Burak Kurtuluş ile haftaya bakış (1)

Cümleler Doğrudur Sen Doğru İsen, Doğruluk Bulunmaz Sen Eğri İsen

Ne güzel de söylemiş Yunus Emre öyle değil mi? “kendisi doğru olanın sözü eğri olmaz” diye de bağlamış sözünü.

Pazar günü işlerim vardı. Ancak amatör futbol sevdamız yine ağır bastı. Ne yapmalıyım diye düşünürken, Kağıthaneli aradı. Kağıthaneli fazla konuşmaz, “programımız nedir? der ve durumu bağlar. “Önce Yıldıztabya’ya gidelim, Büyükçekmece ile Ataşehir Doğuş’u izleyelim, sonra da Gazi Mahallesi’ne geçer, Silivri ile Halide Edip Adıvar’ı izleriz” dedim.

Biz, saat 12.20’de Yıldıztabya’ya geldiğimizde, Yıldıztabya-A. Parseller U19 maçı devam ediyordu. Sordum, “bu sahada ilk maç olan Rami - Hasköy U19 maçının Hakemi 30 dakika geç geldiği için maçlar sarktı” dediler. İlk maçın Hakemi benim hesabıma göre Serkan Çiğdem adında, Alibeyköy’de oturan birisi. Yani, Hakem, sahaya yürüyerek gelmek istese, azami 30 dakikada gelir. İyi de oldu maçın geç başladığı, genç kardeşlerimizi izledik. Fakat A. Parseller takımı U19 değil de, U15 ağırlıklı bir kadro ile mücadele ediyordu.

Yıldıztabya-A. Parseller U19 maçı devam ederken, B. Çekmece’li taraftarlar da Stada teşrif ettiler. Ancak onlar gelir gelmez, Yıldıztabya’da hengame başladı. Önce, maç oynanırken, sahaya girip pankart asmaya çalıştılar. Şöyle düşünün; sahada bir maç var ve sahanın içinde, Yardımcı Hakemin hemen 1 metre arkasında, 6 kişi bir şeyler yapıyor. Genç Hakem Adem Koç müdahale etmek istedi ancak yediği küfür ve aşağılamalar sonucunda vazgeçti ve onları kendi haline bıraktı.

Büyükçekmece – Ataşehir Doğuş SAL, Play-Off maçının Hakem triosu bana göre bu maç için oldukça iyi sayılabilirdi. Özer Bektaş, Deniz Demir ve Deniz Kılıç. Maçın ilk yarısında, Büyükçekmece takımı, resmen tek kale oynuyordu. Mehmet Ramoğlu gibi kaliteli bir oyuncu izlemek keyif veriyor diye düşünürken, sağımızdan, Ataşehir Doğuş’lu bir taraftar fırladı 2. numaralı Yardımcı Hakem Deniz Kılıç’ın yanına gitti. Gitmeden önce ettiği küfürleri, herhalde Hakem duyamıyor diye, yakınından etmek istedi diye düşündük.

Hakemler kurbanlık koyun değildir.

Şimdi ben size soruyorum, siz bir Baba olsanız, oğlunuz sahada Hakemlik yapsa, tribünde de birisi durmadan evladınıza küfür etse ne yaparsınız? Ben söyleyeyim; ben o adama küfür etmem, onun seviyesine inmem ama o adamı da dünyaya geldiğine pişman etmez isem adam değilim. Sahada görevini yapmaya çalışan 3 tane pırıl, pırıl Hakem var.

 Bu adam ne yapıyor?

a)     Hakeme, şeref ve haysiyet edebiyatı yapıyor?

b)     Hakeme, maçı kaç paraya sattığını soruyor?

c)     Hakeme, “adam gibi maç yönet, yoksa ben senin…” diyor.

d)     Hakeme, bildiği tüm küfürleri öğretiyor.

e)     Hepsi

Evet, sorumuzun cevabı “e” şıkkı olacaktı. Hakem, o şahsa dönüp bakmadı bile, dönse, onu muhatap almış olacak, o zaman daha fazla küfür yiyecek Hakem, ona cevap vermeye lüzum bile görmedi, çünkü onun seviyesine inmedi. Sonra sıkıldı bu şahıs, tribüne döndü. Yanında da, Hababam sınıfından tanıdığımız, Tuncay Akça var. O bile Hakeme küfür ediyor. Halbuki biz ne çok severdik o’nu ve İnek Şaban’ı. Ayrıca, Güdük Necmi’yi, Damat Ferit’i, Tulum Hayri’yi, Domdom İsmail’i, Kel Mahmut’u, Badi Ekrem’i, Külyutmaz Necmi’yi, Akil Hoca’yı ve de Hafize Ana’yı. Küfür etmek Tuncay Akça’ya hiç yakışmıyor velhasıl kelam.

Hani bir atasözü vardır; Acımasız, kötü ve insafsız bir kişinin hakkından ancak ondan daha kötü bir kişi gelebilir. Bu, Ataşehir Doğuş’lu birkaç kişi, Hakemlere küfür ederken, Büyükçekmece tribününden 4 tane genç geldi ve bunlara kim olduklarını sordular. Bir kimlik sormadıkları kaldı, az kaldı onu da soracaklardı. Biz, dediler, Ataşehir Doğuş’un yöneticileriyiz. Demek ki, yeni kural çıktı: “ben Yöneticiyim, dileğim kişiye küfür edebilirim” Hakemlere karşı külhanbeyi olanlar, 4 tane genç karşılarına dikilince, konuşamadılar ama olsun, onlar Yönetici (!)

Sonra bu, Büyükçekmece tribününden gençlere de, nereden geldiği belli olmayan (!) kalabalık bir grup geldi ve saldırdı. Bıçaklanma dahi oldu. Futbolcular bile kavgaya müdahil oldular. O kalabalık saldırgan grubun hakkından da Emniyet Güçleri geldi (yerseniz tabii) Burası İstanbul, burada orman kanunları geçiyor, onu anladım ben bu Pazar günü. Kimin, kime gücü yeterse…

Bir de Ataşehir Doğuş’lu bir Yönetici var; adı, Nusrettin Yılmaz. Hakem onu henüz ilk yarı bitmeden sahadan attı. O da geldi, tribünden küfür korosuna müdahil oldu. “Ben küfür etmedim ama bu … … sahadan attı” diyor. Ben söyleyeyim neden atıldığını: Yardımcı Hakeme durmadan “ulan” diye salladın. Yetmedi, Hakem’e, bir el ile oynama pozisyonunda, “lanlu, lunlu” konuştun. Hakem seni oyun alanın dışına gönderince de, “bu şerefsizlerin hepsi aynı” dedin. Demedim dersen yalan söylemiş olursun. Tribünden ettiğin küfürleri de ben ihbar ediyorum. Şimdi alacağın cezayı bekliyorum, ben doğruları yazıyor isem, bu ismini verdiğim şahıs 1 ay ceza alır.

Play-Off maçları ve Statlar

Merakla beklediğimiz Play-Off maçları başladı. Benim için bu maçlar, Dünya Kupasını izlemekten daha değerlidir. Ancak çok ciddi sorunlar var. Hakem atamalarına söyleyecek sözümüz yok. Hakemler genelde özenle seçiliyor ve en iyilerine görev verilmeye çalışılıyor. Amatör Liglerde Hakemleri biz genelde başarılı bulurken, daha üst liglerde görev yapan Hakemlerin maçların içine ettiğini de mutlaka söylememiz gerekir. Bu da şundan kaynaklanıyor. Hakemler genelde Amatör Liglerde rahatlar, çok fazla baskı yok. Ancak üst liglerde maç yönetmeye başladıklarında, rüzgârın yönüne göre maç yönetiyorlar. Örnek de verebilirim; Amatör Liglerde son 2 yıla kadar keyifle izlediğimiz Hüseyin Göçek, Süper Lig ve FİFA olduktan sonra değişti ve bambaşka birisi oluverdi.

Play-Off maçları iyi güzel de, Stat seçimi ve güvenlik konusunda bana göre çok ciddi sorunlar var. Geçen hafta Avcılar’da, Çatalca-Sultangazi maçına gittik. Stada girerken bir kişi, “durun bakayım, nereye gidiyorsunuz, üzerinizde ne var?” demedi. Sadece 2 saatlik otopark ücreti için 10 TL aldı Diyarbakırlı bir değnekçi. Arabanı her yere sokamazsın ama statlara, isteyen, istediğini sokabilir. Zaten o maçta kafamıza az daha soda şişesi yiyorduk. Bu hafta Yıldıztabya’ya maçlar vermişler. Kapıda arayan yok, soran yok. Tribünlerde bir tane bile Polis yok. Dileyen, dilediğini yine yapabilir.

Semt Aşkı diyorlar bunun adına…

Şimdi amatör takımlarda bile çok ciddi taraftar grupları oluşmaya başladı. Bu işi ekmek kapısı olarak görenler bile var. Taraftar profilimiz de, 12 yaşa kadar indi. Bira, votka ve cümleten bütün içkili mamuller tribünlerde eksiksiz olarak mevcut.

Burada iş kesinlikle İl Temsilciliğine düşüyor. Ya bu maçlar için İstanbul Emniyeti ile görüşüp, tedbir aldıracaksınız ya da bu maçları oynatmayacaksınız. Sadece Hakemlerin güvenliğini sağlamak, emniyet tedbiri almak değildir. Mesela, Silivri-Halide Edip Adıvar maçını Avcılar Turgut ÖZAL Stadı’ndan, Gazi Mahallesine alıyorsunuz, Gazi Mahalleli Yöneticilerin haberi yok. Gazili Yöneticiler, Pazar sabahı kargalar kahvaltısını etmeden soluğu, Sultangazi İlçe Emniyetinde aldılar. Başarılı oldular mı evet. Ancak bu tarz maçlar için kesinlikle çok iyi tedbirler alınmalıdır. Kaldı ki, Gazi Mahallesi Stadı henüz böylesine zor maçlar için tribün ve seyir açısından yeterince hazır değil.

Bir de bazı çok önemli maçların ısrarla Paşabahçe ya da Spor Akademisinde oynatılması durumu hasıl oldu. Neymiş efendim, Süper Lige Aday Hakemler kampa alınmışlar. Bir de Hakemli bültende, Hakemlerin isimleri açıklanmıyor. Bu yeni moda oldu. Ben istesem, bu Hakemleri 5 dakika içerisinde bulur ve bu sitede ilan ederim ama gerek görmüyorum. Geçtiğimiz sezonun son haftalarında bir-iki maçın Hakemini tarif ettim de, İl Hakem Kurulu Üyeleri kendi içlerinde ajan aradılar. Mesela bu hafta gelecek vadeden Hakemler Seminerinde İstanbul’dan bir trio var. Bunlar: Serkan Ergün, Mehmet Tan ve Mücahit Değirmenci. Muhtemelen açıklanmayan bir maçın triosu bu isimlerden oluşuyor.

Ben buradan şunu sormak istiyorum: Kocaeli ya da Kayseri’den gelen Hakemler, neden sadece Anadolu Yakasında izleniyor. Bu Hakemler Avrupa yakasına geçseler, yurtdışına iltica mı edecekler? Aklıma; 8-9 sene önce sırf MHK Üyesi Anadolu Yakasında ikamet ediyor diye, Klasmana Aday Hakemlerin izlenmek için Selimiye Stadına (ayağa) çağrılması geldi. Şimdi de Kulüpler ayağa çağrılıyor.

Halide Edip Adıvar-Çatalca maçına dikkat!

09 Şubat 2011 Çarşamba günü, Paşabahçe Stadı’nda, saat 12.30’da Halide Edip Adıvar-Beşyüzevler maçı var, aynı gün Marmara Üniv. Spor Akademisi Stadında, saat 14.15’de, Çatalca-Dudullu maçı var. İstanbul Futbolunu yönetenler; Siz, birbirleri ile sorunlu iki takım olan, Halide Edip Adıvar ile Çatalca’nın maçını aynı saate almayı düşünemiyor musunuz? Maçı biten Halide Edip Adıvar’lıların, Akademisi Stadına gitmeyeceğini kim söyleyebilir. Ya da Çatalcalıların “erkenden gidip rakibimizi izleyelim demeyeceklerini kim bilebilir? Sonradan gelen duyumlara göre, iki maçın başlama saati 14.15’e alınmış. Ben buradan söylüyorum; Halide Edip Adıvar-Çatalca maçında bu gidişle adam öldürülür. Bu işin çivisi çıktı. İnternetten yapılan sanal saldırıların ve tehditlerin haddi hesabı yok. Bu maç için şimdiden çok ciddi önlemler alınmalı. Ya seyircisiz ya da adam başına 5 Polis ile ve olabildiğince güvenli bir sahada ancak bu maç oynanır. İstanbul’da güvenli Stat var mı derseniz, orasını da siz bulacaksınız. Benim aklıma ilk gelen, Küçükçekmece Metin Oktay Stadı’dır. Tribünler ayrı olmalı, takımlar ayrı taraflarda olmalı. Maç öncesi ve maç sonrası, iki takım taraftarının birbirleri ile teması muhakkak önlenmeli vs.

Alkol üzerine kısa bir metin

Bir de şu var. Statlarımız alenen meyhane oldu. Amatör maçta da böyle, Profesyonel maçlarda da böyle. Kimsenin bir başkasına “içki içme” demek haddine değil elbette ancak; kafası güzel insanların çevreye ve topluma verdikleri zarar hiç de yabana atılacak cinsten değil. Alkol geçici bir bellek kaybına neden oluyor. İçki, akıl ve hafızayı zaafa uğratıyor. İrade kuvvetini azaltıyor, insanı, ne yaptığını, ne söylediğini bilmez bir hale getiriyor. Her şeyden önemlisi de, son yıllarda ülkemizde meydana gelen taciz olaylarının yüzde 80’inin, cinayetlerin yüzde 70’inin, yaya ölümlerinin yüzde 35’inin, boğulmaların yüzde 50’sinin, trafik kazaları ve hatalarının yüzde 66’sının içki ile ilgili olduğunu istatistik bilgi olarak verebilirim. Son olarak da şunu eklemem gerekecek; Allah’ın insanlara ihsan ettiği nimetlerin en büyüğü olan akla zarar veren içki, afyon ve esrar gibi zararlı maddeler, insanı aklından alıkoyuyor ve normalde yapmayacağı davranışları yapmasına vesile oluyor. Bunun içindir ki, en azından Statlarımızda alkol alımının yasaklanması gerekir.

Bütün bu olaylara neden bu kadar kafa yoruyorum diye soracak olursanız? Çünkü bazıları için, artık düzeldi, bazı kötü şeylerden ders aldı bir daha böyle şeyler yapmazlar dediğim kişiye ya da kişilere durmadan değişir umudu ile bakıyorum. Oysa bir de bakıyorum ki, bunların asla değişeceği ya da düzeleceği yok. Meğer ben sürekli boşa kürek sallıyormuşum.

Salı ya da Çarşamba sabahı, nasip olursa, Hakem Camiası ile ilgili bir yazı ile karşınızda olacağım. Görüşmek üzere, selam ve saygılarımla.

Yazı  - Fotoğraf : Burak Kurtuluş