Sayfalar

TERFİ ARŞİVİ

TÜRKİYE ŞAMPİYONASI

Sayfalar

Çarşamba, Eylül 09, 2015

İKİ ARKADAŞ


İnsan hayatında unutamadığı öyle arkadaşlar var ki yaş ne olursa olsun mevki ne olursa olsun bu dostluklara, bağlılıklara paha biçilemez. Herkesin unutamadığı arkadaşları olduğu gibi hepimizin hayran kaldığı arkadaşlıklara da saygı gösterdiğimiz o arkadaşlıklar arasında unutulmazlar yaşanmıştır. 

Okuyacağınız bu arkadaşlık öyküsü 1970'lerde Feriköy semtinde yaşandı. O zamanlar İstanbul'un semt sahalarının kenarları semtin esnafının pazar yerleri idi. Oduncusu, kömürcüsü, oto tamircisi, bisikletçiler... Kahvesi, meyhanesi, bulunduğu gibi maç günleri mevsimine göre sahlepcisi, turşucusu, olmaz ise olmazı simitçisi, köftecisi, yumurtacısı, tezgâh açarlardı. 

Feriköylü idi iki arkadaş birinin adı yerine lakabı ünlü idi. ÇAVUŞ derledi kendisine. Gençliğinde futbol sahasında top kovalamıştı sonra mesleği olmadığı için yine sahanın kenarlarında hizmet vermekte olan oduncu, kömürcü ve kumcuya yardım ederdi. Arkadaşı kendisi gibi Feriköylü idi. Beraber çalışmaya başladılar sonra zamanın nakliyesi olan at arabacılara indir, bindir yük taşımalarda yardım ederek ekmek paralarını kazanırlardı. At arabacıları Mehmet Abi, kardeşleri çavuş ve arkadaşını tercih ederler iş oldu mu onları çağırırlardı. İki arkadaş ne iş olursa yaparlarken maç günleri beyaz kireç ile sahayı çizeler ve 'biz kulübümüz sayesinde ekmek yiyoruz' diyerek para istemezlerdi. Adını bilen yoktu çavuşun zaten yetiyordu çavuş lakabı. Arkadaşının adını tam hatırlayamadım ama onların arkadaşlığı herkesin dilinde idi. Ne kimse ile münakaşa ederlerdi ne de kavga ederlerdi. Arabacılar Mehmet abi, kemal abi, kumcusu, oduncusu, kömürcüsü olandan başkası ile çalışmaz oldular. On lira kazansalar bölüşürler, iki arkadaş mutluluğu yaşarlardı.

O zamanlar futbol sahalarının kenarları açık idi. Topunu alan sahanın bir yerinde top oynarken çavuş kimseye ses çıkarmaz gençlerin oynamasını isterdi. Akşam olduğunda işleri bitince iki arkadaş nevalelerini alır evlerinin yolunu tutardı. Kime âşık oldular, kalplerindeki prensesleri kimdi yalnız ikisi bilirdi belki de. Kimin bir işi olsa iki arkadaş seve, seve koşarak giderler mutlu dönerlerdi işlerinden çünkü para kazanmışlardı. İki arkadaşın mütevazı ve imrenilecek dostlukları hem herkesin dilinde hem gönlünde idi. Yaşadıkları hayat kendilerine göre muhteşem idi. Tencerelerinde ne kaynadığı değil gönüllerinde ne kaydığı önemli idi. her ikisi dıştan bakınca gariban idiler ama içleri sevgi hazinesi dostluk bağı idi.

Futbol çocukluklarında, gençliklerinde hayatları idi. Sonra hayatları yine futbol sahasının etrafında yaşanmakta. Çavuş her gün evden beraber çıktığı arkadaşından erken evden ayrılmıştı. O gün İzzet Baba'nın kahvesinde çayını yudumlarken her sabah Erkal Demir'in çorbasını semtin garibanları bedava içerlerken acı haber geldi. Çavuşun arkadaşı kalp krizi geçirerek ölmüştü. Haberi Erkal verdi Çavuş'a. Çavuş haberi aldığında hiçbir şey söyleyemedi. Elindeki çay bardağını düşürdü. Herkes merak içinde idi kahvedekiler. Evine doğru gitmeye başladı koşuyordu. Çünkü can dostu ölmüş idi. Evine geldiğinde arkadaşı yatağında üzeri örtülü yatıyordu. Kendisine kimse müdahale etmedi zaten edemezlerdi. Yaşlı adam arkadaşına yaklaştı yaşlı gözler ile cenazeyi kucakladı ve “Beni bırakıp gidemezsin dostum ”dediğinde bunlar son sözleri olmuştu. Erkekler ağlamaz ama herkes ağlıyordu odada. İki arkadaş Feriköy Mezarlığı'nda toprağa verilirken dostlukları unutulamazdı. Ruhları şad olsun.

İkinci gerçek olay

Fransa’da çok samimi iki arkadaş yıllardan beri aynı bayide aynı numaralara Spor Toto oynamaktalar. Bir gün arkadaşlardan birinin işi çıkar ve iki-üç hafta arkadaşına uğrayamaz ama diğeri spor toto oynamaya devam eder ve Spor Toto'yu bularak tam 6 milyon euro kazanır. Bundan arkadaşının haberi olmaz. Fransa’da büyük ikramiyenin kimin kazandığı belirtilmediği için arkadaşı döndüğünde ikramiye kazanan “Ben her hafta Spor Toto oynamaya devam ettim senin için de oynadım” dediğinde arkadaşı “Ben  payıma düşeni  vereyim” diyerek arkadaşına kendisinin olmadığı zaman oynanan oyunların parasını verdiğinde diğeri arkadaşına sarılarak “Biz altı milyon euro kazandık senin payına düşen üç milyon euro bankada“ diyerek arkadaşının payını verir. Arkadaşı şaşırır  “Neden önce söylemedin?” dediğinde yanıtı şudur: "Eğer sen payına düşen parayı vermeseydin ben de senin payını vermeyecektim ama sen beni yanıltmadın arkadaşım."

YAZI: ORHAN BUDAK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kurum ve kişilere hakaret eden yorumlar yayımlanmaz. Gözden kaçmış yorumlar olabilir, lütfen bizimle iletişime geçiniz.