Geçtiğimiz günlerde Feriköylü efsane oyuncularının geleneksel buluşmalarına davet edildik. Güzel sohbet sırasında anlatılan anıları sizlerle paylaşmak istedim...
Feriköyspor'un birinci ligde oynadığı yıllarda formasını giymiş bulunan futbolcuların sene içerisinde zaman zaman bir araya gelerek 50 yıldan beri birliklerini yaşadıkları ortama beni de davet ettiler. Ben İsmet Yurtsü ve zamanın feriköy formasını giydikten sonra teknik direktörlüğünü de yapan İsmail Erçin'le Feriköy Ortanca Parkı'nda buluşarak bu yemekli toplantıya gittik. Toplantı Beyoğlu Çiçek Pasajı'nda. Arabadan Galatasaray Lisesi'ne yakın bir yerde, hava kapalı ve kar atıştırıyor. Yerler karla kaplı. Karşımızda devasa gri renkli Galatasaray Lisesi'nin bahçe demir parmaklıkları ve çift kanat kapıları var.
İsmail Erçin bize "Bir dakika durun bakalım" dedi "Size burada başımdan geçen bir olayı anlatayım." Biz Beyoğlu caddesinde atıştıran kar yağışı altında merakla bekliyoruz. "Ben" dedi, "Sekiz yaşında iken burada babamın iş yerine getirilmiştim. Cumartesi günü idi. Öğle vaktinde öyle bir gürültü kopmaya başladı ki korkmaya başlamıştım tramp, tramp diye. O zaman insan yok nerede böyle kalabalık. Babama sarıldım korkudan ne oluyor diye. Korkma oğlum dedi bunlar talebeler izci bunlar. Taksime törene gidiyorlar. Evet dedi ayakta durarak baktığımız Galatasaray Lisesi'ne tam 82 yıl önce o gün ben Galatasaraylı olmuştum." Bu gün 90 yaşında olan bir insan tam seksen iki yıl öncesi anısıyla övünmesi kadar güzel bir duygu olabilir mi?
Her zaman böylesine toplantıları İktisatcı Müjdat organize ediyormuş. Çiçek Pasajı'nda kapalı bir lokantaya girdik. Yerler hazırlanmış. En son biz oturduk masaya. Ben köşede bir yerde oturdum yanımda İsmet Yurtsü, karşımda İsmail Ercin, Ahmet Açıkgöz kaptanımız. Daha kimse birbirine şaka yapacak kadar ısınamamıştı ama masanın lideri Müjdat söze geçmişteki başkanlardan İhsan Gökçay’ın bir anısıyla girdi. Biz dedi bir lig maçını oynamış ve galip gelmiştik. Başkanımız İhsan Gökçay bizlere şöyle kısa bir konuşma yapmıştı. Beyler sizleri kutlarım Feriköy Bayrağını başarı ile dalgalandırmaktasınız, teşekkür ederim. Şimdi masada çıt çıkmıyordu. Devamla O gün öyle gururlanmıştım ki Feriköylü olmakla.
"Kırmızı gördüm, tüm takımı sahadan çektiler"
Herkesin sevdiği, saydığı Kaptan Ahmet Açıkgöze yıllardan beri sormak istediği soruyu soruyordum nihayet. "Kaptan dedim kaç yıl Feriköy formasını giydin ve kaç defa giydin?"
Gülerek yüzüme baktı. "Ben" dedi "1954-55 sezonunda Feriköy’e geldim. İlk maçıma Kâğıthane sahasında çıkmıştım o gündür bu gün ben Feriköylüyüm. 20 yıla yakın aralıksız formasını giydim kulübümün. Bir kere hakem beni oyundan atmıştı ama ben bir şey yapmamıştım. Bir İstanbulspor maçı idi. Türkiye Kupası. Maçın hakemi Sayın Ahmet Bağatır. Bir olay oldu ben müdahale ettim kaptan olarak bana “Ahmet seni atarım itiraz etme" dedi. Ben kendisine “Ne dedim ki" dediğimde bana eliyle “Çık dışarıya" diyerek sahanın dışını gösterdi. Ama yöneticiler takımı da benimle beraber içeriye gönderdiler. Bana sahip çıkarlarken takımı sahadan çekmişlerdi.
"Beşiktaş'ı yendik, Fenerbahçe'yi şampiyon yaptık"
Ergün Darcan "Bir sezonda sekiz- on gol atıyordum. Bir maçta orta sahada top kaybettiğimde İsmet Yurtsü benden büyük ve tecrübeli olduğundan bana öyle bir kızmıştı ki hala o anı hatırlarım. Benim oynadığım senede Eşfak Aykaç Hocamızdı. Beşiktaş'ı 2-1 yendiğimiz maçta golün birini ben atmıştım. O yıllarda sporcuların korkusu olan menisküs oldum ve futbol hayatım bu yüzden kısa sürdü. Biz Beşiktaş'ı yendik Fenerbahçe o sezon şampiyon oldu. Feriköylü olmaktan gurur duyarım.
"Ciğerim kopuyor sandım"
Darcan'ın bir başka anısı da, "Bir lig maçına çıkacağız her kes birbirine şans diliyor 'Haydi aslanlar, haydi koçlar' diyerek teşvik ediliyoruz. Biri bana Haydi koçum benim bu maçta da senden gol bekliyorum, diyerek sırtıma öyle bir vurdu ki ciğerlerim kopacakmış sandım. Ayakta şöyle bir sallandım geriye dönüp baktım bana vuran kim diye. Meğerse Apartman Mustafa Abimiz imiş. 150 kilo ağırlığında, 2 metre boyundaki adamın eli sanki çeliktendi.
Feriköy'ün değirmenleri!
Böyle bir ortamda anlatılanları tabi ortamında yakalamak da zor, işte böyle bir anda zamanın en iyilerinden Rıdvan’ın anısı: Lig maçına hazırlanmak için yöneticiler bizi Bostancı'da kampa aldılar ama yemek vakitlerinde garsonların başı dertte idi. Aramızda iki Değirmen lakaplı arkadaşımız bulunuyordu. Birine Büyük Değirmen diyorlardı diğerine Küçük Değirmen. Büyük Değirmen Necdet idi kalecimiz her oturuşta 11-12 kap yemeden kalmazdı. İkincisi ise şimdi Yunanistan’da yaşamakta olan sevgili arkadaşımız Ruli idi. Ruli de her yemekte 9-10 kap yemek yemeden kalkmazdı ama hiçbir zaman kaleci Necdet’i yakalayamadı. Ama her ikiside sırım gibi idiler.
İsmail Erçin'in kestane şekerleri
Futbolcu ve genç olup da hocalarının üzerinde iz bırakmamak olur mu? İşte o yaşanmış olaylardan biri: Bir lig maçı dönüşü Eskişehir'den İsmail Erçin kaynanasının çok sevdiği kestane şekerlerinden iki kutu alıp kompartımana gelir. Futbolcular şaka ile karışık 'Hocam şu kutulardan birini bari bizimle paylaş' derler. "Siz ne diyorsunuz bunları ben sevgili kaynanama götürüyorum kendisi çok sever hem de sipariş verdi" der ve üst ranzaya kestane şekerlerinin kutularını koyar. Müjdat o ara bir şeytanlık düşünerek daha trenin kalkmasına varken vagondan dışarıya çıkar bir müddet sonra gelir. İsmail Erçin tren hareket ettiğinde uyumaya başlar. Bu sırada futbolcular kestane şekeri kutularını alarak afiyetle yedikten sonra dışarıdan topladıkları kahverengi taşları kutulara yerleştirirler. İsmail Erçin hiçbir şeyden habersiz kaynanasına gider. "İşte anacığım istediğin kestane şekerlerini getirdim sana afiyet olsun" der. "Sağ ol benim hakikatli evladım çok teşekkür ederim" derken kutunun birini açar şaşırır kadın, ikinciyi açar yüzü asabileşir ve "İsmail nedir bunlar böyle bunlar taş be oğlum kırmızı tuğlalar var kutularda" diye yanıt verir.
"Eyvah" der İsmail Erçin, bu o bu Müjdat'ın işidir mutlaka ama yapacak bir şey yoktur gülümseyerek "Anacığım der sana kestane şekerlerini buradan almak farz oldu artık. Tabi bu olayın içinde Rıdvan ve Samim de var." İsmail Erçin gülümseyerek onlara bakarken futbolunuz mükemmel idi ama şakalarınız bana çok çektirmişti. Gülüşmeler herkesin mutluluğunu yansıtıyordu. Herkesin bu toplantıda anlatacağı o kadar anıları var ki bazılarını gülümseyerek anlatırken bazılarını da hala o günkü stres ile anlatıyorlardı. İşte o anılardan biri;
Samim ile Rıdvan bir Fener bahçe maçında beraber kadrodalar. Oyun içerisinde Rıdvan gol pozisyonu hazırlayan “Alda at” diyen konumunda. Bir ara öyle bir pozisyona girer ki Fenerbahçe kalesinin önünde Samim bomboş bekliyor. Rıdvan bu müsait pozisyonu değerlendirmek ister ve pası arkadaşına gönderir ama Samim o an öyle bir hareket yapar ki topu boş kale yerine çok daha zor olanı yaparak auta atar. Tabi saha içerisinde herkes tribünlerdeki Feriköylüler gibi saç baş yolar. İsmail Erçin Feriköy kuruluş yıllarından kalma bir anısını anlatırken heyecanlanıyordu:
Feriköy'ün kuruluşunda büyük hizmetleri geçmiş olan Ebe Naciye ile ne kadar gurur duysak Sünnetçi Arap Mehdi Abimizle de öylesine gurur duymuştuk. Kendisinin lakabı Arap idi ama öyle bir Feriköylü idi ki Ebe Naciye ile birlikte sağlık işlerine bakarlardı. Ne zaman bir erkek çoçuk dünyaya getirse ve Arap Mehdi abimiz haberdar olsa veya sünnet etiği çocuk için "Bir Feriköylü daha dünyaya geldi" diye herkese haber verirlerdi. Feriköy öylesine bir kulüptü, semtti arkadaşlık öylesine bağlılıktı. Bu sırada İsmail Ercin söze girer ve Ergün biz de iki sezon oynadı ama iyi bir golcümüzdü. Kendisi sakatlanmasaydı onunla daha Feriköy forması çok gollere imza atardı. İsmail abinin anılarında Ben diyor 1940 yıllarında Beyoğluspor'da futbol oynarken Lefter Küçükandonyadis Taksimspor'da oynuyordu. Defalarca karşılıklı oynadık. Sonra yanında oturan Kaptanı Ahmet Açıkgöze bakarak bak Kaptan dedi bunu ilk defa söylemekteyim. Sen Kâğıthane ilk defa Feriköy Formasını giydikten sonra Hüseyin Arık bana şöyle dedi.
İsmail biz senin yerine öyle bir genç bulduk ki en az Feriköy formasını yirmi yıl giyecektir. Ve Hüseyin Arık seni işte böyle keşfetti ben kendisine hala hayranım ki nasıl bilebildi! İşin birde ilginç yanı var Ben futbolu bıraktıktan onbeş yıl sonra Feriköy –Sarıyer terfi maçında forma giydim. Mademki kulübümün bana o an ihtiyacı vardı idareci arkadaşlar oynamamı istediler çıktım oynadım. Maçı aldık birinci lige yükseldik. Bir kulübün uzun yıllar formasını giymek böyle bir ortamda sizler ile buluşmak dünyanın en güzel anılarını tekrar, tekrar yaşamak harika duygudur.
Arkadaşlarının sempatik bulduğu İsmet YURTSÜ İse yaşadığı olayları anlatırken “Ben rakibimi ısısırım “ arkadaş beni geçmek öyle kolay değildir. Derken bir Şeker Hilal maçındaki olayını anlatmaya başladı.
Ankara deplasmanındayız rakibimiz Şeker hilal düşme hattında biz iyi takımız. Bastırıyoruz maçın sonlarına doğru penaltı kazandık. Ben topun başındayım. Kaleci yanıma geldi bana “Bana bak dedi bu penaltıyı atmayacaksın eğer atarsan seni gebertirim ulan” Bende kendisine
Bak arkadaş şu sol köşeyi görüyor musun işte oraya plaseleyeceğim dedim ve penaltıyı o köşeden gole çevirdim. Kaleci beni öyle bir kovalamıştı ki anlatamam. Bu sefer Kaptan söze girdi. Hatırlıyor musun İsmet dedi İzmir’e maça gidiyorduk sen, ben ve Necdet önde otururken plaka oynardık kim bilirse paraları o alırdı. Ha evet hani tarlaya düştüğümüz Evet şöfer otobüs tarlaya girmiş Allah bizi felaketten kurtarmış hala ne diyordu
Geçen arabanın plakasının son rakamı iki. Sağ olsun Bursa valisi ilgi göstermişti başka bir otobüsle İzmir’e gittik ve hiç uyumadığımız halde sahaya çıktığımız maçı 4-0 aldık. İlginç idi değil mi? Bu toplantıda hiç konuşmayan ama gülen eğlenen Avukat Turgay idi. Sonra semtin abilerinden diş doktoru Zeki Donduran anıldı. Zamanın futbolcularının vaz geçilmez doktoru Yorgo anıldı. Futbolcular arasında mesafe olmaz biz 55 yıldır bir arada olmanın mutluluğunu yaşamaktayız diyerek geceye damgasını vuran Müjdat oluyordu. Çaylar içilirken İsmet Kaptan be dedi Beykozlu Katır Nusret seni nasıl ısırmıştı anlatsana.
Gülmeye başladı Ahmet Katır Nusret çok inatcı ve kuvvetli biri ikili mücadelerde beni geçemedi bir türlü bir ara baldırımda bir acı duymaya başladım bir de ne göreyim Katır Nusret dişlerini hırsından baldırıma geçirmiş. Kendisiyle beraber çalışırdık. Ormanda koşardık. Ama o gün beni ısırmıştı. Artık zaman ilerlemişti evde yanız eşler beklemiyordu çoğumuzu torunlarda bekliyordu. Ve ayrılırken herkes mutlu idi. Dudaklarından dökülen sözler kalplerindeki sevgiyi belirtiyordu.
Feriköylü olmaktan çok mutluyuz..
YAZI: ORHAN BUDAK
[gallery link="file" columns="5" ids="101521,101522,101523,101524,101525"]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Kurum ve kişilere hakaret eden yorumlar yayımlanmaz. Gözden kaçmış yorumlar olabilir, lütfen bizimle iletişime geçiniz.