜYÜKSÜN HELAL OLSUN SANA ..BUNLARI UMARIM OKURLAR DICEM AMA NERDE..AĞZINA SAGLIK...
VAY, VAY, VAY,
SEN BU İŞİ BİTİRMİŞSİN BURAK HOCAM. BUNLAR NE BÖYLE. NE ZAMAN YAZDIN BUNLARI.NEREDEN ALDIN BU BİLGİLERİ.ALKIŞLIYORUM SENİ.AVUÇLARIM PATLAYANA KADAR.
ONCELIKLE YAZINIZDAN DOLAYI SIZI TEBRIK EDERIM..COK DOĞRU U-19 MUSABAKASINDA BILE KURSAT FILIZ MACA CIKABILIYOSA KEREM ALTINCICEK MACA GIDEBILIYOSA..TABI DIGER ARKADASLAR MACA GIDEMEZ..MALUM BABALARI YOK ONLARIN NORMALDIR.BU ADAMLARIN HAKEM CAMIASINDA ADAM ETTIKLERI ICIN UTANMALILAR..YAZIK..
burak hocam ben eski futbolcuyum vallahi hakem denilince aklıma silhtarın gülü şaban hocam şaban esen geliyor onun da meşhur sözü vardı reklamın iyisi kötüsü olmaz
burak hocam gecen yazınızla ılgılı bırsey soylemek ıstıyorum..sız sahaları gezıyorum gunde 3 hatta 4 mac ızledıgınızı soyluyorsunuz acaba ıstanbul ıhk bu kadar saha gezıp bukadar kotu hakem ızzlemıyolarmı..yada gormuyolarmı..keske sızın gıbı sızın gozunuzle bakabılırseler ozman belkı bu sorunların hıc bırı olmaz...yazınız ıcın soyleyecek söz bulamıyorum tebrıkler...
mhk hakemlere maçları 11 e 11 bitirin diyorsa.biz niye kendimizi yırtıyoruz.yazıklar olsun bunu diyenlere.
Merhabalar Burak bey.
Yazınızı zevkle okudum.Bilgilendirmeniz ve bunu yüreğini ortaya koyarak bizlerle paylaşmanızdan dolayı teşekkür ederim.
Sadece yazınızın başındaki ecdadımızla ilgili yazınıza takıldım. Son bir haftadır gündeme gelen bir dizi ile ilgili yorumunuza benimde şöyle bir eklemem olacak.
Bugün o dizi için söylemde bulunanlar acaba Can DÜNDAR ın MUSTAFA isimli belgeseli ve Saidi nursinin hayatını anlatan Hür adam isimli filmiyle ilgili neden sessiz kaldılar.
Bizim için değeri çok büyük olan Mustafa Kemal ATATÜRK e yapılan saygısızlıklara eyvallah denilecek.
Bu o kadarda ucuz olmamalı.Değer varsa TÜRKİYE CUMHURİYETİ vatandaşı olarak en yakın geçmişteki ecdadımıza sahip çıkacağız.
Saygılarımla.
Ali Rıza KOÇYİĞİT
prf burak hocam sana demiştim oku oku oku sonunda mastırımı tamanlamak üzerindeyim sende iki göz yok 12 göz var bu arada kulaklar süper helal olsun hele tekel olayı bir zamanları efsanesi idi onur hocanın 11 11 tamanla talimatı gerçekleri öne sürüyor tebrikler
Ali Rıza Bey, ben Mustafa isimli belgeseli ve Hür Adam filmini izlemedim. Ancak takip ettiğim kadarıyla, bu iki yapım hakkındaki yorumlar pek de iyi değildi. Size yarınki maçta üstün başarılar diliyorum. Selamlarımla.
sevgili kardeşim Burak bey,
Babalar ve oğullar çekilmedikçe bu işler düzelmez.Adil hoca konusunda yazdıklarının altına imzamı atarım,birde şu okul maçlarına verilen hakemleri irdelesen,geçtiğimiz cumartesi günü resmen bazı takımlara hakem kıyımı yapıldı,minik takım maçını yönetemiyecek hakemler maçlara verildi,traji komik olaylar meydana geldi.
Muzaffer ACAR
valla hocam harika nedim sana ayakta alkışlıyorum seni...bu camiya böle işte yazılarını zevkle okuyoruz çok beğeniyoruz il hakem kurluna benden 10 kutu jole:)güle güle kullansınlar özellikle serdar kayhan denilen hakem saygılar....
Burak kardeşimin bu yazısı bügüne ana kadar hakemler ile ilgili yazılmış en gerçekci yazı. bu yazı 1 ay en tepede kalmalıydı. bakıyorum hemen alta kaymıs.belliki rahatsız olanlar var..
saban hocam vallahi kardaş anlamam
serdar kayhan kul hakkı yemektesın,senden cıkmazsa coluk cocugundan cıkar, Allah korkun olsun bıraz..
Burakcığım, Serdar Kayhan ın bugün Sultanbeyli-İdealtepe maçı var gözüküyordu ama maça başkası geldi. Gelen hakem, kelf kafalı, saclarını usturaya vurmus, sen kesin tanırsın onu. ÇOk iyi maç yönetti. Sultanbeyli küme düştüğü halde, hakeme maç sonunda teşekkür ettiler. Serdar Kayhansız maçlar ne güzel oluyor sevgili kardeşim..
kardeşimmmm,,
yalıngen,,tebrikler..
süpersinnnnnnnn
malesef amotor kume maclarında hatalı demiyorum art niyetli diyorum bir hakrm b kadar olur diyorum.valla serdar kayhan hoca nasılsın rahatladın mı bari sampiyon yaptıgın takımın yemegine de gittin mi nasıl bir emek hırsızlıgıdır hocam bu hiç mi vicdanın sızlamadı yazıklar olsun sana cıkar bi yerlrder hocam unutma
serdar kayhan bu haftada bartın yahşihan maçında olayların çıkmasına sebep oldu. dk 90 da elle atılan golu verdi ve maç 2 1 bitti. videolar internette mevcut
Yorum Gönder