O gün sabahın ilk saatlerinde kulüp tesisleri önünden peş peşe kalkan
otobüslere sığmadı insanlar. Oradan buradan sürekli otobüs isteniliyor,
gelen her otobüs yolcusunu alıp kornalarla ve dualarla yola çıkıyordu.
Genci, yaşlısı herkes tek bir amaç, tek bir yürek, yenilmez bir inançla otobüslere doluşuyordu. Hakkınızı helal edin diyen mi ararsın, yolunuz açık olsun diyen mi ararsın, bindikleri otobüsün camından otobüs hareket ederken el sallayanlar mı? Gazanız mübarek olsun diyenler bile vardı. En son 17. otobüsten sonra kalabalık iyice azalınca biz de kendi aracımızla çıktık yola. Bizim gibi özel araçlarıyla yola çıkanların haddi hesabı yoktu. Biz Gelibolu’dan geçtik karşıya, asıl konvoy Eceabat’tan. Konvoyun tamamını bir gemi almamış, karşıya geçen ilk grup, arkadan gelenleri beklemişti. Stadın önüne ilk varanlardandık. 18 Mart Stadı önünde takımın o zamanki yönetiminden 5-6 abimizle karşılaştık. Maça gelenleri karşılayıp, teşekkür ediyorlardı. Biz ve bizim gibi önce gelenler asıl konvoyun gelmesini bu abilerimizle birlikte bekliyorduk. Fazla sürmedi bekleyişimiz, bütün seyirci; otobüslerinden, özel araçlarından inmiş; hep birlikte stada doğru geliyordu. Kalabalık yaklaştıkça tezahüratların dozu yükseliyor, coşku tavan yapıyordu. Bir ara baktım oradaki herkes duygu yoğunlaşmasından dolayı gözyaşlarına hakim olamayıp ağlamaya başladı. Ve yönetimdeki ağabeylerden biri elleriyle gözyaşlarını silmeye çalışırken şöyle dedi: “Bu insanların inancını gördükten sonra biz bu maçı alırız bu gün” (Herhangi bir yanlış anlaşılmaya mahal vermemek için isimleri yazmadım.)
Evet maçı kazandık, hemde 1-0 mağlubiyetten gelip son dakika golüyle 2-1 kazandık. Ayazağa Köyü insanının ilk kez bir daha dava uğruna kenetlendiğini,uğruna peşine takıldıkları takımın ruhuna kattıkları güveni kazandık. Aslında Çanakkale’yi biz Çarşamba günü oynanan Çiğli Belediyespor maçında ve 9 kişi kaldığımız maçı kazanarak geçtik. Aslında Çanakkale’yi biz Cuma günü oynanan İzmit Büyükşehir Belediyespor maçında kaptan Davut’un hakeme attığı yumrukla geçtik, 18 yaşındaki genç takım topçusu Uğur’un 98. dakikada attığı golle geçtik. İlk turda Sakarya’da 85 dakika 10 kişi oynadığımız maçta Hürriyet Gücü’nü penaltılarla elediğimizde geçtik Çanakkale'yi…
O gün final maçı bitiminden sonraki sevinç gözyaşlarını, bir daha hiç yaşayamadık Ayazağa’da. O gün maçtan sonraki sevinçle sarıldığımız gibi aynı samimiyetle bir daha sarılamadık birbirimize. Bazen hüzünle, bazen sevinçle çok gözyaşını akıttık ama Çanakkale’deki inanca hiç sahip olamadık.
17 yıldır sen-ben kavgaları, kıskançlıklar, kişisel egolar, ihtiraslar ve siyaset paramparça yaptı bu mahalleyi.
Şampiyonluk kutlamalarındaki çoşku ve kalabalığı bir daha hiç bir organizasyonda yakalayamadı Ayazağa. Bu mahalleyi ziyarete gelen, ne Başbakan’a,ne Bakanlar’a, ne Belediye Başkanları’na ne de siyasi vasıflarla ortalıklarda dolanan muhterem zâtlara Ayazağaspor’a gösterdiği ilgiyi aynı inançla göstermedi bu mahalle sakinleri.
Ağlanacak haline, ağlayacak kimse bulamadan; coşkusu, inancı, güveni yitirilmiş bir takım yalnızlığından çok; bu takımı yalnızlığa mahkum edenlerin ve oynanan oyunların düğümünde kalmasıdır içimizi acıtan. Bu takım düşerse yüz binlik Ayazağa Mahallesi, belediyesi, muhtarı, meclis üyeleri ve STK’ları ile birlikte küme düşecektir. Bir gün sizin adınızın önüne konulan Ayazağa ismi sıfatınızı tamamlayan unsur olmaktan çıkacaktır; ancak Ayazağaspor hep varolmaya devam devam edecektir.
Büyük üstad İslam Çupi’nin 2000’li yıllarda yazdığı ‘’Fenerbahçeyi kurtarmak ‘’ yazısında aynen şöyle diyor: “Kuruluşundan bugüne kadar Fenerbahçe´de başkanlık yapan kimler varsa onlar kulüp müzesinde icraat ve resimleri ile birer hatıra olarak duvarlara asılmalıdır. 20 yıldır lacivertlerini giyerek grup kulislerinde başkan ve yönetici sıfatı ile dolaşan kimler varsa ortadan kaldırılmalı önce kendilerini inandırmış 8 adam ortaya çıkmalı ve Fenerbahçe kulübünü sakin sularda yüzdüreceklerini genel kurula bir kaptanlık mahareti ve sadakati içinde anlatmalı ve onları ikna etmelidir.”
Ayazağaspor için de bir kurtuluş reçetesi yazılabilir, bulunduğu atalet durumundan yeniden ayağa kalkışı ve şahlanışı için projeler üretilebilir. Bunun için kimsenin aklına, parasına, himayesine ve oyunlarına ihtiyacı yoktur bu kulubün. Kim gelse bundan kötüsü olmaz; projelerini üretmek ve uygulamak çok daha kolaydır. Bu takım, üzerinden siyaset yapan, iş yapıp para kazanan, kendini basamak olarak kullanan herkese diyetini fazlasıyla ödemiştir. Bu takımın maddi borçlarından çok; manevi borcu vardır ödenmesi gereken o da Ayazağa gençliğine olan başarı borcudur. Bu takımın kader günlerinden biridir Pazar günkü Çağlayan mücadelesi. Kazanırsa sadece Ayazağaspor kazanacak, kaybederse top yekün bu mahalle kaybedecektir.
Çok uzun ve anlamlı hikayeleri vardır bu takımın benim hafızama kazınmış olan,
Çok manalı serüvenleri olmuştur yaşantımızı etkileyen,
Ve çok zor,
Ve meşakkatli bir yolculuktur bu, Sarıyla-Yeşilin kalbimizi süslediği.
Onun için, bu mahallenin en büyük adamıdır Ayazağaspor, onun için bu mahallenin en büyük kurumudur Ayazağaspor, onun için bu mahallenin en büyük markasıdır Ayazağaspor benim için!
Sadece futbol topu büyüklüğünde bir sevda, tribün kalabalıklığında heyecan, galibiyet sevinci kadar mutluluk değil, geçmişten geleceğe taşınan bir kalp rahatsızlığıdır aynı zamanda!
Ayazağaspor neden değerlidir biliyor musunuz?
65 yaşındaki rahmetli Berber Sami amcanın İzmir Urla’da akıttığı gözyaşlarının adıdır Ayazağaspor!
Rahmetli Nihat kardeşimizin(Ayı Nihat) kulüpte unutulan malzemeyi gece 3’te yola çıkararak takıma götürebilme gayretinin adıdır Ayazağaspor!
Rahmetli Abdurrahman amcanın cebindeki 50 liranın tamamını bu dava için verme bonkörlüğünün adıdır Ayazağaspor!
Rahmetli Nevruz abinin dostluğu, Ahmet Kargidanoğlu abimizin adamlığının adıdır. Abdi Kazdal’ın isyanıdır, Tostos Turan’ın tel örgülerin kenarından haykırışıdır, Aslan Civak’ın altıpastaki topa vurmak için saha kenarından ayak uzatmasıdır. Tekinlerin,Yusufların,Yunusların korsan taksi tutarak Eskişehir’e maça gitme sevdasının adıdır Ayazağaspor.Rahmetli Emrah Bıyıklı’nın, Mustafa Şalak’ın, Pomak Ziya’nın formasıdır Ayazağaspor. Babaeski Meydan Muharebesi’dir, Hadımköy’dür,Edremit’tir. Malzemeci Sebahattin’in 8 yaşındaki oğlunun duvasıdır Ayazağaspor. Sapına kadar emekçi pala Hasan abimizin kocaman vucüdundan daha da büyük yüreğinin adıdır Ayazağaspor. Emekli Bayram abi ile, emekçi Hasan abinin bir kuruş para almadan kulübe yardımcı olabilme gayretidir. Giresunlu Mehmet abinin yanık yüzündeki yarayı, yanık bir sevda ile bağlandığı Ayazagaspor ile kapatmasının gururudur. Komutanı bilir misiniz siz uzman çavuş olarak geldiği bu mahallede uzman bir Ayazağa sevdalısı olan komutanı, ki o komutan 20 gün önce Hadımköy’de oynanan Ömerli Spor maçından sonra aradı beni ve dedi ki: “Bu takımı bu halde görmek içimi acıtıyor.”
Onun için Ayazağaspor bu mahallenin yıkılmaz kalesidir. Onun için bu mahalledeki hikayelerin hepsinden daha anlamlıdır Ayazağaspor hikayesi.
Ayazağa gençliğinin gözyaşı vardır bu sevda üzerinde.Gözyaşı hakkı olan yerde başka haklar aranmaz, aransa da kimseye hayrı olmaz….
Şimdi bu saatten sonra kim ne yaparsa yapsın, bütün iş 11 aslan parçasının yeni bir kahramanlık hikayesi yazmak için başlarına sabır ve inanç, ayaklarına sağlık ve kuvvet katarak topyekün vücutlarını ortaya koymasından geçiyor. Şimdi bütün iş, Asım hocanın sâlih bir akıl ile askerlerine kumandanlık etmesinden geçiyor. Şimdi bütün iş maça gelecek Ayazağa sevdalılarının sadece takımı düşünen bir gayretle, 90 dakika takımı desteklemesi gereken taraftara düşüyor. Kimse emeğinizi ve mücadelenizi anlamasa bile Hüseyin Bal arşivi size de kocaman bir sayfa açacaktır.
Kolay değil biliyorum ama, Çanakkale’yi de böyle geçtik biz!
YAZI: HÜSEYİN BAL
Genci, yaşlısı herkes tek bir amaç, tek bir yürek, yenilmez bir inançla otobüslere doluşuyordu. Hakkınızı helal edin diyen mi ararsın, yolunuz açık olsun diyen mi ararsın, bindikleri otobüsün camından otobüs hareket ederken el sallayanlar mı? Gazanız mübarek olsun diyenler bile vardı. En son 17. otobüsten sonra kalabalık iyice azalınca biz de kendi aracımızla çıktık yola. Bizim gibi özel araçlarıyla yola çıkanların haddi hesabı yoktu. Biz Gelibolu’dan geçtik karşıya, asıl konvoy Eceabat’tan. Konvoyun tamamını bir gemi almamış, karşıya geçen ilk grup, arkadan gelenleri beklemişti. Stadın önüne ilk varanlardandık. 18 Mart Stadı önünde takımın o zamanki yönetiminden 5-6 abimizle karşılaştık. Maça gelenleri karşılayıp, teşekkür ediyorlardı. Biz ve bizim gibi önce gelenler asıl konvoyun gelmesini bu abilerimizle birlikte bekliyorduk. Fazla sürmedi bekleyişimiz, bütün seyirci; otobüslerinden, özel araçlarından inmiş; hep birlikte stada doğru geliyordu. Kalabalık yaklaştıkça tezahüratların dozu yükseliyor, coşku tavan yapıyordu. Bir ara baktım oradaki herkes duygu yoğunlaşmasından dolayı gözyaşlarına hakim olamayıp ağlamaya başladı. Ve yönetimdeki ağabeylerden biri elleriyle gözyaşlarını silmeye çalışırken şöyle dedi: “Bu insanların inancını gördükten sonra biz bu maçı alırız bu gün” (Herhangi bir yanlış anlaşılmaya mahal vermemek için isimleri yazmadım.)
Evet maçı kazandık, hemde 1-0 mağlubiyetten gelip son dakika golüyle 2-1 kazandık. Ayazağa Köyü insanının ilk kez bir daha dava uğruna kenetlendiğini,uğruna peşine takıldıkları takımın ruhuna kattıkları güveni kazandık. Aslında Çanakkale’yi biz Çarşamba günü oynanan Çiğli Belediyespor maçında ve 9 kişi kaldığımız maçı kazanarak geçtik. Aslında Çanakkale’yi biz Cuma günü oynanan İzmit Büyükşehir Belediyespor maçında kaptan Davut’un hakeme attığı yumrukla geçtik, 18 yaşındaki genç takım topçusu Uğur’un 98. dakikada attığı golle geçtik. İlk turda Sakarya’da 85 dakika 10 kişi oynadığımız maçta Hürriyet Gücü’nü penaltılarla elediğimizde geçtik Çanakkale'yi…
O gün final maçı bitiminden sonraki sevinç gözyaşlarını, bir daha hiç yaşayamadık Ayazağa’da. O gün maçtan sonraki sevinçle sarıldığımız gibi aynı samimiyetle bir daha sarılamadık birbirimize. Bazen hüzünle, bazen sevinçle çok gözyaşını akıttık ama Çanakkale’deki inanca hiç sahip olamadık.
17 yıldır sen-ben kavgaları, kıskançlıklar, kişisel egolar, ihtiraslar ve siyaset paramparça yaptı bu mahalleyi.
Şampiyonluk kutlamalarındaki çoşku ve kalabalığı bir daha hiç bir organizasyonda yakalayamadı Ayazağa. Bu mahalleyi ziyarete gelen, ne Başbakan’a,ne Bakanlar’a, ne Belediye Başkanları’na ne de siyasi vasıflarla ortalıklarda dolanan muhterem zâtlara Ayazağaspor’a gösterdiği ilgiyi aynı inançla göstermedi bu mahalle sakinleri.
Ağlanacak haline, ağlayacak kimse bulamadan; coşkusu, inancı, güveni yitirilmiş bir takım yalnızlığından çok; bu takımı yalnızlığa mahkum edenlerin ve oynanan oyunların düğümünde kalmasıdır içimizi acıtan. Bu takım düşerse yüz binlik Ayazağa Mahallesi, belediyesi, muhtarı, meclis üyeleri ve STK’ları ile birlikte küme düşecektir. Bir gün sizin adınızın önüne konulan Ayazağa ismi sıfatınızı tamamlayan unsur olmaktan çıkacaktır; ancak Ayazağaspor hep varolmaya devam devam edecektir.
Büyük üstad İslam Çupi’nin 2000’li yıllarda yazdığı ‘’Fenerbahçeyi kurtarmak ‘’ yazısında aynen şöyle diyor: “Kuruluşundan bugüne kadar Fenerbahçe´de başkanlık yapan kimler varsa onlar kulüp müzesinde icraat ve resimleri ile birer hatıra olarak duvarlara asılmalıdır. 20 yıldır lacivertlerini giyerek grup kulislerinde başkan ve yönetici sıfatı ile dolaşan kimler varsa ortadan kaldırılmalı önce kendilerini inandırmış 8 adam ortaya çıkmalı ve Fenerbahçe kulübünü sakin sularda yüzdüreceklerini genel kurula bir kaptanlık mahareti ve sadakati içinde anlatmalı ve onları ikna etmelidir.”
Ayazağaspor için de bir kurtuluş reçetesi yazılabilir, bulunduğu atalet durumundan yeniden ayağa kalkışı ve şahlanışı için projeler üretilebilir. Bunun için kimsenin aklına, parasına, himayesine ve oyunlarına ihtiyacı yoktur bu kulubün. Kim gelse bundan kötüsü olmaz; projelerini üretmek ve uygulamak çok daha kolaydır. Bu takım, üzerinden siyaset yapan, iş yapıp para kazanan, kendini basamak olarak kullanan herkese diyetini fazlasıyla ödemiştir. Bu takımın maddi borçlarından çok; manevi borcu vardır ödenmesi gereken o da Ayazağa gençliğine olan başarı borcudur. Bu takımın kader günlerinden biridir Pazar günkü Çağlayan mücadelesi. Kazanırsa sadece Ayazağaspor kazanacak, kaybederse top yekün bu mahalle kaybedecektir.
Çok uzun ve anlamlı hikayeleri vardır bu takımın benim hafızama kazınmış olan,
Çok manalı serüvenleri olmuştur yaşantımızı etkileyen,
Ve çok zor,
Ve meşakkatli bir yolculuktur bu, Sarıyla-Yeşilin kalbimizi süslediği.
Onun için, bu mahallenin en büyük adamıdır Ayazağaspor, onun için bu mahallenin en büyük kurumudur Ayazağaspor, onun için bu mahallenin en büyük markasıdır Ayazağaspor benim için!
Sadece futbol topu büyüklüğünde bir sevda, tribün kalabalıklığında heyecan, galibiyet sevinci kadar mutluluk değil, geçmişten geleceğe taşınan bir kalp rahatsızlığıdır aynı zamanda!
Ayazağaspor neden değerlidir biliyor musunuz?
65 yaşındaki rahmetli Berber Sami amcanın İzmir Urla’da akıttığı gözyaşlarının adıdır Ayazağaspor!
Rahmetli Nihat kardeşimizin(Ayı Nihat) kulüpte unutulan malzemeyi gece 3’te yola çıkararak takıma götürebilme gayretinin adıdır Ayazağaspor!
Rahmetli Abdurrahman amcanın cebindeki 50 liranın tamamını bu dava için verme bonkörlüğünün adıdır Ayazağaspor!
Rahmetli Nevruz abinin dostluğu, Ahmet Kargidanoğlu abimizin adamlığının adıdır. Abdi Kazdal’ın isyanıdır, Tostos Turan’ın tel örgülerin kenarından haykırışıdır, Aslan Civak’ın altıpastaki topa vurmak için saha kenarından ayak uzatmasıdır. Tekinlerin,Yusufların,Yunusların korsan taksi tutarak Eskişehir’e maça gitme sevdasının adıdır Ayazağaspor.Rahmetli Emrah Bıyıklı’nın, Mustafa Şalak’ın, Pomak Ziya’nın formasıdır Ayazağaspor. Babaeski Meydan Muharebesi’dir, Hadımköy’dür,Edremit’tir. Malzemeci Sebahattin’in 8 yaşındaki oğlunun duvasıdır Ayazağaspor. Sapına kadar emekçi pala Hasan abimizin kocaman vucüdundan daha da büyük yüreğinin adıdır Ayazağaspor. Emekli Bayram abi ile, emekçi Hasan abinin bir kuruş para almadan kulübe yardımcı olabilme gayretidir. Giresunlu Mehmet abinin yanık yüzündeki yarayı, yanık bir sevda ile bağlandığı Ayazagaspor ile kapatmasının gururudur. Komutanı bilir misiniz siz uzman çavuş olarak geldiği bu mahallede uzman bir Ayazağa sevdalısı olan komutanı, ki o komutan 20 gün önce Hadımköy’de oynanan Ömerli Spor maçından sonra aradı beni ve dedi ki: “Bu takımı bu halde görmek içimi acıtıyor.”
Onun için Ayazağaspor bu mahallenin yıkılmaz kalesidir. Onun için bu mahalledeki hikayelerin hepsinden daha anlamlıdır Ayazağaspor hikayesi.
Ayazağa gençliğinin gözyaşı vardır bu sevda üzerinde.Gözyaşı hakkı olan yerde başka haklar aranmaz, aransa da kimseye hayrı olmaz….
Şimdi bu saatten sonra kim ne yaparsa yapsın, bütün iş 11 aslan parçasının yeni bir kahramanlık hikayesi yazmak için başlarına sabır ve inanç, ayaklarına sağlık ve kuvvet katarak topyekün vücutlarını ortaya koymasından geçiyor. Şimdi bütün iş, Asım hocanın sâlih bir akıl ile askerlerine kumandanlık etmesinden geçiyor. Şimdi bütün iş maça gelecek Ayazağa sevdalılarının sadece takımı düşünen bir gayretle, 90 dakika takımı desteklemesi gereken taraftara düşüyor. Kimse emeğinizi ve mücadelenizi anlamasa bile Hüseyin Bal arşivi size de kocaman bir sayfa açacaktır.
Kolay değil biliyorum ama, Çanakkale’yi de böyle geçtik biz!
YAZI: HÜSEYİN BAL
ağzına ve yüreğine sağlık hüseyin abi,herşeyi en güzel şeklde anlatmışın.bu yazıyı okuyupta duygulanmayan ayazağalı olamaz.biz çok zaferler destanlar yazdık, pazar günü nurtepede de bi destan yazacağız.herkesin belkide 5 hafta önce düştüğü dediği ayazağaspor son maça getirdi,hepsine helal olsun gerçekten.şimdi iş tüm Ayazağa sevdalılarına düşüyor,90 dk sadece takımı ateşlemek için elimizden gelenin en iyisini yapacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.BİZ BİTTİ DEMEDEN BİTMEZ,bu takım bu sene küme düşmeyecek.görkemli bi kalabalıkla ordayız.
YanıtlaSilşimdi siz ayazagaspor federasyon tarafından korunuyor demiyorsunuzda ayazaganın futbolunumu konuşuyorsunuz 3 puan silinecek dediler silinmedi saha kapatma cezası verildi maclarını nerde oynadı nurtepe sahasında oynadı ve seyirciyle şimdi boşa konuşmayın boş yere milletin kafasını şişirmeyin
YanıtlaSil