Fatih hoca Türkiye Futbol Direktörü olduğunda Rönesans vaat etmişti.
Ocak ayının ilk haftasında Federasyon bu yönde bir program açıklayarak muhtemelen ağırlıklı olarak mali kriterlerin önemi vurgulanarak yeni yaptırımlar hakkında kulüplere uyarılar yapılacak.
Transfer yasağı, puan silme, küme düşürme söz konusu.
Kağıt üzerinde her şeyi kitabına uyduruyoruz ama ne yazık ki kulüplerin borçları dağ gibi.
Eskiden muhitin ileri gelen zenginlerinden biri kulübü ayakta tutuyordu. Zamanla şartlar zorlaştı, rakamlar büyüdü, belediyeler devreye girdi.
Belediyeler işin içinde olunca yönetici profili değişti.
Cepten harcama dönemi bitti.
Havuzlar kuruldu.
Ardından yayın gelirleri, bahis gelirleri, deplasman giderleri.
Her puana, her tura ekstra primler ödenmeye başlandı ve kulüpler bir anda cazibe merkezi haline geldi.
Uzun vadeli toplumsal yararlarından çok kısa vadeli kişisel çıkarlar gözetildiği için kulüplerin çoğu bugün iflas noktasında.
Konuyu Silivrispor üzerinden örneklendirecek olursak.
Sezonda 13 hafta iddiaya giriliyor, ortalama 50 bin olsa 650 bin iddiadan geliyor.
İsim hakkı, deplasman giderleri olarak en az 200 bin Federasyondan geliyor.
Yıllık ortalama en az 800 bin otoparklardan olmak üzere toplam 1,7 ila 2 Milyon civarında bilinen girdiler var…
Bağışlar, teberrular hariç üstteki miktardan…
İnşaatçılar, fabrikalar, esnaflar bir yana malzemeci bile 5 bin TL vermiş. Masraf olarak da 250 bin civarı yemek ve otel masrafı, maaşlar, transfer ücretleri var. Kulübün mali problemi olmaması lazım. Lakin oyuncular idmana çıkmıyor, maliye tebligat gönderiyor, SSK takibat yapıyor. Eyvah ki eyvah…
Silivrispor’da yönetici profiline bakıyorsunuz, kulüpçülükle, profesyonel futbolla ilgili kariyeri, bilgi belgeleri yok.
Antrenörlere bakıyoruz diplomaları yok.
Spor yöneticiliği okulu mezunu Serhan Sezginer’i gönderdi bu yönetim var mı daha ötesi.
Futbol piyasasını en iyi bilen Özgür Kurt’u yediler.
Hamili kartla orada CEO olarak duruyorlar.
Böyle olunca mali grafiğin aşağı yönlü olması normal değil mi?
YAZI: ENGİN AKIN
Ocak ayının ilk haftasında Federasyon bu yönde bir program açıklayarak muhtemelen ağırlıklı olarak mali kriterlerin önemi vurgulanarak yeni yaptırımlar hakkında kulüplere uyarılar yapılacak.
Transfer yasağı, puan silme, küme düşürme söz konusu.
Kağıt üzerinde her şeyi kitabına uyduruyoruz ama ne yazık ki kulüplerin borçları dağ gibi.
Eskiden muhitin ileri gelen zenginlerinden biri kulübü ayakta tutuyordu. Zamanla şartlar zorlaştı, rakamlar büyüdü, belediyeler devreye girdi.
Belediyeler işin içinde olunca yönetici profili değişti.
Cepten harcama dönemi bitti.
Havuzlar kuruldu.
Ardından yayın gelirleri, bahis gelirleri, deplasman giderleri.
Her puana, her tura ekstra primler ödenmeye başlandı ve kulüpler bir anda cazibe merkezi haline geldi.
Uzun vadeli toplumsal yararlarından çok kısa vadeli kişisel çıkarlar gözetildiği için kulüplerin çoğu bugün iflas noktasında.
Konuyu Silivrispor üzerinden örneklendirecek olursak.
Sezonda 13 hafta iddiaya giriliyor, ortalama 50 bin olsa 650 bin iddiadan geliyor.
İsim hakkı, deplasman giderleri olarak en az 200 bin Federasyondan geliyor.
Yıllık ortalama en az 800 bin otoparklardan olmak üzere toplam 1,7 ila 2 Milyon civarında bilinen girdiler var…
Bağışlar, teberrular hariç üstteki miktardan…
İnşaatçılar, fabrikalar, esnaflar bir yana malzemeci bile 5 bin TL vermiş. Masraf olarak da 250 bin civarı yemek ve otel masrafı, maaşlar, transfer ücretleri var. Kulübün mali problemi olmaması lazım. Lakin oyuncular idmana çıkmıyor, maliye tebligat gönderiyor, SSK takibat yapıyor. Eyvah ki eyvah…
Silivrispor’da yönetici profiline bakıyorsunuz, kulüpçülükle, profesyonel futbolla ilgili kariyeri, bilgi belgeleri yok.
Antrenörlere bakıyoruz diplomaları yok.
Spor yöneticiliği okulu mezunu Serhan Sezginer’i gönderdi bu yönetim var mı daha ötesi.
Futbol piyasasını en iyi bilen Özgür Kurt’u yediler.
Hamili kartla orada CEO olarak duruyorlar.
Böyle olunca mali grafiğin aşağı yönlü olması normal değil mi?
YAZI: ENGİN AKIN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder