Çarşamba, Nisan 20, 2011

Burak Kurtuluş ile haftaya bakış

İstanbul Süper Amatör Lig Yükselme Grubu nihayet tamamlandı. Son ana kadar büyük bir çekişmeye sahne olan ligden, Büyükçekmecespor, Avcılar Belediyespor, Sultangazispor ve Silivrispor, Deplasmanlı Amatör Lige yükselmeyi başardılar. Beşyüzevler’de, Ümraniyespor’un 3. Lige yükselmeyi garantilediği anda, bir üst lige terfi edecek. Ayrıca, Küçükçekmecespor ve Maltepespor da, yeniden Profesyonel Liglere yükselen takımlarımız oldular. Terfi eden tüm takımlarımızı tebrik ediyor, başarılarının gelecek sezonlarda da artarak devam etmesini diliyorum.

Deplasmanlı Amatör Lig’de mücadele eden Alibeyköyspor ve Kartal Belediyespor ile karşılaşacak olan takımlar da belli oldu. Buna göre, Sancaktepe Belediyesi Hakan Şükür Stadında yapılacağının duyumlarını aldığımız maçlarda, Alibeyköyspor ile İstanbulspor, Kartal Belediyespor ile de Bayrampaşa Tunaspor karşılaşacaklar. 

Bayrampaşa Tunaspor, Kartal Belediyespor’u belki mağlup edebilir diye düşünenler vardır aranızda ancak ben, açıkçası, Bayrampaşa Tunaspor’un, Kartal Belediyespor karşısında, İstanbulspor’un da, Alibeyköyspor karşısında şanslarının çok da fazla olduğunu düşünmüyorum. Alibeyköyspor tarihinde, (Şehremini ile Vefa Stadı’nda oynadığı 1. Amatör Lig’den düşme maçı hariç) bu tarz maçları genelde hep kazanmıştır.  Kartal Belediyespor da, bu maça büyük önem veriyor diye duyumlar aldım. Takımdan sezon ortası ayrılan Mustafa Bayat ile Mehmet haricinde çok önemli futbolcular ayrılmadı. Siz bakmayın, 13 futbolcu ayrıldı haberlerine. Gidenler genelde forma şansı bulamayanlardır. Tabii Mustafa ile Mehmet hariç…

Ancak kulağımıza gelen başka duyumlar da var. Bunlardan bir tanesi de, Türkiye Amatör Spor Kulüpleri Konfederasyonu’ndan gelecek olan bir yetkilinin, İstanbul’daki liglerin tescili ile ilgili çalışmalar yapacağı… Kulislerde hep şu konuşuluyor, belki de, Bayrampaşa Tunaspor ile İstanbulspor, eleme maçı oynamadan Deplasmanlı Amatör Lige yükselecekler ve bu iki takımın yerine, Alibeyköyspor ve Kartal Belediyespor’un rakiplerinin, Leventspor ve Halide Edip Adıvar olacağı yönünde.  Olmaz ama burası Türkiye, şayet bu olursa, Leventspor ile Kartal Belediyespor, Alibeyköyspor ile Halide Edip Adıvar maçları oynanabilir. Ancak hatırlatmakta fayda var, bunlar sadece duyumlar…

Malum önümüzde bir seçim var. Herkes önünü daha rahat görebilmek için, seçimlerin galibini bekliyor. Seçimlerin galibi bana göre şimdiden belli ama kendini ağır satmayı adet haline getirmiş bazı kimseler, bu seçimlerden de faydalanmayı umacaklardır elbette.

Nike Halı Saha Ligi hakkında…
Türkiye Futbol Federasyonu ve Nike tarafından organize edilen Nike Halı Saha Ligi'nin üçüncüsü 12 Mart 2011’de başladı. TFF Futbol Genel Direktörü Ersun Yanal, Nike Türkiye Pazarlama Müdürü Massimo Giunco ile birlikte yaptığı açıklamada, Nike Halı Saha Ligi Türkiye'nin en geniş katılımlı ligi olduğunu iddia ediyor. Yanal ayrıca, halı sahalarda oynanan futbolun oyuncu sağlığı, güvenlik ve hijyen açısından uygun olması yönünde çalışmalar yaptıklarını iddia ediyor. Ya HİF Hakemlerini güvenliği ne olacak Sayın Yanal? Dayak yemeyen Hakem kalmadı bu turnuvada.

Bildiğiniz gibi bu ligin İstanbul tanıtımı, İstanbul Futbol İl Başkan Vekili Adem Mat’ın da hazır bulunduğu bir basın toplantısı ile, Kağıthane’de yapılmıştı. Katılım oldukça fazlaydı! Toplamda 8 kişi ve 1-2 de kameraman ve muhabir. Tanıtanları da sayarsak, toplam 12 kişi.

Ben, Nike tarafından organize edilen, Türkiye Futbol Federasyonu’nun sözüm ona katkı sağladığı bu hikâyeden ligin, tam bir kandırmaca olduğunu düşünüyorum. Dahası, bu tip organizasyonları zamanlamasının çok yanlış olduğunu ve bu tarz etkinliklerin futbolun alt yapısını bitirdiğini iddia ediyorum.

Ne alakası var diyeceksiniz… Dikkatle takip ediyorum; 15’li yaşlarda çocuklar bir araya geliyorlar, 6 kişiden meydana gelen bir takım kuruyorlar ve bu maçlarda kendilerini tatmin ediyorlar. Ancak maçların zamanı kötü, mesela sabahın köründe oynuyorlar, ayrıca maçlar 15’er dakikadan 2 devre, oyuna ısınana kadar süre bitiyor, Hakemler tek kelimeyle rezalet. HİF denilen ve Türk Futbolun içine etmeye devam eden oluşumun Hakemleri bu maçları yönetiyor, ayrıca Hakemlerin hiçbir güvencesi yok, güvenlik yok mesela, kavgasız maç yok gibi, seyircisi çok olan, maçta Hakeme daha fazla çirkeflik yapan genelde maçı kazanıyor.

Nike, mademki bu işi Türk Futboluna katkı için yapıyor, o zaman takımlardan para talep etmesin. İki tane dandik maç için 80 TL çok değil mi? Kaldı ki, hem sahalarda hizmet üst seviyede olmuyor, hem de öğlen saatlerinde güneşin altında maç oynatıp, insanlara eziyet etmenin ne mantığı var? Madem Türk Futboluna katkı yapacaksınız, 2 tane maçın masrafını da karşılayın da görelim sizin fedakârlığınızı. Bir de maçlara denetçi atıyorlar bildiğim kadarıyla. Kimi denetliyor bu adamlar? Hakemi mi? takımları mı? halı sahayı mı? Kaçak futbolcular oynuyor, kimsenin haberi yok. Süper Amatör Lig dâhil, bizim liglerimizde yer alan birçok futbolcu, lig maçından önce gizlice bu turnuvalarda maç yapıyor ve sakatlanıyorlar. Bizzat ben şahidim. Adamın saat 14.30’da SAL maçı var, saat 11’de arkadaşlarının hatırını kırmamak için halı saha maçı yapıyor. Beni görünce de, “ağbi canını yerim, sesini çıkartma” diyor. Sesimi çıkartmam elbette ama benim derdim sizi bu işlere alet edenlere, bu işten nemalananlara. Bir de bu etkinliğe katılanlara lisans veriyorlar, HİF lisansı. Bana ne HİF lisansından, bana bir faydası yok ama birilerine çokça faydası oluyor bu lisansların! Sanarsınız, HİF lisansı alan, metrobüse 2.500 TL yerine 1.000 TL veriyor. Hepsi hikâye bunların.Ama Sırma U-13 Ligi enfes. Bayıldım bu lige. Bunları yapın, miniklere forma yaptırın, onlara maç yaptırın, biz de gidelim, keyifli, keyifli minik şöhretleri izleyelim.

Ersun Yanal gibi benim hayranı olduğum spor adamları bile alet oluyor bu yanlışlığa. Kaldı ki, Ersun Yanal, bana göre ülkemizin yetiştirdiği gelmiş geçmiş en büyük teknik direktörlerden birisidir, Hakan Şükür konusunda sonuna kadar desteklediğim değerli bir spor adamıdır kendisi. Ancak Ersun Hoca bile bu bozuk düzene alet oluyorsa, Hakan Ünsal gibi dürüstlük timsali bir sporcu bile reklam gereği dahi olsa, bu işlere alet oluyorsa, siz bu ligde dönen rantı hesaplayın. Unutmadan, bazıları da bu etkinlikten aldığı topları ve diğer spor malzemelerini sürekli arabalarının bagajında bulundurup, eşe-dosta dağıtıyor.

Özel Turnuvalar ve İstanbul İl Hakem Kurulu
Bir kişi ile konuşuyorum, diyor ki; Firavun İsmail Peygamberi nehre attığında, Azrail ona yardım için Hazreti Muhammed tarafından gönderildi mi? Şaşırdım, ne söyleyeceğimi bilemedim.  O devam etti, “yanlış mı konuşuyorum?” dedi.

Şeyh Edebâli ne güzel söylemiş; Cahil ile dost olma: İlim bilmez, irfan bilmez, söz bilmez; Üzülürsün.

Firavun değil Nemrut, İsmail Peygamber değil İbrahim Peygamber, nehir değil ateş, Azrail aleyhisselam değil Cebrail aleyhisselam, Hazreti Muhammed (sav) değil Allah (cc) demeyi düşündüm bir ara, sonra “hadi bana eyvallah” deyip uzaklaştım onun yanından.

Dün, bir turnuva tertip komitesi içinde olan arkadaşım aradı, bir turnuvadan söz etti. Bu İl Hakem Kurulu Üyeleri neden böyle yapıyorlar dedi. “Hem bir dünya bağış alıyorlar hem de maçlara HİF Hakemi gönderiyorlar” dedi.  “Geçen hafta da turnuvada yer alan futbolcuların sağlık raporu yok diye Hakem göndermemişler. Madem öyle, neden maç başına … TL civarı bir para alıyorsunuz, neden para aldığınız, bağış kabul ettiğiniz bir turnuvaya Hakem göndermiyorsunuz? Neden bu kadar yüksek bir parayı alıp da HİF Hakemleri gönderiyorsunuz?” diye de soruyor?

Neden mi? HİF Hakemleri maç başına 20 TL alıyor, ancak, maça İl Hakemi gitse 40 lira alacak, aslında bu İl Hakem Kurulu’nu pek de bağlamıyor. Onlar zaten bağışları alıyorlar. 2. haftada HİF’ler maçın içine ettikleri için dayak yiyor ve İl Hakem Kurulu, “Hakemi dövdünüz, size Hakem yok” diyor. Organizatör yaptığı bağışı istiyor, “o da yandı” diyorlar.

Antrenman yeleği ile maç yöneten HİF ve Eski Klasman Hakemleri
Pazar günü, Deli Kenan ile birlikte Anadolu Yakasında gezindik. Göztepe’de İBB’nin Gülbahçesi Tesislerine yolumuz düştü. Bir turnuva vardı, baktım takımlar gayet güzel, formaları falan tastamam. Şirketler arası turnuvaymış, İstanbul genelinde 11 merkezde yapılıyormuş. Göztepe’de, Samanyolu TV, Turkcell Global Bilgi, Vista Turizm, Kiğılı, Dünya Pazarlama, Gürsel Tur, Bayegan A.Ş. falan var. Hakem’e baktım, turuncu renkli antrenman yeleği giymiş. Maçı izleyenlere sordum, “bu Hakem hakiki Hakem mi, yoksa çakma Hakem mi?” dedim, “Federasyon gönderiyorlar ama biz de senin gibi şüpheliyiz” dediler.  Hakem adam antrenman yeleği giyer mi? böyle rezillik olur mu? Böyle kepazelik olur mu? Bu ilk değil, sakın yanlış anlamayın. İstanbul’un her yerinde böyle. Hatta Kağıthane’de Profilo Lisesinde de büyük bir Kurumun bir turnuvası var, orada da Hakem antrenman yeleği giymiş. Ama bu sefer ki hakiki Hakem. Adı da Hamdi Erkut Tenderiz. Orada bir Hakem daha var maç yöneten, onun da adı Murat Fevzi Tanırlı. 2. Liglerde yıllarca maç yönettikten sonra, İl Hakemi olunca Hakemliği bırakan bu kişiler, şimdi resmi olmayan turnuva yönetiyorlar. Profesyonel Liglerde (Hakemlerden gelen bilgilere göre) en iyi otellerde kalan, maçlara uçak ile gitmek için her yolu deneyen, bir Hakemden daha çok iş adamı görüntüsü içinde olan kişiler, İl Hakemliğine düşünce, Hakemliği bırakıp, özel turnuvalarda 30 TL’ye maç yönetiyorlarsa, bir de Hakem formaları takımlarla uyuşuyor diye antrenman yeleği giyip, komik duruma düşüyorsa, ben buna “pes artık” derim. Daha da derim ama buradan söyleyemem.

Atılan oyuncuyu değiştirmeye çalışan Hakem!
İstanbul dışında oynanan ve İstanbul Bölgesi Hakemlerinin yönettiği bir Bölgesel Amatör Lig müsabakasında maçın Hakemi bir pozisyon sonrası ev sahibi takımın kalecisi Özgür Karadağ’ı oyundan ihraç ediyor. İhraç sonrası 4. Hakeme değişiklik kartı veriliyor ve tabela havaya kalkıyor. Çıkan oyuncu 1 numara, giren oyuncu 12 numara; yani atılan kaleci değişiklikle yerini yedek kaleciye bırakıyor. Bu duruma ne Hakem ne de 4. Hakem ve en enteresanı, takımlardan dahi en ufak tepki gelmiyor. Oyun tam başlamak üzere iken Yardımcı Hakem sahanın içine giriyor ve bütün Hakemleri ve takımları kurtararak değişikliğin iptalini sağlıyor. Sonra aynı takımın 8 forma numaralı oyuncusu Murat Gökçe oyundan çıkıyor ve 12 forma numaralı Abdullah Ehliz oyuna dâhil oluyor. Olayın kahramanı Hakemimiz aynı zamanda Milli Takım Mentörlüğünü yapıyor ve o tarihten bu yana müsabakalarda görev verilmiyor. Yardımcı Hakem ise ödül olarak 2 haftada bir maça gidiyor.

Düşünün, böyle Hakemler yarı Profesyonel Lig olan Bölgesel Amatör Lig’de maç yönetiyorlar. Maçın adı; Akyurt Belediyespor-Çelik-İş Orman Spor. Maçın Hakemi Erkoç Doğan. Dördüncü Hakem Sefa Dümdüz. Yardımcı Hakemler Ogün Kamacı ile Serkan Türksoy. Kahraman Yardımcı Hakem hangisi net olarak bilmiyorum ama TFF’nin bilgi bankası bu kahraman Yardımcı Hakemin Serkan Türksoy olduğunu işaret ediyor. O'nu yanaklarından öpüyorum. Diğerlerini mi? Onları da Hacı Ahmet Erdoğan’a bırakıyorum. Ya Hacı Ahmet onları öper, ya da Hacı’yı bu gidişle birisi o koltuktan atacak.

Burak Taşkınsoy mu? Yoksa Buğra Taşkınsoy mu maçı yönetti?
Sezon başında Bölgesel Amatör Lig Hakemliğine yükselen ve devre arası askere giden Burak Taşkınsoy ismi geçen hafta Bahçelievler sahasında oynanan Bahçelievler İdman Yurdu-Öz Fatih U19 müsabakasında yer aldı.  Kimi söylentiler bu Hakemin maça çıkmadığı hatta isminin sonradan düzeltilip yanlışlık yapıldığı söylenip, Buğra Taşkınsoy’un maça çıktığı söyleniyor. Eğer maça Burak Taşkınsoy çıktıysa; asker adam nasıl maça çıkabilir? Eğer yazıldığı gibi yanlışlıkla Buğra Taşkınsoy maça çıktıysa daha bu Hakem HİF’ten çıkmadan nasıl olurda, bu U-19 maçına hem de gözlemcili bir maça Hakem olarak çıkabilir? Kaldı ki, daha üstte yer alan ve maç bekleyen Hakemlere haftada 1 tane o da Yardımcı Hakemlik verilirken… Acaba Buğra Taşkınsoy bu maçları Oğuzhan Uğurlu’ya yakınlığı sayesinde mi alıyor diye soruyor Hakemler? Cevabını elbette ben verecek değilim ama Hakem kardeşimiz sormaya devam etmiş, “herhalde Facebook sitesindeki desteklerinden dolayı Buğra bu tarz maçları alıyor olabilir mi? demiş. Hani geçenlerde yazdığınız Oğuz-Oğuzhan Uğurlu ikilisinden sonra Oğuzhan Uğurlu, Facebook’a “Reklamın iyisi kötüsü olmaz Reis” diyerek pişkinliğine ve arkadaşlarının hakkını almaya devam etmişti” diye de eklemiş. Bakınız, bana gönderilen fotoğrafta açık ve net gözüküyor. Sayın Oğuz Uğurlu oğlunu kollamaya devam etsin!

Bir Hakem’den şikayet var
İnandığım, güvendim bir Hakem arkadaşım var.  Adını vermeye gerek yok. Bana bir şeyler anlattı, yazımda yer vermemi rica etti. Okuduktan sonra sanıyorum siz de Hakem’e hak vereceksiniz.

14 Nisan 2011 Perşembe günü, x Statta oynanan 2. Amatör Lig maçı var. Saat 18’de maç bitiyor, Hakem triosu ile birlikte sahaya terk etmek üzere iken, Kulüp oldukları belli olan ancak üzerlerinde belirgin bir forma ya da eşofman bulunmayan, maç sonunda sahada antrenman yapmak için sıra bekleyen bir grupta, durduk yerde Hakem triosuna, sataşmalar oluyor, küfür ediyorlar. 

Hakemler, “şikâyetçiyiz, bu arkadaşlarının isimlerini rica ediyoruz” diyorlar. Saha Komiseri ağabeyimizden de, her ne kadar görevi bitmiş olsa dahi, bölgeyi ve o takımı bildiğini düşünüp, yardımcı olmasını rica ediyorlar. Saha Komiseri ağabeyimiz ilk başlarda olayı çok fazla umursamıyor, Hakemlerin ciddi olduğunu anlayınca, “onlar Kulüp değil, halı sahayı kullanan bir grup diyor”.  Hakemler zorlamaya başlayınca, maçın oynandığı sahanın kiralandığına dair bir makbuz getiriyorlar. Hakemlerin iddiasına göre, makbuz o anlarda kesilmiş, makbuzun asıl nüshasını Hakem’e veriyorlar. “bak bunlar sahaya para verip, halı saha için gelenler” diyorlar.  Hakemler konuyu başka yerlere taşıyorlar, sonuç çıkar mı bilmiyorum ama. Ortada yanlış yapan bir amatör takım var ve onlara sahip çıkmaya çalışan bir Kulüp Yönetimi var. Bu olayda adını vermediğimiz, ancak herkes tarafından çok sevilen, sayılan Saha Komiseri ağabeyimiz, keşke maçı bitmiş olsa dahi, Hakemlere yine yardımcı olabilseydi.

Ben Saha Komiserlerini çok severim, hepsi pırlanta gibi insanlar. Ayrıca bana göre çok önemli kişiler, çünkü Hakem odasına da, Kulüplerin odasına da girmeye yetkili olan tek kimse onlar. Hatta bir ara Saha Komiserlerimiz 2 hafta maçlara çıkmadılar da, Hakemlerin hepsi maçlarında çok ciddi sorunlar yaşadılar, darp edilenler oldu, maçlar yarım kaldı.

Saha Komiserleri bana Hakemlerin 4. Hakemidir. Kimi zaman ağabeyidir, kimi zaman kardeşidir ama hep kader ortağıdır. Ben bazı genç Hakemlerin Saha Komiserlerine davranış şekillerindeki yanlışlıklar hakkında defalarca yazdım. Saha Komiserleri hakkında yazdım. Uzun, uzadıya gerek yok ama size bir arkadaşımın başına gelen bir olayı anlatıp konuyu kapatayım;

Lafı tersinden anlayan Saha Komiseri…
2007-2008 sezonunda, Kulaksız Okspor Stadında, bir maçın devre arası… Gözlemci Ali Akdemir, içeride Saha Komiseri olduğu halde Hakemlere yarı şaka, yarı ciddi, “maçta kural hatası yaptınız” diyor. Bunu duyan Saha Komiseri hemen aceleyle odayı terk ediyor. Gözlemci Ali Akdemir başlıyor anlatmaya; A takımının kalecisinin forma numarası 99, siz Hakem olarak buna nasıl müsaade edersiniz?

Hakemlere ikinci devre için sahaya çıkıyorlar, mağlup durumda olan ev sahibi takımının, 2 Antrenörü, Yöneticisi ve 18 futbolcusu Hakemin üzerinde… “sen diyorlar Hakem’e, maçta kural hatası yaptın, biz bu ikinci devreye çıkmayacağız, Federasyondan maçın tekrarını isteyeceğiz”

Hakem soruyor onlara, pekâlâ, nedir olay, sakin, sakin anlatın: Cevap yok! Çünkü Saha Komiseri alacağını aldı, duyması gerekeni duydu ve gitti, hemen takımlara yetiştirdi.

İstanbul’da 500 tane Hakem var ise, 50’si kötü Hakem’dir, 200 tane Saha Komiseri varsa, 5 tanesi bu davranışları yapıyordur. Turgut Arık ağabeyden rica ediyorum; bırakınız vekillik işlerini. Zaten kaybedeceğiniz bir yarışa giriyorsunuz.  Yerel futbol toplantısına geldiniz, bizi onurlandırdınız, değerli fikirlerinizi bizimle paylaştınız, fazlasıyla memnun kaldık. Bizler, sizden, daha doğrusu yeni yönetiminizden çok umutluyuz. 

İstanbul İl Disiplin Kurulu’nda tuhaf şeyler olmaya başladı.
3 hafta önce, 16 yaşında bir futbolcu aradı. “ağabey, Hakem beni maç sonunda rapor etmiş, cezama baktım, tedbirli yazıyor, ne yapayım?” dedi.  Git, dedim falanca yere, ifade ver…

Sabahtan gitmiş, ilk gördüğü görevlilere durumu anlatmış, “sen demişler en az 8 maç ceza alırsın” Çocuk beni aradı, “8 maç diyorlar” dedi.  “Sen bekle orada, onlar karar vermiyorlar” dedim. Disiplin Kurulu’na da savunma yapmadan da oradan ayrılma dedim ve nasıl savunma yapacağı konusunda biraz bilgilendirdim. 3 maç ceza aldı.

İstanbul Bafra Spor Kulübü-Selvi Spor Kulübü U-19 maçı
Geçen hafta bir Hakem aradı, bir tuhaflık var dedi ve anlattı. “25.03.2011 tarihinde Bayrampaşa Belediye Stadında oynanan ve 3-4 biten, İstanbul Bafra Spor Kulübü-Selvi Spor Kulübü U-19/1 müsabakasında, müsabakanın bitiş düdüğünden sonra aşağıda, oynadıkları takımları ve kimlikleri belirtilen oyuncular müsabaka sonunda olaylara karışmışlardır.” diye rapor yazdım,

Müsabakanın bittiği anda İstanbul Bafra Spor Kulübü Kulübünden aşağıda kimlikleri belirtilen oyunculardan forma numarası 9, 10, 11, 5 ve 8 forma numaralı oyuncular rakip takım oyuncularına ‘burası Bayrampaşa ulan i.. ler, bizi yendiniz de ne oldu nasıl çıkacaksınız lan buradan, o… çocukları ananızı s… meyecek miyiz lan, o… çocukları’ diyerek fiili saldırıda bulunmuşlardır.

İST.BAFRA S.K.   -5-    SERDAR YAVUZ          983778
İST.BAFRA S.K.   -8-    ABDULLAH YILDIZ      2515748
İST.BAFRA S.K.   -9-    OZAN ÇAY                 958625
İST.BAFRA S.K.   -10-  MUHAMMED AKIN        972074
İST.BAFRA S.K.   -11-  MUAMMER CİVELEK     2516185

Ayrıca, Ersel Özçelik isimli, yine İstanbul Bafra Spor Kulübü’nün kalecisinin de 61. dakikada müsabakada ihraç edildiğini, ihraç edilen oyuncunun karardan sonra Hakemin üstüne yürüdüğü, tekme savurduğu, bu sırada olaylarda Hakemin yanına  gelen, Kıdemli yardımcı Hakem Hacı Şakir Eti’nin de bu yumruk savurmadan nasibini aldığı, oyuncu oyun alanını terk ederken de, “burası Bayrampaşa ulan o….. çocukları nasıl çıkacaksınız lan g…ler buradan, bırakın beni, analarını s.k.m şunların diyerek oyun alanını zorla terk ettirildiği de tarafıma bildirilmiştir.

Şimdi cezaları okuyun, ihraç edilen kaleci Ersel Özçelik (3) maç ceza aldı.  Yukarıda tabloda isimleri verilen 5 futbolcu da 1’er maç ceza aldı.

Bu maçın Gözlemcisi, TFFHGD İstanbul Şubesi eski Başkanı Sayın İlhan Erdem’di. İlhan Bey, cezalardan tatmin olmamış, durumu açıklamak için sürekli, TFF İstanbul İl Başkanı Sayın Yemek Ekşioğlu’na ulaşmaya çalışıyormuş.

Son olarak da U19 maçlarının çok sorunlu geçtiğini ve birçok maçın tamamlanamadığı bilgisini verdikten sonra, yine bir U19 maçında ağır şekilde yüzünden yaralanan, elmacık kemiği kırılan, benim Hakemliğini çok beğendiğim Hakan Kaya isimli genç Hakem kardeşime geçmiş olsun diliyorum.

Hakemler maça 4 kişi gidip, 3 kişi döndüler
(BAL) Deplasmanlı Amatör Lig’de tasarruf bilmeyen; deplasmana nasıl gidilir nerede kalınır bilmeyen, ekiple birlikte hareket etmeyen çok sayıda Hakem var. Örneğin A…’a günü birlik uçakla gidip gelen; ekibinde, ben dönüş uçağına o kadar para veremem dediği için 3 Hakem uçakla, kalan arkadaşını da otobüsle gönderen Hakemler var. Ancak Hakemin adını vermeyeceğim, çünkü Hakem bu durumu kabul etmedi, “benim o gün özel işlerim vardı…” demeye getirdi.

“Sen yanlış işlerle uğraşıyorsun, Polis olmadan maça çıkıyorsun!”
Bazı Hakem arkadaşlar bu şekilde rahat davranıp birbirleri ile eğlenirken, bir İl Hakemi müsabakaya güvenlik çağırmadığı için 4 hafta ceza alabiliyor. Aslında hiçbir müsabaka güvenliksiz başlamamalı, başlatılmamalı. Ancak birçok müsabaka Polis olmadan başlıyor ve o şekilde de sona eriyor. Zaten Polis olan maçlarda da genelde olay olup bittikten sonra Polis müdahalesi geliyor. Neyse biz olaya geri dönelim. Müsabakaya çıkmadan önce HİF olan Yardımcı Hakem; müsabaka Hakemine “Hocam Polissiz maça çıkmayalım, güvenlik çağır” diyor. Hakem de, hem takımları tanımanın verdiği güvenle, hem de müsabakanın rahatlığından dolayı (U-16 maçı) “gerek yok güvenliksiz de oynanır” diyor. Ancak HİF arkadaş ısrarına devam ediyor ve iş restleşmeye kadar gidiyor. Ancak tabii ki Hakemin dediği oluyor ve müsabakaya güvenlik almadan çıkılıyor. Ama olay burada bitmiyor ve HİF Hakemi olayı İl Hakem Kurulu’na yakınlığı ile bilinen ve faal Gözlemci olan patronuna anlatıyor ve olay iyice büyüyor. 2 hafta üst, üste maç gelmemesinin ardından İl Hakemi arkadaşımız İHK üyelerini arıyor ve kendisine neden maç verilmediğini soruyor. Cevap olarak da “Sen yanlış işlerle uğraşıyorsun. Güvenliksiz maça çıkmışsın” deniliyor. Şimdi öncelikle ben o İl Hakeminin yerinde olsam “git kardeşim, maçı tribünde izle bir daha da benim olduğum maça gelme” derdim. HİF arkadaşa da, “Sen daha yenisin ve bunları sana kim ne şekilde öğretiyor bilmiyorum ancak o çok güvendiğin ağabeylerin gider de, onların yerine başkaları gelir, ve o zaman sen, ancak tribünden maç izlersin” bunu unutma!” demek kalıyor.

Bu olayda sözü geçen İl Hakemi’nin, HİF Hakemi’nin ve HİF Hakemi’nin patronu olan Gözlemcinin isimleri bizde var ancak, isimleri buradan deşifre etmekte bir fayda görmediğim için yazmıyorum.

Çok muhterem Hacı Ahmet Erdoğan laf yine döndü dolaştı size geldi; Şimdi güvenliksiz maç yönetti diye Hakeme maç  vermediniz. Hadi o zaman güvenliksiz maça çıkan “Osman Yiğit Uzer’e maç vermeyin, Onur Karabaş’a maç vermeyin, Erdoğan Özkaya’ya, Özer Bektaş’a, Kürşad Filiz’e, Serdar Akkoçoğlu’na maç vermeyin”

Siz ancak birilerinin kulağına yalan, yanlış şeyler fısıldarsınız. Koşamadı diyerek arkasından salladığınız Hakem, çekirdek yiyerek, taşaklarını kaşıyarak, 3.000 metre koşuyormuş, Hakemler ilettiler bana. Hem de taşak geçerek koşuyormuş, onu da ilettiler. Ancak Hakemler 3.000 metre koşsa ne olur, 3.500 metre koşsa ne olur! Nasıl olsa kronometre sizde. O masum 2 bayan Hakeme koşularda attığınız kazığı kimse unutmadı ama Hakemlerin unutmadığı bir şey daha var, o da size asla güvenilmeyeceği…

Son olarak “2008-2009 sezonundan kalan özel turnuva paraları hâlen hesaba geçmedi” diyor Hakemler. Örnek de istersiniz siz şimdi; ilk aklıma geleni söyleyeyim; Loto Şirketler Ligi. Hesaba geçmediği gibi aynı dönemde oynanan turnuvaların parası da buhar olup uçtu diyor Hakemleriniz. Belki fiilen kaybolmadı ama ne kimse çıktığı maçı hatırlıyor ne de bu müsabakaların listesini tutan biri var. Bana elektronik posta gönderen Hakemlere, “neden İl Hakem Kurulu Başkanı’na sormuyorsunuz?” diyorum. “Hacı Ahmet Erdoğan şimdi yine birilerini azarlamak ile meşguldür, hem bize söz hakkı vermez ki” diyorlar.

Adil Uçankan’ı unutmadım.
Dün akşam bir İl Hakem Kurulu Üyesi ile yaklaşık 40 dakika telefonda konuştum. Ben kendisini severim, Hakemler de seviyorlar.  Genel şikâyetleri aktardım, dinledi, not aldığını ama ispat etmeden yazmamam gerektiğini söyledi. Bir de son olarak ekledi; buradakiler senin ağabeylerin…

Ben söylüyorum, Hakem Derneğinde maalesef demokratik bir ortam yok. Her toplantıda 3-5 Hakem kürsüye çıksa ve sorunlarını paylaşsa bana gerek kalmaz. Ama siz Hakemleri konuşturmuyorsunuz ki! O zaman ben onların adına konuşuyorum.

Hakemler de benden rica ediyorlar. Sen bizim sözcümüz ol diyorlar. Elçiye zeval olmaz. Güya Adil Uçankan beni çok seviyormuş, ben onu hep böyle yapacaksa sevmiyorum. Maç esnasında, Kulübedeki yönetici, elinde telefon, Yardımcı Hakem’e uzatıp, “bak şimdi Adil’i arıyorum, siz devre arası yiyeceğiniz fırçayı düşünün” dedirttiği için ben Adil Hocayı sevmiyorum. Ben, Hacı Ahmet Erdoğan’ı sevmiyorum, onun beni şikâyet ettiği kişileri de hem sevmiyorum, hem de umursamıyorum. Ben, Kurul’da iken başka, Kurul dışı kalınca başka olanları da sevmiyorum. Ben, üçe alıp, beşe fatura edenleri de sevmiyorum. Ben, irtişa ile meşgul olanları hiç sevmiyorum. Ben Hakemleri seviyorum, geçen hafta gözümün önünde Hakem dayak yiyince, ben üzüldüm. Hakem üzüldü, Yardımcıları üzüldü, Saha Komiseri üzüldü, Hakemin annesi üzüldü. Kurul Üyeleri de üzülür ancak bağış yapılınca üzüntüleri geçer onların. Kurul eski Üyesi Hüseyin Darıcı ne demişti bir Hakem’e, “seni mi düşünelim, Hakem Derneğini mi?  Olan yine benim gariban Hakem kardeşime oluyor bu kahrolası memlekette. 

Ahmet dayak yemiş x maçta, fark etmez. Ahmet yediyse, Mehmet gider o maça.  Hasan’ı dövmüşler x turnuvada fark etmez. Hasan dayak yediyse, Hüseyin gider onun yerine. Dayak atan takım önce gelip, özür dilesin, bir de Derneğe küçük bir bağış yapsın, siz o zaman görün kim kıymetli?

Adil Uçankan ile ilgili bir yazı yazmıştım. Bir Hakem rica etti, kıramadım, çıkarttım. Çıkarttım ama üzerine yeni, yeni notlar alarak yazıyı muhafaza ediyorum. Sadece onunla ilgili değil. İstanbul Hakemliğine kimin katkısı var ise ekliyorum, kim yanlış yaptı ise onu da ekliyorum. Şimdi Adil Hoca bunları okuyunca diyordur ki; hassiktir, daha ne var da ne ekliyorsun! Hemen listemdeki ilk konuyu yazıyorum;

Git, gel Bursa 3 saat
Bölgesel Hakem Hasan Yanık Bursa’ya maça gidecek, Bursa Kestel Belediyespor-Bursa Merinos maçına.  4. Hakem olan Erkoç Doğan’a maçını tebliğ ediyor Hakem. Diyor ki,  “Cumartesi gideceğiz.” Hakemlere, “BAL maçlarına bir gün önceden gidin kalın” diyorlar. Sonra bu Erkoç Doğan Adil Uçankan’a anlatıyor durumu; Antrenmanda veya Dernekte… “Hocam, bu Hasan ne anlatıyor? Benim işim var Cumartesi ben gidemem,  niye bu adam Cumartesi gidiyor,  Pazar günü, günü birlik gidelim” diyor.

Adil Uçankan da, Hasan Yanık’ı arıyor, “Hasan oğlum, niye öyle bir gün önceden gidiyorsun, günü birlik git gel, dedikten sonra, şakayla karışık bir de Hakemini fırçalıyor, “o saçlarını da kestir, nedir onlar öyle!”

İşte görün, Bölgesel Hakem Kurulu Üyesinin, önemli ve çok kritik bir maça verdiği önemi. 5 Aralık 2010’da maça günü birlik gidip yorulan benim eski futbolcu olan Hakem kardeşim, Gözlemci Nurettin Büyük’ten düşük not aldı mı bilmiyorum ancak bir sonraki BAL maçına Hakem olarak ancak 1 Nisan 2011’de gidebiliyor. Arada A2 maçları falan var, Bölgesel Gençlik Geliştirme U18 Ligi maçları var ama BAL maçı yok. Şaka gibi sizin anlayacağınız. 

Haftaya yeni bir yazıda sizlerle buluşmak üzere, tüm Amatör futbol mensuplarına selam ve saygılarımı sunuyorum.

Elektronik Posta adresim: bkyerelfutbol@hotmail.com.

YAZI: BURAK KURTULUŞ

8 yorum:

Ogün KOCA dedi ki...

Sayın Burak KURTULUŞ sizin bahsettiğiniz konular gerçekten AMATÖR dediğimiz camiada oluyor ise pes valla , ne diyelim desenize birde profosyonel camia olunsaydı uzayda futbol oynanırdı herhalde...:-))

bozbaykuşlar dedi ki...

okumadım ama adam haklı.

Adsız dedi ki...

geçenşerde kağıthane başak konutlarının önünden geçerken oradaki üstü kapalı halısaha önünden aracımla geçerken elinde kazma kürek saplarının bulunduğu üzerlerinde şort krampon ve formalı kişilerin kavga etmeye hazırladığı beldkide ettiği hatta aralarında İlker Balçığın ayırmaya çalıştığını farkettim. Bu tarz halısaha organizasyonunun amatör değil mahalle maçı havasında kimin kime gücü yeterse olduğu bir ortamda tff il temsilciliğinin ve hakem camiasınında bulunması bana son derece garip geliyor. aklımda şu soru geliyor acaba bu işte birileri paramı kazanıyor?

Adsız dedi ki...

sevgili burak kardeşim sen orada ist.bafraspor-selvispor maçında çıkan olayları sadece tek bir takıma yüklenerek anlatmışssın tabi sende haklısın olayı sana nasıl anlatırlarsa sende ona göre yorumlamışssın ama birde gerçekler varki ben ogün tribünde olaylara canlı şahit olan bir kişi olarak anlatayım..maç bitiminde selvi spordan kısa boylu yaklaşık 35-40 yaşlarında bir sivil çıkışa en uzak yedek kulübelerinin orada selvi sporlu futbolcularının arasına girerek bir anda cebinden bıçak çıkartarak ist.bafrasporun kaptanına üzerine yürüyerek ve a...zın a....na koyarım ulan ş..... ler gibi kelimelerle tehditler savurmaya başlayınca olaylar çıkmıştır.Bayrampaşada kesinlikle bütün bayrampaşa takımları gelen takımlara misafirperver davranırlar bu takımlarımızın içersinde en titizi ise ist.bafraspor dur oyüzdendirki birilerini karalarken lütfen dikkatli davranalım ....paşalı cemo

Adsız dedi ki...

burak abi yazını okuduktan sonra hif hakemliği hakkında bişiler danışmak istyorum. 0538 202 32 78.
numranı bildirirsen sevinirim abi ii calışmalar

Adsız dedi ki...

Sevgili Burak hocam. Gerçekten sizin yazılarınızı öğrenerek okuyorum. daha önceleri hakemlerin ne denli iyi insanlar olduklarını takip ettiğim maçlardan biliyordum fakat sizi okumaya başladığımdan beri birçok şey öğrendim. devam sevgili hocam. devam. futbolumuzun daha da kaliteli olması için devam. birileri oturdukları koltuklardan kalkmadan ilimin sporunu yönetmeye hakkı yok. ilimin sporunda söz sahibi olacakların kıçlarını rahat koltuklarından kaldırıp olup bitenlerden haberlernin olmasının zamanıdır şimdi. hiçbir şeyin gizli kalmayacağı o güzel günlere birlikte ulaşmak dileğiyle saygılarımla ENGİN AKIN

Adsız dedi ki...

Sevgili Burak Kurtuluş olağanüstü bir yazı yazmışsın.Bir yazı abartmıyorum ancak bu kadar güzel yazılır.Artık benim için bundan sonra duayensin.Amatör camiada varolup senden ders alması gereken o kadar çok insan var ki bu herkesin malumu.Hakem camiası gerçekten büyük bir camia.Şu açıdan önemli İstanbul amatör liglerinde maç yöneten bir çok hakem bir kaç yıl içinde süper lig hatta FİFA hakemi olabiliyor.Örnek Cüneyt Çakır,Hüseyin Göçek,Fırat Aydınus önümüzdeki yıl yüzde 99 Mete Kalkavan yada Volkan Bayarslan SÜPER LİG hakemi olacaklardır..Benim görüşüme göre İstanbul Amatörde maç yönetmek PROFESYONEL maç yönetmekten daha zor.Örneğin İstanbul da amatör maç yöneten Kürşat Filiz, Onur Karabaş,Murat Özcan,Erdoğan Özkaya,Özer Bektaş gibi hakem arkadaşlarımız TFF 2.lig maçlarında çok daha rahat maç yönetiyorlar.Şunu net olarak söylüyorum İstanbul Süper amatör liginde play off oynayan bir çok takım bir kaç takviyeyle rahatlıkla TFF 3.ligde hatta TFF 2.ligde oynayabilir.Bizler amatör futbol tutkunları hakemlerimize daha fazla sahip çıkmalıyız.Kalite anlamında çok üst düzey hakemlerimiz var.Yazılarını zevkle okumaya ve yorumlamaya devam edeceğimi belirterek Saygılar sunuyorum.Hoşçakal.

Adsız dedi ki...

Sayın Burak Kurtuluş,
Hamdi Erkut Tenderis hakkında yazdığınız ikinci yazı. Sormadan edemeyeceğim nereden geliyor bu bastırılmış Tenderis hayranlığı? Aksi halde ya kendisi hakkında yetersiz araştırma yaptınız ya da fena kandırıldınız. Bahsettiğiniz iki eski hakem de yıllarca futbol hakemliğine adam gibi hakem nasıl olunuru öğretmiş ve sizin de belirttiğiniz gibi statüleri gibi klasman, ahlaklı ve kaliteli insanlardır. O kadar ki hakemlik yıllarında da sizin gibi zihniyete sahip insanlar her daim onların adını kullanarak bir yereye gelmeye çalışmışlar ve yine sizin gibi zihniyetli insanlar, hakemliği bırakalı yıllar olmasına rağmen insanlıklarından ödün vermeyen bu iki örnek isimden hala malzeme yapmaktadır, yapacaklardır da.. Maç başına alınan paralara kadar hesapladığınıza göre sanırım bu aralar maddi kaygı içerisindesiniz. Bu algıda seçicilikle para aracını futbola hizmet amacıyla karıştırıyorsunuz lakin. Birinin çok saygın bir kurumda bilgi işlem bölümünde çalıştığından diğerinin ise çok ünlü bir yayın kuruluşunda futbol programı yaptığından ve mühendis olduğundan haberdar olduğunuzu biliyorum. Lütfen köşenizde bu erdemli, yürekli ve onurlu insanları karalayarak malzeme yaparken insanlara yanlış haberleri empoze etmeyin çünkü iyi bir yazar olmak bunu gerektirir yanılıyor muyum Sayın Kurtuluş? Şimdi tekrar soruyorum Sayın Burak Kurtuluş nereden geliyor bu Tenderis hayranlığı?

İFA'da hasret 6 maça çıktı

Bölgesel Amatör Lig 10.Grup'ta, düşme hattından kurtulmayı hedefleyen İFA Spor sahasında Nişantaşıspor ile 0-0 berabere kaldı.