Futbol sahalarının değişmez simaları vardır. Edip Baba da bu değişmez simalardan birisidir. Bu yazımız da o ve bir futbolcunun hayatını nasıl kurtardığı ile ilgilidir.
Yıllardır görevli olarak Güngören toprak sahasına giderdim maç takip etmeye. Bizim amatör müsabakalarda bulunduğumuz yer futbol sahasının tam ortasında bir yerdi. Ayrıca bu yer takımlarında yedek kulübelerine eşit mesafede bulunmaktaydı. Burada resmi görevlilerin yanında gazeteciler, sağlıkçılar, emniyet güçleri ve federasyon temsilcileri ile federasyonun görevlendirdiği görevliler bulunur yalnız müsabakalarda sağlıkçı İstanbul'daki statlarda ancak birkaç tanesinde görev yapmaktadır işte o bir kaç sağlıkçıdan biri de Güngören toprak sahasındaki Edip Baba'dır.
Edip Baba 75 yaşlarında vardır. Orta boylu güleç yüzlü, sağlıklı, sporu ve insanları seven bir insan. Evli torun torba sahibi derler ya işte o insanlardan biride Edip Baba'dır. Kendisi emekli. Eskiden hastahanelerde sağlıkçı olarak çalışıyormuş yıllardır da futbol sahalarında hizmet vermekte.
Kendisiyle dostluğumuz saha kenarındaki muhabbetler ile başladı ve yıllarca da devam etmekte. Elindeki ilk yardım çantasının ilaç ihtiyacını bazen Güngörenspor Kulübü temin edermiş bazen de kendisi. Eczanelere rica edermiş ilaç alırmış ve ilk yardım çantası bu şekilde ilaç dolu olarak maçlara gelirmiş. Bir de yanında daima iki pet büyük şişe suyu bulunurdu. Üzerinde de beyaz gömleği hiç eksik olmazdı onu giyer ve sağlıkçı olduğu belli olur. Sahada sakatlanan sporcunun yanına hakem çağırdığı vakit yaşından umulmadık bir çeviklikle hastanın yanına gider ve tedavisini yapar.
Yaz kış Edip Baba Güngören Sahası'nın kenarında görevini zevkle yapan, bu zevki bizler ile paylaşmasını bilen biridir. İlk yardımlarda bilgi, tecrübesi ile sporculara güven veren kişiliği ile hepimizin sevgili Edip Baba'sıdır. Kendisinin Güngören Stadı'nı tercih etmesindeki sebep, evinin stada yakın olmasından dolayıdır.
Benim maçları takip etme takvimim bana ait idi. Maçların durumuna göre maçları takip ederim. Bir gün Ayazağa, bir gün Feriköy, bir gün Eyüp, bir gün Selimiye hangisini tercih edersem oraya giderim. O gün de içimden Güngören Stadı'na gitmek geldi. Günlerden pazardı ve Şişli'den Güngören'e gitmek zahmetli de olsa hem orada sevdiğimiz arkadaşlarımızı görüyorduk hem de iyi maçlar seyredecektim. Günlerden pazardı evden çıktım Mecidiyeköy'e gittim, Güngören otobüsüne bindim. Bazen bu yolculuğu Topkapı üzerinden de yaparım. Bindiğim otobüs beni tam Güngören Stadı'nın önünde indirir çünkü stadın önünde oobüs durağı var. Otobüsten indikten sonra stadın iki kapısından ben sporcuların girdiği kapıdan girerek sahaya giderim. Burada arazi çok geniştir. Arazide kapalı bir spor salonu da vardır. Burada amatör kapalı salon müsabakaları yapılmaktadır. Güngörenspor Tesisleri geniş bir sporcu kitlesine hizmet vermektedir. Futbol da bu spor birimlerinden biridir.
Ben bize ayrılan yerden müsabakanın oynanacağı alana yürürken takımların soyunduğu soyunma odalarının da önünden geçmekteydim. Devre arasında buralar ana baba günü gibi olmaktadır. Maça çıkacak takımlar ile maçı oynayan takımların kalabalığı burada toplanır daima. Nedenine gelince, bu gibi statlarda günde en az üç-dört maç oynanması. Bu yüzden de devre aralarında ve maç sonlarında bu soyunma odalarında sayısız sporcuyu görmek mümkündür. Yöneticisi buradadır, antrenörler, malzemeciler ve de sporcular bir anda yüzün üzerinde insan bu alanda maçların kritiklerini yaparlar.
Bu odaları geçince de maçları yönetecek hakemleri soyunma odalarının önünde bulursunuz kendinizi ama soyunma odalarına giriş kapıları ayrıdır hakemlerimizin. Buralarda öyle bir mistik hava hakimdir ki insanı daima kendine çekmektedir.ve zannedersem bizi de buralara çeken etkenlerden biri budur. Buralara girdiğinizde artık buraların belli nizamlarına göreviniz ne olursa olsun uymak zorundasınız.
Her görevlinin görevini belirten bir kimliği vardır ve benim kimliğim olan basın gömleğimi bende giyerek görev alanına doğru yürüdüm. Ben gittiğimde günün ilk maçı bitmek üzere idi. Ben doğruca bizlere ayrılan bölüme gittim. Burada şunu da belitmeliyim ki kale arkaları belli mesafelerde basına serbesttir.
Orada saha komiseri Hüseyin arkadaş, edip baba ve bir de ben olduk. Hava sıcaktı .bizim görevimiz daha maç başlamadan başlar. bizler selamlaştık ve herkes görevine devam ederken bende fotoğraf makinemi (ucuz bir makine) defterimi,çıkardım önce saha komiserinden takım kadrolarını aldım ,hakemleri de yazdıktan sonra maça döndüm. Karşı tribünde yeni, yeni hareketlenmeler başlıyordu. Çünkü seyretmekte olduğumuz maçtan sonra süper amatör ligin önemli bir maçı oynanacaktı. Güngören sahasının tribünleri nereden baksak üç bin kişiye yakın seyirci kapasiteli bir stadımız.seyircili maçın havasıda sporcular ve bizler için çok önemlidir. Eğer tellerin kenarlarındaki seyircileri de saydığımız zaman seyirci potansiyeli artmaktadır.
Bunun yanında oynanacak maçın emniyet güçleri de stada gelmeye başlamıştı olası bir münferit olayı önlemek için. Bizim bulunduğumuz yerin tam arkasında da takımların oynayacakları maçları için ısınma alanları var ve maça çıkacak ilk on birler ısınmaktaydılar. bu ısınmalarını yaparlarken de ter tişortlarını giyerler. maçın hakemleri de saha içerisinde belli bir bölümde ayrıca ısınmaktadırlar. oynanan maçın bitmesine dakikalar kalırken ısınan takımlarda soyunma odalarının yolunu tutarlar,aynı zamanda o maçı yönetecek hakemlerde ısınmalarını bırakıp kendi soyunma odalarına giderler.bizler bunları takip ederken oynanan maç bitti ve stada yeni bir heyecan dalgası geldi.
Önce sahaya Güngörenspor sarı -lacivert çubuklu formaları lacivert şortları ve beyaz konçları ile sahaya çıktılar. Santraya gelerek seromonilerini de yaptılar.taraftarlarını selamladılar bende kaptana rica ederek bir iki poz fotoğraf aldım. Arkadan deplasmanda oynayan Leventspor sahaya çıktı. Leventspor'un forması kırmızı hakim siyah çizgiler çubuklu idi.şortlar siyah ve konçlarda kırmızı idi.onlarda deplasmana gelen taraftarlarını selamladıktan sonra onlarında bir iki poz resimlerini çektim.maçı yönetecek hakemlerde trio olarak sahaya çıktılar.orta hakem düdüğünü çalarak takımları yanına çağırdı .
Hakemler maça çıkarken kendilerine en yakın aut çizgisi yanında dururlar ve takımların son kontrollerini burada yardımcı hakemler yaparlar.hakemlerin kıyafeti de yeşil forma mavi orta ve mavi konçtu. iki takım yardımcı hakemlerin yanında tek sıra olarak dizildiler ve hakemler kontrollerini yaptıktan sonra santraya doğru gelirlerken her iki takım taraftarları da takımlarını destekleyen tezahüratlar yapmaktaydılar.maçın seremonisi yapıldıktan sonra sporcular ve kaptanlar birbirlerine şanş dileyen tokalaşmayı yaparak hakemlerle de tokalaştıktan sonra sahaya yayıldılar .kaptanlar hakemlerin yanında kalarak kale seçimi için kura atışı yaparlarken bende bu olayı fotoğraf makinemle aldım .
Kaptanlar birbirlerine tekrar şanş diledikten sonra yardımcı hakemler kale ağlarını kontrol etmek için kale ağlarının yanına giderek kontrollerini yaptılar ve hakem yardımcı hakemlerden kalecilerden en sonda saha komiserlerinden olur işaretini aldıktan sonra maçı başlatan düdüğünü çaldığı zaman bende saatimi kontrol ederek ayarladım.
Maç ne kadar heyecanlı olursa olsun bu heyecana biz katılamıyorduk çünkü görevli olduğumuz için taraf olamazdık.edip babaya baktım oda kendisini müsabakaya hazırlamış.boşalan su şişelerini doldurmuş ilaç çantasını kontrol etti ve bana dönerek
- Güzel bir maç olacak ,dedi.
Ben de kendisine
- Evet edip baba ,inşallah sana çok iş düşmez
- Düşerse de evvelallah üstünden geliriz orhan bey.
- Ona ne şüphe diyerek destek verdim.
Bu arada takımların kulübelerinde son kontrollerini yapan saha komiseri takım kadrolarını bana verdi ve devam etti
- İyi seyirci var tribünlerde hakemlerde klasman maçta iyi geçecek ,dedi.
Bizlerin bulunduğu yerde maçların muhabbeti bir başka türlü olur ve tadı da bambaşkadır.herkes kendine göre maçı yorumlar tabi başka basın mensupları da yanımızda olmaktadır. Sağlıkcı kendine göre,maçın hakem gözlemcisi hakem gözlemcisi maçın hakeminin maç içerisindeki performansına göre notlarını tutar ve ona göre notlarını vererek geleceğin hakemleri belirlenmiş olur.
Federasyon gözlemcisi de stattaki güvenlik dahil her tertibattan sorumlu olmaktadır. Buradaki en büyük amaç spor müsabakasının en sağlıklı bir şekilde oynanmasıdır.maç içesinde bir pozisyonda yerde kalan bir sporcu için edip baba hareketlense bile hakem davet etmedikten sonra sahaya girip tıbbı müdahaleyi yapamaz.sporcu ayağa kalktığında edip baba da rahat bir nefes almıştı.maçın atmosferinden biz hiç muhabbet etmemiştik.maçın devre arasında bunu kendisine söylediğimde
- Orhan hoca bana göre bazı şeyler iyi gitmiyor,dedi.
- Ne gibi şeyler iyi gitmiyor edip baba diyerek kendisine sordum?
- Kırmızı formalı takımdaki 11 nolu sporcu bence hasta.
- Amma da yaptın be edip baba adam takoz gibi.
- Yok ,yok orhan hocam inşallah yanılırım ama çocuk hasta.
- Edip baba hasta olsa adam sahaya çıkamaz .
- İnşallah öyledir,eğer oyuna devam ederse şimdi konuşurum.
Ben de kendisine
- Edip baba sen bu işin uzmanısın ,sana saygım var. Dedim.
Hava sıcak biraz su içtik,bir şeyler atıştırdık atıştırmadan da olmaz.maçın devre arasında bizim bulunduğumuz yerde boşalır herkes bir yerlere dağılır.ama biz iki can dostu oradan bir yere kolay,kolay ayrılmayız.ikinci yarı için takımlar sahaya çıktığı vakit bir baktık ki 11 numaralı futbolcuda sahada edip baba sporcuyu yanına çağırdı ve
- Oğlum senin bir rahatsızlığın var mı ? diye sorunca genç sporcu "Ne diyorsun" gibilerden bir hareketle yanımızdan uzaklaştı. Ben ciddi ciddi edip babaya bakıyordum oda kendisine baktığımı görünce bana dönüp
"Aman inşallah gence bir şey olmaz" dedi ve üzüntüsünü belli etti.
Yılardır edip babayı tanırım ,bu sahaların uzman kişisidir.nasıl biz sporcuyu seyrederken 'Şu çocukta iş var' diyorsak demek ki maçtan daha çok benim 11 numaralı sporcuya da dikkat etmem lazım.
İkinci yarıdaki değişikliklerin ardından maçın ikinci yarısı başladı.şimdi ben hem maçı,hem edip babayı,hemde 11 nolu sporcuyu takip ediyordum.bu devre genci takip etmek daha kolay olacak çünkü mevki itibarı ile tam bizim önümüzde oynamakta.bu arada maçın atmosferi de gittikçe kızışmakta. heyecan potansiyeli de yükselmekte ve edip babada nasibini almakta bu arada.
Bir ara bana göre normal edip babaya göre anormal bir şey oldu ve edip baba "eyvah "diyerek üzüntülü bir şekilde bağırdı.
- Ne oldu edip baba dedim ne oldu?
- Yahu bu çocukta hastalık belirtileri arttı dedi ve kalktı o takımın yedek kulübesine gitti hocasına o çocuğu durumunu söyledi ve yanıma geldi üzüntülü idi hocasından aldığı cevaba çok üzülmüştü.
- O numara yapıyor, rakibini aldatmak için demiş hocası.
- Ben de dikkatimi toparladım ve baktım ki nispeten bir düşme var çocukta.
Edip baba dayanamadı ve yan hakeme durumu bildirdi. Yan hakem
- Biz bir şey yapamayız dedi.
Bu arada 11 numaralı futbolcu ile edip baba bir ara göz göze geldiler.
Sanki 'beni kurtar' gibi bir bakıştı bu.
Edip baba birden devam eden maçta ne olursa olsun gibilerinden sahaya girdi.
Ve 11 numaralı sporcuya sarıldı. Hakemler dahil herkes şaşırdı. Herkes donup kalmıştı çünkü normalde böyle bir şey olamazdı. Statta çıt çıkmıyordu. Kimse sebebini anlamamıştı ama sebebini aynı zamanda resim de çekiyordum hakem maçı durdurdu. Edip babanın yanına geldiği zaman Edip baba
"Ambulans çağırın sporcumuz kalp krizi geçiriyor" dedi. Hakem de bu ikaza uyarak maçı durdurdu ve telefonla ambulans çağrıldı. Sahaya giriş kapıları açıldı gelen ambulans ile genç sporcu hastahaneye kaldırıldı maç bu olaydan sonra devam etti ve bitti neticesi artık benim için önemli değildi.
Herkes Edip babaya koştu. İhtiyarın yüzündeki mutluluk görülmeye değerdi. Genç sporcunun sahada kalp geçirmesine ramak kala teşhis ederek belkide bir hayat kurtarmıştı.
Maçtan sonra bizler diğer maçları da seyretmiştik. Edip Baba görevini yapmanın huzuru ile sahalarda bir sağlıkcının olmasının ne kadar önemli olduğunu göstermiş oldu.belki kuralları çiğnedi ama bir hayat kurtarmıştı. İşte bizim yaşadığımız bir hafta sonu ve yaşadıklarımız.
YAZI: ORHAN BUDAK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder