TFF Yönetim Kurulu Üyesi, TASKK ve İASKF Genel Başkanı Ali Düşmez, Akşam Gazetesi'nde Önder Şuşoğlu ve Feramuz Erdin'in sorularını yanıtladı.
Ali Düşmez kimdir?
Uzun yıllar boyunca Yeniköy Spor Kulübü başkanlığını yürütmüş olan İstanbul Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu Başkanı Ali Düşmez, kısa bir süre önce Türkiye Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu Başkanlığına seçildi.
Düşmez aynı zamanda, Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi ve Amatör Kurul Başkanı, , İl Genel Meclisi Üyesi ve İl Spor Komisyonu Başkanı. Spora hizmetten arta kalan zamanında ise Türkiye’nin önde gelen hazır giyim firmalarından birinin yönetim kurulu başkanlığını yürütüyor.
Ö.Ş. : Geleceğin madalyalı sporcularının amatörlükten geldiğini düşünürsek, amatör sporlara, sporcularına ve kulüplerine maddi-manevi büyük destek verilmesi gerektiği biliniyor. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?
AMATÖR SPORCULARA SAĞLIK GARANTİSİ
A.D. : Amatörlere bir sürü kazanımlar yapıyoruz ama bunlar çok göze gelmiyor. Amatörler adına son yıllarda çok ciddi kazanımlar var.
Mesela amatörlerin 30 yıllık rüyası gerçekleşti. Geçtiğimiz günlerde sayın Spor Bakanımız Suat Kılıç ile Sağlık Bakanımız Mehmet Müezzinoğlu ve sayın Genel Müdürümüz Mehmet Baykan ile birlikte amatör sporcular için çok önemli bir kazanıma imza attık.
Sosyal güvencesi olmayan amatör sporcuların sosyal güvenliği varmış gibi sporcu lisansları ile tüm hastanelerden sağlık hizmetlerinden yararlanması sağlandı. Amatörlerin ciddi bir rüyası gerçekleşti.
Amatör sporculardan sosyal güvencesi olmayanlar, sporcu lisansı ile sağlık hizmetlerinden yararlanacak. Tabii bu parasız değil, hastaneye gideceksiniz, muayene olacaksınız; rakamlar alt alta gelecek, yılsonunda çıkan rakamı Spor Bakanlığı Sağlık Bakanlığı'na ödeyecek.
Ö.Ş. : Uzun yıllar göz ardı edildiği açık gerçekten de devrim niteliğinde bir karar. Bunun dışında ne tür çalışmalarınız var?
A.D. : Bunun dışında çok daha kazanımlar var. Amatörlere malzeme yardımları var. Amatörler için Türkiye’de 78 tane federasyon var. Ben 78’in başındaki konfederasyon başkanıyım. Güçlü federasyonlar güçsüz federasyonlara ayni yardım yapıyor. Bir kardeşlik projesi bu ve üç yıldır devam eden proje. İstanbul zannediyorum 7 tane federasyona katkı yapmış. Bunun yanında Sakarya, İzmir ve Ankara yapıyor. Bununda fikir olarak çok önemli bir kırılma noktası olduğunu düşünüyorum.
BİR SENE DE 5 AMELİYAT YAPTIRDIM
Ö.Ş. : Üst yaş gurupları için bir çalışmanız olacak mı?
A.D. : Ben ve görev yapan arkadaşlarım çok iyi niyetliyiz. Arada tabi küfenin içinde çürükler olabilir. Biz amatörler adına toplum adına ‘ne yapabiliriz’i düşünen insanlarız. 20 sene amatör kulüp başkanlığı yaptım. Diğer arkadaşlarımdan da yıllardır bu işi yapan var. 18 yaş altı güvenceyi kazandı ama 18-32 yaş arasında çok ciddi sayıda sporcu var. Bugün Türkiye de faal iki milyon civarında amatör sporcu var.
Ö.Ş. : Maddi kaynakları yetersiz olanların sakatlık geçirdiklerinde sporu bıraktıklarını biliyoruz. Bu konuda neler yapmayı düşünüyorsunuz?
A.D. : Daha önceki yıllarda bu yüzden sporu bırakan insanlar oldu. Kulüpçülükten gelmeyiz. Benim bir sezonda beş tane ameliyat yaptığım dönem oldu.
Ö.Ş. : Bu yatırımlarınız için hükümetten destek alabiliyor musunuz?
A.D. : Ben İstanbul’un da başkanıyım ama ben asıl Türkiye’nin başkanıyım. Doğu ve Güneydoğu’da, Gümüşhane’de, Artvin’de ve Bayburt’ta sosyal güvencesi olmayan çok sporcu var. Bir de oraları düşünmek lazım. İstanbul’un kenar semtlerinde yine sosyal güvencesi olmayan Anadolu’dan göç etmiş ailelerin çocukları var. Hükümetimiz ve bakanlarımızdan büyük destek görüyoruz, bu anlamda da onlara çok teşekkür ediyoruz. Biz amatör olarak bize kim ne yapıyorsa biz ona müteşekkiriz.
Ö.Ş. : Sadece sakatlıklar için mi güvence altına alındı sporcular?
A.D. : Yalnız sporcu sakatlıkları ile de değil. Mesela, zatürre olduğunda da aynı güvence altında... Başka sıkıntılarında yani sportif sakatlıklar dışında da lisanslı sporcu güvence altında olacak. İki bakanlığımız arasında yakında yeni bir yönetmelik çıkacak.
POLİSİN GAZLA MÜDAHALESİNE KATILMIYORUM
Ö.Ş. : Kütahya'da dün yapılan U-14 Türkiye Futbol Şampiyonası'nda İkitellispor ile Bursa Yolspor karşı karşıya geldiği maçta polisin sporcuların gözüne biber gazı sıkarak müdahale ettiği olay için görüşleriniz nelerdir?
A.D. : Büyük kulüplerde ‘fair play’ın az olması aşağılarıda etkiliyor. Bir bakıyorsunuz ki genç takım, ümit takım ve U14 maçlarında olay çıkıyor. U14 maçları netice de bir müsabakadır. Ortada bir yarışma vardır. Ama her şeyden önce sporcu yetiştirme de bir gariplik var. U14’te arbede çıkıyor, kavga çıkıyor, ben bunu anlamakta zorlanıyorum. Emniyetin Kütahya’daki olayına da katılmıyorum tabii.
F.E. : Ben bu olayı TV’den bir polis gözüyle izlediğimde şu fikre kapıldım: Ekranda polis üniforması taşımanın avantajını kullanan bir takım gençler, diğer gençlere biber gazıyla saldırıyordu. Kesinlikle bir polisiye müdahale düzeni veya disiplini söz konusu değildi. Polisin, yaramaz kardeşini gazla terbiye eden yeni yetme ağabey gibi bir hali vardı. Bu yanlış olduğu gibi; düzeltilmesi gereken bir durumdur.
Ö.Ş. : Hakem hatalarının bu tür olaylara neden olabileceğini düşünüyor musunuz?
A.D. : Ben her konuda Fair Play’ı ortaya atıyorum ama yaşadığımız olaylar alt yapılarda bile sıkıntıya neden oluyor. Yetiştirme sıkıntısı, yöneticiler ve sporcuların ailelerinin de yönlendirmesi ile U 14 maçında olay çıkıyor. Hakemler en üst liglerde hata yapıyor, burada da yapabilir. Şampiyonalar yapıyoruz. Bu şampiyonalarda hakem hataları da olabiliyor. Neticede bunları hazetmek lazım, bir hakem hatası ile sahanın karışmaması, ailelerin, yöneticilerin buna çanak tutmaması lazım. Ben doğru bildiğimi söylüyorum, ama çanak tutulduğu zaman, aileler tahrik ettiği zaman kötü tablolar ortaya çıkıyor, kazanan olmuyor.
F.E . : Polisin olaylara müdahale şekli de çok önemli. Polisin bir arkadaşlarını hırpaladığını gören taraftar veya oyuncu daha da hırçınlaşıyor. Spor Şube Müdürlükleri'nin bir an önce faaliyete geçirilerek, müdahalenin uzman polislerce yapılması veya idare edilmesi aşamasına geçilmeli. Yoksa tehlike “geliyorum” diyor.
BİBER GAZI İÇİN ŞİKAYETÇİ OLACAĞIZ
Ö.Ş. : Kütahya’da yaşanan biber gazı olayı ülkede infial uyandırdı. Polisin küçük çocuklara ya da sporculara biber gazı kullanmasını değerlendirir misiniz?
A.D. : Kütahya’da biber gazı kullanan emniyet güçlerinin bu eylemine katılmıyorum. Federasyon başkanı olarak ben zaten bir yazı ile de bunu Kütahya Emniyetine, İçişleri Bakanlığı’na da bildireceğim. U 14’de oyuncular arasındaki olaya biber gazı kullanılması olayını aklım, mantığım ve beynim almıyor. Bu arada, ailelerin, yöneticilerin de bu işte çocukların zaptedememesine katılmıyorum, polisin biber gazı kullanmasına da katılmıyorum. Böyle olaylar yaşanırken, nasıl spor yöneticiliği yapacağız? Nasıl camiaya kazanımlar yapacağız? Nasıl az gelişmiş, eğitimi az almış gençlerimiz veya kötü alışkanlıkları olan gençlerimizi bu ortama çekeceğiz? Bunu ancak birlikte başarabiliriz.
AİLELER, “BENİM OĞLUM MARADONA OLSUN” İSTİYOR
Ö.Ş. : Kazanma hırsı, şiddete yol açabiliyor mu?
A.D. : Antrenör başarılı olup bir üste çıkmak istiyor, aileler, “Benim oğlum Maradona olsun” istiyor, böyle olunca da gerginlikler oluyor yani.
Ö.Ş. : Şiddetin önlenmesi için ne tür önlemler almak gerekiyor?
A.D. : Biz her platformda uyarılarımızı yapıyoruz, cezaları vermeye çalışıyoruz. Amatör Disiplin Kurulu bu cezaları veriyor. Yeni şiddet yasasının uygulanmasının en üst liglerden başlaması lazım. Bu şiddet yasası çıktı, ama bunu yapan insanların yanına kar kalmaması ve örnek olması için uygulanması gerekiyor.
Ö.Ş. : Cezalar caydırıcı olacak mı?
A.D. : Bu yasa uygulanabilirse caydırıcı olur. Ama ben bundan yana değilim. Çocuğunuzu döverek ya da söverek mi cezalandırırsınız yoksa ona doğruyu, yanlışı anlatarak arkadaş olarak mı daha başarılı olursunuz? Ben de zaman zaman oğluma davranışlarımda bu yanlışa düşmüşümdür ama onunla arkadaş olduğumda daha iyi netice almışımdır. Bu durum spor için de farklı değil ki.
Ö.Ş. : Sporcu aileleri için planladığınız çalışmalar var mı?
A.D: Zaman zaman bunları yapıyoruz, her ilde ve ilçede her yıl yapıyoruz. Daha da büyüterek yapacağız, yani spor kardeşliktir, dostluktur, barıştır diyor herkes, amatörler olarak TASK başkanı olarak ben de diyorum, ama bunun söylemde kalmayıp eyleme geçmesi lazım. Bu insanlarda bilinci oluşturmak lazım. Yani benim oğlum sahada yeniliyor ben kavga çıkarıyorum, benim takımım yeniliyor, haklı haksız olay çıkartıyorum, bu mantıkla hiçbir yere ülke sporunu götüremeyiz, biz bu süreci aşmak durumundayız.
GELECEKTE CİDDİ SPOR ORGANİZASYONLARIMIZ VAR
Ö.Ş. : Sporda şiddeti önleyebileceğimize inanıyor musunuz?
A.D. : Şöyle eğitim programları var. Yöneticiler tabi bu konuda o eğitimleri güçlendirmesi lazım, ama şiddet yasası bana göre en baş liglerde uygulanması lazım. Yani suçlu olan cezasını çekecek örnekleme olacak. Toplumun diğer kesimlerine de bu örnekler çünkü neticede bir şey anlatıyorsunuz ama yapanın yanına kar kalırsa olmaz kar kalması lazım çünkü biz büyük düşünüyoruz. Olimpiyatlar adayız. Avrupa şampiyonalarına adayız,. Akdeniz oyunları ve U 20 Dünya şampiyonası ülkemizde yapılıyor, bunlar ciddi organizasyonlar. Bu ülkede spor barışı ülke barışı ile birlikte gelir, ülke barışı ile spor barışını kol kola götürmek zorundayız, bunu ne olursa olsun halletmemiz lazım. Biz amatörler olarak üstümüze düşeni yapmak zorundayız ve ben bundan da kaçmayan bir insanım. Hem bu konuda çalışıyorum hem de görev verildiğinde de eksik bıraktığımı devam ettiririm.
ŞİKEYİ HIRSIZLIK OLARAK GÖRÜYORUM
Ö.Ş. : Ülkemizde Süper Lig'de ciddi şike olayları yaşandı. Amatör liglerde de böyle olaylar yaşanıyor mu ya da dedikoduları oluyor mu?
A.D. : En üst liglerde bu konuda gelinen noktayı biliyorsunuz, ben amatör kümelerde yoktur diyorum yani bize intikal eden somut bir şey yok. Ben eski bir sporcuyum, şikeyi hırsızlık olarak görüyorum. Bir hırsız ne kadar masumsa bu işi yapan da o kadar masumdur, bir hırsız ne kadar namuslu ise bu işi yapan da o kadar namusludur. Ben onun için bunu kamuoyuna böyle aktarmak istiyorum. Bir hırsız gece yattığı zaman ne kadar huzurlu mutlu ise şike yapan da bence aynıdır, benim yorumum da budur. Ben 13 sene spor yaptım 20 sene amatör kulüplerde başkanlık yaptım. 52 yaşındayım ve 35 senem sporcu ve yönetici olarak geçti. Aynı zamanda bir iş adamıyım.
O devirlerde de duyardık şike olaylarını ama teknoloji o zaman o kadar gelişmiş değildi. Bir duyum, rüzgar eserdi ama ben somut bir şey görmedim. Şikeyi benimle ne kimse konuştu ne de ben hayatım boyunca böyle bir şeyde kapıyı araladım.
F.E. : Yeni çıkarılan ancak kamuoyunun tam vakıf olamadığı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun sporda şiddete ve bu bahsettiğiniz şike olaylarına karşı aslında çok ciddi yaptırımlar getiriyor. “Hatır şikesi” olarak nitelendirilen ve zararsız olarak görülen bir takım olaylar bile artık çok ciddi sonuçlar doğurabilecek. Kulüp yöneticilerinin ve sporcuların çok bilinçli olmaları ve attıkları her adıma dikkat etmeleri gereken bir dönemdeyiz artık.
Ö.Ş. : Yani amatör liglerde şike olmadığını mı söylüyorsunuz?
A.D. : Yani ben bu şikenin olmadığını düşünüyorum, amatörlerde olmaması gerektiğini düşünüyorum, yapan şeref yoksunudur diyorum, açık açık söylüyorum. Yapanı ispat ettiğinizde en ağır şekilde cezalandırmak gerektiğine inanıyorum.
POLİSİN DE EĞİTİLMESİ LAZIM
Ö.Ş. : Polisin üst lig kulüplerinin maçlarında daha ciddi amatör liglere ise vasat güvenlik sağladığını düşünüyor musunuz?
A.D. : Emniyetin de bir sürü işi var, bir sürü toplumsal olaylar var, üst liglerde geniş resme bakıyorum tabi iki çok yükleri var, tabii amatör liglerdeki çok kritik maçları biz yazıyla polise bildiririz, o kritik maçlara çok ciddi tedbirler alırlar, Bu maç kritik dediğimizde ciddi tedbirler alınıyor. Ama ben polisiye tedbirlerle bu işin çözüleceğini düşünen bir adam değilim. Bu iş böyle olmaz, toplumun oto kontrolleri olması lazım, ailelerin ve yöneticilerin sağduyulu olması lazım, 20 sene amatör kulüp başkanlığı yaptım hiçbir maçımda olay çıkmadı bunu araştırabilirsiniz. Ben bunu ikili ilişkilerle yirmi sene ciddi bir olay olmadan idare ettim. Yani yöneticiliğin çok önemli olduğuna inanıyorum,
Ö.Ş. : Polisin kolluk gücünü kullanırken nelere dikkat etmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?
A.D. : Emniyet güçlerinin bu tür olaylarda nasıl davranacağı konusunda biraz daha eğitim alması gerektiğini düşünüyorum.
F.E. : Sayın başkan çok güzel bir noktaya temas etti aslında. Özellikle ilçelerdeki maçlarda, genelde o gün istirahatlı olan büro personeli polisler görevlendirilir. Bunlar polis üniforması taşımakla beraber, toplumsal olaylara müdahalede yetersiz kalabilirler. Bu polislerin üniformaları içinde caydırıcı olması beklenmektedir. Ama olaylar patladığında özel bir eğitimi olmayan ve çeşitli bürolardan “toplama” personelin müdahale konusunda koordine ve etkin olması zordur. Çaresiz kalan polis de son çare olarak biber gazına sarılmaktadır.
KULÜP BAŞKANININ KRİTERİ OLMASI LAZIM
Ö. Ş. : Kulüp başkanları için bir kriter olması gerektiğini düşünüyor musunuz? İllegal işlere bulaşmış kişilerin başkan olmalarına nasıl bakıyorsunuz?
A.D. : Bu konu benim yıllarca düşüncem tezimdir, çok değerli kulüp başkanları var, çünkü karşılıksız bu işi yapıyorlar, ama yöneticilik adına yani bir firmanın pazarlama müdürü, bir teknik elemanı, bir öğretmen ve şoför olabilmeniz için belirli kıstaslar gerek. Kulüp yöneticiliğinde de bu kıstasların olması gerektiği kanaatindeyim yani toplumda sevilen, sayıl, örnek teşkil eden, belirli özellikler taşıyan insanların yönetici ve başkan olması lazım. Yani her gün kavga eden, yaptığı işi toplum adabı ile örtüşmeyen insanların yönetici ve başkan olmasında sakınca var.
DEVLETTEN BAŞKA GÜÇLÜ YOK
Ö.Ş. : Bu kişilerin başkan ya da yönetici olamaması için bir çalışma var mı?
A.D. : Yani bunlar yetkili kişiler arasında konuşuluyor. Yani demokrasi çerçevesinde, toplum adabına uyan, etik kuralları yansıtan bir mantığı ortaya getirmek istiyoruz. Bu konuda çalışıyoruz, bunun soncunu toplumla paylaşacağız. kamuoyu yoklaması alacağız.
Ö.Ş. : bazı güçlerin hakem ve polis üzerinde etkisi olabileceği söyleniyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
A.D. : Ben onu bilmem, devletten güçlü kimse yok, benim gördüğüm devletten güçlü kimse olamaz.
F.E . : Eskiden özellikle büyük spor kulüpleri, bünyelerindeki taraftar polis müdürleri ile bir takım avantajlar sağlayabiliyorlardı. Ama bu kesinlikle kanunsuzluk anlamında değildi. Ancak o maça daha fazla polis görevlendirilmesi, takım otobüsüne polis eskortu sağlanması gibi devlete maliyetli ama görece masum(!) istekleri oluyordu. Şimdi statlarda özel güvenlik görevli olduğundan buna da fazla ihtiyaç kalmadı sanırım.
HABER KAYNAĞI:http://www.aksam.com.tr/spor/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Kurum ve kişilere hakaret eden yorumlar yayımlanmaz. Gözden kaçmış yorumlar olabilir, lütfen bizimle iletişime geçiniz.