2003-2004 İstanbul Şampiyonu Tekelspor |
İstanbul ve Türk futbolunun köklü kulüplerinden İstanbul Tekelspor'un başarılarla dolu ancak hüzünlü biten öyküsü...
Türk futbolunun görünmez kahramanları müessese takımlarıdır... İmkanların çok olmadığı dönemlerde, çoğunlukla bünyesindeki işçilerin maaşlarından kesilen cüzi rakamlarla faaliyet gösteren bu kulüpler Türkiye'nin dört bir köşesinde yıllarca gençliğe hizmet etmiştir. PTT, DSİ, TCDD, Karayolları, köy Hizmetleri gibi kurumlar birçok ilde kurdukları kulüplerle gençliğin sporla tanışmasını sağlarken, kurdukları amatör ve profesyonel kulüplerle o illerin sosyal yaşamına ve tanıtımlarına katkı sağlamıştır.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde, 1862'de kurulan, bir dönem tütün, alkollü içkiler, tuz, barut ve patlayıcı maddeler, çay, kahve, kibrit gibi kalemlerin üretim ve satışını yapan Tekel'in İstanbul'daki spor kulübü İstanbul Tekelspor yukarıda bahsettiğimiz amaçlarla 1941'de kurulur. Futbol dışında güreş, boks, atletizm gibi branşlarda faaliyet gösteren, birçok milli sporcu çıkaran Tekelspor 60'lı yıllarda 2. Amatör Küme'de mücadele ettikten sonra, 1969-70 sezonundan itibaren, özelleştirmeye kadar bir daha hiç düşmeyeceği 1. Amatör Küme'ye çıkar.
O dönemler kadroda Beşiktaş, Altay ve G.Saray'da forma giymiş kaleci Varol Ürkmez de vardır. Hatta Ürkmez'in 14 Mayıs 1975'te Tekelspor ve Altay arasında oynanan jübile maçıyla futbolu bırakır. Tekelspor'da Varol ile birlikte Cemil Turan, Sanlı Sarıalioğlu, Yasin Özdenak, Gökmen Özdenak, Vedat Okyar, Ziya Şengül gibi isimler forma giyer (Lakin Altaylı yöneticilerinin ısrarı nedeniyle Temmuz 1975'te futbola geri dönme kararı alır. Ürkmez yine de Tekel’den emekli olur).
İlk büyük şampiyonluk ve muhteşem dönem
Tekelspor ilk şampiyonluğunu 1976-77 sezonunda Varol Ürkmez’li kadrosu ile yaşar ve 1. Amatör F Grubu'nu ilk sırada tamamlar. Kulübün başkanlığını da Fenerbahçe formasıyla 1942-1952 yılları arasında 158 maça çıkan ve 58 gol atan, ay-yıldızlı formayı da terleten unutulmaz futbolcu Halit Deringör yapmaktadır. Her ne kadar Ürkmez gibi önemli bir ismi alsalar da Tekelspor o dönem kendi yağıyla kavrulan bir kulüptür. Nitekim Deringör de Milliyet Gazetesi'ne yaptığı açıklamada "Kamu kurumuyuz, futbolcu transfer etme şansımız yok. Kendi bünyemizde çalışanlarla mücadelemizi sürdürüyoruz" demiştir.
Evet Tekelspor profesyonel sporcu transfer edemez, evet kendi bünyesindeki isimlerle oynar ancak o dönem birçok kurumda olduğu gibi Tekel'de de başarılı futbolcuların kuruma işçi veya memur olarak alınması söz konusudur. Bu durum dönem dönem 90'lara kadar sürer.
Türkiye Şampiyonası yılları
Tekelspor 70'li yıllarda İstanbul futboluna damga vurur ve neredeyse her sezon grubunu lider bitirir, Türkiye Amatör Futbol Şampiyonası'na katılır. Hatta 1982'de Bursa Kültürspor'u 4-0, Çanakkalespor Amatör'ü 3-0, Balıkesir Esnafspor'u da 4-1 yenip ikinci kademeye de çıkarlar ancak bu turda, kadrosunda birçok profesyonel ismin bulunduğu İzmir Karagücü'ne 3-1 mağlup olarak elenirler. Kulüp iki sezon sonra da Yedikulespor, Bursa Kültürspor ve SEKA Kağıtspor'un bulunduğu gruptan çıkamaz.
3. Lig’i reddettiler
80'li yıllarda Tekelspor her zaman iddialı takımlar arasında yer alır. Birinci olamasa bile ya ikinci ya üçüncüdür. Üçüncü Lig’in yeniden kurulduğu 1984-85 sezonunda TFF’den davet alırlar. O dönem tesisi olan her kulüp 3. Lig’e alınmaktadır ve Tekelspor federasyonun koyduğu her kritere fazlasıyla uymaktadır ancak kurum TFF’nin teklifini nazikçe reddeder.
Hakan Keleş'in yıktığı hayaller!
90’ların başında saha sorunu halledilir. Önceki yıllarda Bulvar, Maltepe veya artık neresi boş ise oralarda antrenman ve maç yapan kulüp, 1990'ların başında Kartal Cevizli'deki Tekel Fabrikası'nın içindeki sahanın çim haline getirilmesiyle güzel bir sahaya kavuşur.
Böylece Tekelspor 1992-93'te Bağlarbaşıspor'un önünde grup şampiyonu olarak Tekirdağ’da Deplasmanlı Amatör Lig'e terfi maçlarına katılır. Alpullu Şekerspor ve Meriç Çeltikspor’u rahat geçen sarı-siyahlı ekip finalde bir diğer İstanbul takımı olan Selimpaşaspor'a normal süresi 2-2 biten maçta uzatmaların ardından 5-3 mağlup olur. 1980’de girdiği Tekelspor’da 1993’e, yani profesyonel olduğu yıla kadar kadar forma giyen Niyazi Güler, Selimpaşa maçını şöyle anımsıyor:
“O dönem çim sahada oynuyoruz, Tekirdağ’daki maçlar da çimdeydi. Tabii bu durum bize büyük özgüven getirdi. ‘2. Lig takımı gelse bile yeneriz’ diyorduk. Selimpaşaspor’u izleme gereği duymamıştık hiç. Onlarda, daha sonra Bursaspor ve Ankaragücü’nde forma giyecek olan Hakan Keleş vardı. Müthiş bir oyuncuydu, o gün finalde de çok büyük fark yarattı. Biz 2-0 geriye düştükten sonra skoru 2-2 yaptık ancak uzatmada 3 gol daha yedik, 5-3 mağlup olduk. Yensek Deplasmanlı Amatör Lig’e çıkan biz olacaktık. Ben o sezon Hakan Keleş ile birlikte Edirnespor’a transfer oldum.”
Penaltılarla ligde kalma
Bu sezonun ardından Tekelspor duraklama dönemine girer. Niyazi Güler’e göre bunun temel nedeni, 70 ve 80’li yıllarda kurum kadrosuna alınan futbolcuların artık emekliye ayrılması, alt yapıdaki yetenekli jenerasyonların sona ermesidir. 2001'e kadar 7 sezon kulübün elde ettiği en iyi derece üçüncülük olurken, 1994-95 sezonunda takım küme düşmekten baraj maçıyla kurtulur. Sezonu sondan ikinci olarak sekizinci basamakta bitiren Tekelspor statü gereği 20. Grup sekizincisi Kınalıadaspor ile kümede kalmak için karşılaşacaktır.
'Kaybetsek kulübü kapatacaklardı'
O kadroda yer alan isimlerden biri de, 1993-94 sezonunda grup şampiyonu olan Tekelspor A Genç Takımı’ndan Hikmet Akdeniz’dir: “O sezon başında çok para harcanmıştı. Biz, alt yapıdan çıkan ve sezon başı kulübede oturan üç arkadaş son beş maç direkt oynadık. Zar-zor baraj maçına kaldık. Maltepe Stadı’nda sisli bir havada Kınalıadaspor ile 1-1 berabere kaldık. Henüz ilk dakikada 1-0 yenik duruma düştük, maç içinde penaltı kaçırdık, uzatmalarda eşitliği sağladık. Sonra penaltılara geçildi… Teknik direktörümüz Suavi Hoca’yı kalbi dayanmaz diye dışarı çıkardılar. Biz ilk atışı, onlar beşinci atışı kaçırdı. Sonra seri atışlara geçildi. 19 yaşımda iki penaltı kullandım. 18-17 kazandık. Gerçekten büyük sorumluluktu. Orada yaşanılan stres küme düşmekten büyüktü. Eğer kaybetsek ve kulübü kapatacaklardı!”
'Hakem halime acıdı'
O maçta oynayanlardan biri de Lütfü Uçankan’dır… Üst üste alınan kötü sonuçların ardından ligin sonlarında, aktif futbol hayatlarını daha önce sonlandıran 40 yaşındaki Oğuz ve 35 yaşındaki Lütfü’ye lisans çıkarılır. Kınalıadaspor maçında skor 1-0’ken son 15 dakika oyuna dahil olur: “Uzatma anlarında top dışarı çıktı hakem korner verdi. Ben kendimi yırtarcasına gidip koşarak topu alıp köşe gönderine koydum. Yardımcı hakem atışın diğer taraftan olduğunu söylese de orta hakem bana acıdığından mı bilinmez ‘Hadi at korneri maç bitti’ dedi. Korneri kullandım Oğuz golü attı eşitliği sağladık.
Penaltılarda benim ikinci atışım ağlardan çıktı. Kınalıadalılar aut diye sevindi, biz itiraz ettik. Gözlemci de hakemi uyardı, ağların kontrol edilmesinden sonra atışlara devam edildi. Sonunda bunlar bir tane kaçırdı. Bizde sıra ‘Deli Apo’ya geldi ama adam atmak istemiyor, ‘Kaçıracağım, kaçıracağım’ diyip duruyor. ‘Gözünü kapa vur, korkma bu iş bitti’ dedim. Hakikaten de attı kazandık.”
Baraj maçıyla ligde kalan Tekelspor 1995-96 sezonunda yine sekizinci yani sondan ikinci oldu. Peki o dönem ters giden neydi?
Hem genç takım hem de A takım forması giyen Hikmet Akdeniz o dönemi yanlış planlama ve transferlere bağlıyor: “1993-94’ta şampiyon olan alt yapıdan sadece 3-4 oyuncu çıkarıldı, dışarıdan etkisiz adamlar getirildi. Sırf boyu uzun diye stoper, sırf 2. Amatör’de 50 gol attı diye forvet aldılar.”
Adı amatör kendisi profesyonel
Milenyumla birlikte eski günlere dönüş de başlar. Yönetim, kulübün prestijini yeniden kazanmak için dışarıdan transferlere başlar. Futbolculara en iyi malzemeler verilir, maçlardan sonra duş ve yemek imkanı sağlanır. Kurumsal bir yapıda olan Tekelspor birçok futbolcunun gözdesi haline gelir. 90'ların sonu ve 2000'lerin başında Tekelspor'a futbolcu olarak hizmet veren, şu sıralar teknik direktörlük yapan Hasan Yıldırım, o günleri anarken sarı-siyahlılar için "Adı amatör ama profesyonel bir kulüptü" ifadelerini kullanmakta: "Tekelspor çok popüler bir ekipti. Şöyle söyleyeyim. Mesela o dönem Maltepespor 3. Lig'de şampiyon olmuştu ama kadrolarındaki futbolcular 2. Lig'e gitmek değil bizde oynamak isterlerdi. Malzemeler birinci sınıftı. İdmana ve maça ikişer kramponla gidilirdi. Düğüne gider gibi maça, idmana giderdik. Antrenmanlar ve iç saha maçları Tekel'in Cevizli'deki fabrikasının içindeydi. Profesyonel takım gibi 16.30-17.00 gibi antrenman olurdu. Akabinde fabrikada yemek verilirdi."
‘Kadroya alacaklar diye bekledik ama…’
Bununla beraber futbolcuların Tekel kurumu kadrosuna alınma dönemi bitmiştir. Nitekim Hasan Yıldırım da kendilerine söz verilmese de o dönem içten içe bir beklenti içinde olduklarını kabul ederek "80'lerde oynayanlar kadroya alınmış ancak bu uygulama 90'larda sona erdi. Biz de 'ha bugün ha yarın bizi alacaklar' diye bekledik ama olmadı" ifadelerini kullanmakta. Kulübe 1999’da Devlet Malzeme Ofisi SK’dan (DMO) transfer olan Murat Özcan da, gerek DMO gerekse Tekelspor’a transferinde temel motivasyonunun kurum kadrosuna geçmek olduğunu ancak o dönem çeşitli nedenlerle bunun gerçekleşmediğini dile getirmekte.
‘80’li yıllarda 2. Lig takımı gibiydi’
Kulübün tarihindeki dönüm noktalarından biri de, takımın oyuncularından Lütfu Uçankan'ın 1999-2000 itibarıyla aktif futbol hayatını bırakıp, teknik adamlığa geçmesi olur... Tekelspor'da yetişen, Kasımpaşa, Karagümrük, Maltepespor, Pendikspor, Kartalspor gibi kulüplerde uzun yıllar profesyonel futbol oynayan Uçankan, yönetime "Çim sahayı kullanalım, bu takımı şampiyon yaparım" der ve göreve başlar. Taraflar arasında herhangi bir para konuşulmaz. Zaten sanıldığının aksine büyük bir bütçe de yoktur. Uçankan o dönemi şöyle aktarmakta: "Kulübün gelir kaynağı belliydi. İşçilerin paralarından kesiliyordu. Bir de İstanbul Tekelspor'da çok branş vardı bu nedenle futbola ayrılan bütçe azdı. Zaten biz göreve geldiğimizde takımın profesyonel lige çıkması gibi bir amaç da koyulmadı. Biz sadece arkadaşlarımızın önünü açabilmek için uğraştık. Şu da var, 80'li yılların Tekelspor'u farklıydı. Futbolcular kadroya alınırdı bu nedenle o dönemlerin Tekelspor'u 2. Lig ayarında takımdı. Ben, yetiştiğim kulübe ve bölge gençliğine hizmet etme adına, o dönem İstanbul bölge hakemi hakkı almama rağmen antrenörlüğü seçtim."
Mükemmel imkanlar
Lütfu Uçankan yönetimindeki Tekelspor ilk sezonunda 1. Amatör Lig 21. Grup'ta dördüncü olur. 2000-2001 sezonunda kadroya önemli isimler katılır. Bu isimlerden biri, Özsahrayıceditspor ve Ümraniyespor'la 3. Lig'e çıkma başarısı gösteren, 'Albay' lakaplı stoper Ramazan Hüsnü Kurtez'dir. Kariyerinde birçok önemli başarısı olmasına karşın ilk kez tesisi olan bir kulüpte oynadığını ifade eden Kurtez, Tekelspor'a ilk gelişini şöyle hatırlamakta: "Anadolu Hisarı'nda geçen sezonun ardından yeni bir heyecandı bizim için. Tekelspor'un tesisleri çok iyiydi. Başkan Feride Metal büyük destek veriyordu. Malzemecimiz vardı. İdmanlar akşam üzeri yapılırdı. Soyunma odası, antrenman sonrası yemek... Ücretler peşinat değil, 12 ay maaş üzerinden ödeniyordu. Bu maaşları her ay gününde alırdık. Zaten ben de bu düzen için Tekelspor'un teklifini kabul ettim."
Küçükçekmece ile dramatik final
Yeni ve eski oyuncuların kaynaşmasıyla Tekelspor adından bahsettiren güçlü bir ekip olur. Kulüp 2000-2001 sezonunda Şile Yıldızspor'un 4 puan önünde şampiyon olur. Ardından play-off'ta Esenler Öz Yavuz Selimspor, Yeniköyspor, TEM Terkosspor, Vefaspor, Anadolu Hisarı İY ve Cankurtaranspor'la oynadığı tüm maçları kazanan sarı-siyahlı ekip il birinciliğinde çeyrek finalde Kartalspor Amatör Takımı'nı, yarı finalde Albayrakspor'u aynı skorlarla 2-1 mağlup eder ve tarihinde ilk kez İstanbul Şampiyonası finaline yükselir. Finaldeki rakip, eski G.Saraylı 'Büyük' Savaş Demiral'ın çalıştırdığı Küçükçekmecespor'dur.
Maç Karagümrük Stadı'nda oynanacaktır. Takımdaki birçok futbolcu kariyerlerinde ilk kez bu tarihi statta çime çıkar. O dönem üniversitede okumak için İstanbul'a gelen, profesyonel Maltepespor'dan teklif almasına karşın, kalacak lojman verdiği için Tekelspor'u seçen İbrahim Ocakçı "Sahanın büyüklüğü karşısında ben ve bazı arkadaşlar şaşkınlığımızı gizleyememiştik. Bir kaleden baktığımızda diğer kale görünmüyordu" diyerek o maçı hatırlamakta.
Tekelspor maçın 85. dakikasına 2-1 önde girer. Sonrasını teknik direktör Lütfu Uçankan'dan dinleyelim: "Hakem o gün gerçekten çok kötüydü, adeta maçı katletti. Maçın 85. dakikası falan bir korner kazandık. Ben genelde stoperlerimi ileri gönderir geride kısa hızlı adam bırakırdım. Stoper Murat'ı ileri yolladım. Korner atışı yapıldı, onların bir adamı Murat’a sarıldı, indirdi. Bence penaltı olmalıydı. Hakem düdüğü ağzına götürdü ama çalamadı. Biz penaltı derken kaleci degaj yaptı, stoperimiz ıska geçti, sonrasında kalemizde golü gördük."
O maçta Tekelspor'un sağ beki Hasan Yıldırım ise söz konusu kornerden önce takım arkadaşlarına "Neden hepiniz ileri gidiyorsunuz?" diyerek söylendiğini hatırlamakta... Nitekim korner sonrası K.Çekmece kontrataktan, Tekel savunmasındaki anlaşmazlıktan faydalanarak skoru 2-2 yapar. Normal süre 2-2 biter, uzatmalarda sonuç değişmez. Penaltılarda 5-3 üstünlük sağlayan Küçükçekmecespor şampiyon olur.
Olaylı Oyak Renault maçı
İstanbul ikinci olarak 3. Lig'e terfi maçlarına katılan Tekelspor 18-22 Nisan tarihleri arasında oynanan Balıkesir grup merkezine gider, burada Edirne Trakya Üniversitesi ve Bursa Oyak Renault işe eşleşir. Oyak Renault ilk maçta Trakya Üniversitesi'ni 5-0 yener. İkinci karşılaşmada Tekelspor, Trakya Üniversitesi'ni 3-0’la geçer. Tekelspor'un Balıkesir finaline çıkması için Oyak Renault'yu yenmesi şarttır, beraberlik bile Bursalılara yaramaktadır.
Rakip Oyak Renault, o dönem futbol takımına çok büyük yatırım yapmıştır. Kadrolarında eski Bursasporlu Hacı Murat Yılmaz başta olmak üzere önemli isimler vardır. Tekelspor Serdar'ın kazandırdığı penaltı ile öne geçse de Hacı Murat'ın iki golüyle Oyak Renault devreyi 2-1 önde tamamlar.
Hasan Yıldırım "Hakem çok kötüydü. Mesela Hüsnü Kurtez'e tokat atıyorlar biz faul beklerken onlara veriliyordu. Böyle böyle 1-0 öndeyken 2-1 geriye düştük. Hayır bir de hakemler astsubay, rakibin sponsoru OYAK devlet kurumu. Elbette kimseyi suçlamıyorum ancak insanın aklına ister istemez türlü türlü şeyler geliyor. Soyunma odasına gittik. Hoca taktikleri vardı. Sahaya çıkışta kaptan Hüsnü bizi topladı 'Kaybedecek bir şey yok saldıralım' dedi. Kenetlenerek çıktık sahaya" diyerek o anları anımsıyor.
‘Nereden görürseniz vurun’
Hüsnü Kurtez’in motive eden konuşması, Lütfu Uçankan’ın taktikleriyle Tekelspor ikinci devreye fırtına gibi başlar ve skoru 2-2 yapar. Sonrasını Lütfu Hoca aktarsın: "Biz 2-2 yaptık ancak hakem bize orta sahayı geçirtmiyor. Ben takımı kesinlikle bizim ceza sahasına sokturmuyorum, maazallah bir temasta aleyhimize penaltıyı çalacak... Devre arasında takıma 'Nereden görürseniz vurun' dedim. Halit vardı toplara iyi vururdu. Ceza yayının orada bir an boş kaldı, bir vurdu 3-2 öne geçtik. Bu skor bizi çıkarıyor. Son bölümde ister istemez takım savunmaya çekildi, rakip de iyi takım bastırıyor. Maç bitmek bilmiyor... 90+5 oldu, 10 oldu, 90+12'de bizim Sadettin ayağının üstüyle vurdu top kornere gitti. Bu pozisyonda Renault futbolcusu, abartmıyorum, Sadettin'in ayağına atladı. Biz korner beklerken bir baktım hakem penaltı verdi. Bizim futbolcular hakeme saldırdı, polisler sahaya girdi. Ortalık karıştı. Ancak o arbedede hakem bizden tek bir futbolcuyu bile atmadı, atamadı..."
'5-2 bitecek maç 3-3 bitti'
Ancak Tekelspor’dan bir futbolcu atılır, ancak o arbedede değil, golden iki dakika sonra… Stoper Murat Özcan, 3-3’ten sonra rakip takım yedek kulübesiyle tartıştığı için ikinci sarı kartını görerek oyundan atıldığını belirtirken o maçı şöyle aktarıyor: “Bizim için çok kötü bir maçtı, rahat kazanabileceğimiz bir maçın ardından elendik… İkinci yarı 3-2 öne geçtikten sonra Serdar’ın bir topu direkten döndü, kaçan fırsatlar da vardı. 4-2, 5-2 bitecek maçta bize göre çok alakasız bir penaltıyla elendik. Elbette Oyak Renault da iyi takımdı, o dönem şartları da iyiydi. Çok iyi hatırlıyorum maç devam ederken tribünden bunlara ‘Şu kadar prim alacaksınız, saldırın kazanan’ diyenler vardı.”
'Rakip bile penaltıya şaşırdı'
Sahanın içinde olan sağ bek Hasan Yıldırım da pozisyonda kesinlikle temas olmadığının altını çizmekte: "Sadettin'in pozisyonunda top dışarı çıktı. Rakip takımdan Hacı Murat bile üzüntüyle kollarını yana açtı aut diye. Bir baktım hakem penaltı verdi. Mesela kalecimiz Süleyman beş vakit namaz kılan adam, o bile ana avrat gitti. Hakem bize 'Ben öyle gördüm' dedi. 'Allah aşkına neyi gördün hocam' dedik. Ancak olan olmuştu. Adamlar attı. 3-3 bitti."
Tekelspor 3-3 biten maçın ardından dramatik şekilde elenir. Oyak Renault ise finalde Orhangazi Döktaşspor'u yenerek ikinci kademeye katılır, aynı sezon aralarında İstanbul şampiyonu Küçükçekmecespor'un da olduğu üç takımı daha yenerek 3. Lig'e çıkar.
Boksörlerin kurtardığı takım
2001-2002 sezonuna yine çok iddialı giren Tekelspor, 26. Grup'u 14 maçta 12 galibiyet ve sadece 2 yenilgiyle şampiyon tamamlar. İki yenilgisini gruptaki iddiasız takımlara karşı (İMES ve İncirlibostanspor) alan sarı-siyahlı ekip takipçisi Çengelköyspor'u iki maçta da farklı skorlarla (5-1, 3-0) mağlup eder. Bununla beraber iki takım arasında Paşabahçe Stadı'nda oynanan ikinci maç büyük olaylara sahne olur. O yıllarda Tekelspor'un maçlarda pek taraftarı yoktur. Tek tük işçilerin yanı sıra kulübün bünyesinde spor yapan basketbolcular, boksörler ve güreşçiler, futbol şubesindeki kulüptaşlarını desteklemeye gelir. Tekelspor'un o gün Paşabahçe'deki şansı tribünde kulübün boksörlerinin olmasıdır. Olayların patlak vermesinin ardından soyunma odasının olduğu bölgedeki kapıya giden boksörler Tekelsporlu futbolcuların güvenle içeri girmesini sağlarken, bir yandan da futbolcuların deyimiyle ‘saldırganları yere indirirler’.
‘Bakın, benim prensim!’
O sezon İstanbul'da play-off tıpkı terfilerdeki gibi 6'şarlı gruplar halinde oynatılır. 6'lı gruplar da üçerli iki alt gruba ayrılmıştır. Tekelspor, İstanbul Gençlerbirliği'ni 5-1, İdealtepespor'u 2-1 yendikten sonra grup finalinde Vefaspor'la karşılaşır. Maç Spor Akademisi Stadı'ndadır. Stat o dönem toprak zeminlidir, yağışla birlikte adeta balçığa dönmüştür. Maça iyi başlayan Vefaspor savunmanın hatasında skoru 1-0 yapar. Lütfu Uçankan'dan devamını dinleyelim:
"Soyunma odasında herkesin kafası önde... Taktik veriyorum ancak moraller yerle bir... 'Kaldırın kafanızı bu maçı alacağız' dedim. O dönem kadromda Serdar isminde bir futbolcum var. Kendisini düzenli oynattığım için nedense takımda Serdar için 'Lütfu Hocanın Prensi' yakıştırılması yapılıyor, bu elbette benim kulağıma geliyor. Neyse Serdar da o gün kötü oynuyor ancak ben oyunda tutmaya devam ettim. Nitekim 75. dakika gibi sağdan girdi vurdu, top ağlara gitti. Hiç unutmam döndüm kulübeye 'Bakın, benim prensim' dedim.
Neyse maç 2-2 bitti. O zamanki statü altın gol atan uzatmada kazanacak. Bu kez soyunma odasına gidilmedi, iki takım da kenarda dinleniyor. Baktım futbolcular yerde, kafalar yukarıda gökyüzüne bakıyorlar. Bir şeyler demem gerektiğini hissettim o an. 'İyi bakın lan gökyüzüne' dedim. 'Yukarıda Allah var. Bu emeğinizin karşılığını alacaksınız. Atacaksınız altın golü.' Hakikaten de iyi çalışıyorduk o sezon. Futbolcular da gayrete geldi, bir pozisyonda sağdan serbest vuruş kazandık. Keskin Çetinkaya'nın ortasında soldan Uğur gelerek kafayı vurdu ve kazandık."
'İlk maç 5, ikinci maç 3, ortalama 4!'
Vefaspor'u 3-2 yenen Tekelspor böylece 3. Lig'e terfi maçlarına katılmaya hak kazanır. Ardından İstanbul Şampiyonası'na devam eden Tekelspor B Grubu'nda İstanbul Büyükşehir Belediyespor Amatör Takımı'nı 3-0, Feriköyspor'u da 3-1 yendikten sonra yarı finalde Yeniköyspor'u penaltılarla 6-5 mağlup eder ve üst üste ikinci kez finale kalır. Kaderin bir cilvesi finaldeki rakip, aynı grupta yer aldıkları Çengelköyspor'dur.
Tekelspor gruptaki iki maçı da kazandığı için karşılaşma öncesi doğal favoridir. Ancak maç öncesi alınan bir haber takımın moralini alt üst eder. Final maçı Eyüp'ten Beylerbeyi'ne alınmıştır. Sarı-siyahlılar maçın Çengelköy semtine yakın olan Paşabahçe'de oynanmasına büyük tepki gösterir. Lütfu Uçankan'ın gayretleriyle karşılaşma yeniden Eyüp'e alınır. Lütfu Hoca maç öncesi futbolcularına "İlk maç 5, ikinci maç 3. Ortalama nedir 4? Bu maçta dört atacaksınız" der. Hakikaten de Tekelspor, o sezon İstanbul'un en formda takımlarından olan Çengelköyspor'u 4-0 yenerek İstanbul şampiyonu olur.
Hakem bile ‘Siz çıkarsınız’ dediği bir takım
3. Lig'e terfi maçları öncesi o yılın en iddialı takımlarından biri olarak gösterilen İstanbul Tekelspor kurada, 25-29 Nisan 2002 tarihleri arasında oynanacak olan Kütahya Grup merkezi kuralarını çeker. Sarı-Siyahlı ekip Bolu Mudurnuspor'u 6-1, Zonguldak Muslu Belediyespor'u ise 2-1 yenerek finale kalır. Kütahya'daki diğer İstanbul ekibi THY ilk maçta Zonguldak TEAŞ Işıkspor'u 2-0 yenip sürpriz şekilde Gölpazarı Belediyespor'a 1-0 mağlup olunca Tekel'in finaldeki rakibi Bilecik temsilcisi olur. Çok rahat bir maç çıkaran Tekelspor rakibini 4-0 mağlup ederek ikinci kademeye çıkar. Sarı-siyahlılar grubu çok rahat bitirirken Gölpazarı ile oynanan final maçının hakemi bitiş düdüğünün ardından sarı-siyahlılara "Muhtemelen 3. Lig'e çıkarsınız" der.
Ancak ikinci kademede işler daha zordur. Tekelspor yine Kütahya'yı çeker ancak bu kez rakipler Kocaeli Suadiye Belediyespor ve Bursa Yenişehir Belediyespor'dur. Kütahya'da diğer tarafta Bursa Kestelspor, İzmit Büyükşehir Belediyespor ve Tekirdağ Çerkezköy Belediyespor vardır. Bu ekiplerin hepsi de o sezon çok büyük yatırımlar yapmıştır.
Açıklaması olmayan bir maç
Tekelspor ilk maçında Suadiye Belediyespor'u 3-1 yener. Suadiye de Yenişehir ile berabere kaldığından son maçta beraberlik İstanbullulara final biletini getirecektir. Ancak Yenişehir maçı öncesi, sırası ve sonrası bugün de kimsenin açıklayamadığı ilginç olaylar birbirini izler. Hasan Yıldırım o günleri şöyle anlatıyor:
"Kim söyledi hatırlamıyorum, birisi 'Kimse kahvaltıda meyve suyu içmesin' dedi. Biz hiçbir anlam veremedik. Ne yalan söyleyeyim ben, kaleci Süleyman, savunmadaki diğer arkadaşlar gayet güzel yiyip içtik. Maç başladı, ayağımız gitmiyor, bir garibiz. Nasıl anlatsam... Mesela bir pozisyonda ‘Zalad’ lakaplı kalecimiz Süleyman bana 'Ne yapıyorsun oğlum, ıska geçtin dikkat etsene' diye bağırıyor ancak ben farkında değilim... O şekilde oynadık ve 3-1 kaybedip elendik."
Stoper Murat Özcan da maçı şöyle aktarıyor: “O sezon gerçekten çok iyiydik, o grupta da herkesi yenecek güçteydik ancak Yenişehir maçında sahaya çıktığımızda aptal gibiydik. Yürüyüşümüz, koşmamız bir garipti. 70’ten sonra açıldık ve rakibi boğmaya başladık ancak çok geçti. Bir gol bulduk ancak kaybettik.”
Kütahya dönüşü doğrudan Çapa
Takımda 6 futbolcuda titreme ve aşırı halsizlik dikkat çekmektedir. İlginç şekilde aynı grup merkezindeki takımlardan Çerkezköy Belediyespor da aynı dertten mustariptir. Çerkezköy ve Tekelspor takımları Kütahya dönüşü hemen Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi'ne giderek idrar ve kan testi yaptırır. Tahliller doping merkezine gönderilir, 3. Lig'e çıkan takımlar belli olduktan sonra gelen yazıda "Yapılan analizlerde herhangi bir yasaklı maddeye rastlanmamıştır" yanıtı gelir.
"Biz doping olup olmadığını sormadık ki, kimseyi suçlamadan etmeden, numunelerde hangi etken maddelerin olduğunu sorduk. Yemekler mi bozuktu, zehirlendik mi, ilaç mı verildi, salgın hastalık mı vardı, ne oldu? Bunun yanıtını ne yazık ki hiçbir zaman öğrenemedik" demekte Lütfu Uçankan.
Bununla Tekelspor o dönem olayla ilgili hiçbir kurum veya kişiyi suçlamaz... (Nitekim röportajlarımızda görüştüğümüz kişiler de olayla ilgili hiçbir kurum veya kişiyi suçlayan bir ifade kullanmamıştır).
Fikirtepe şoku ve erken biten sezon
Böylece sezon tatsız biter. 2002-2003 sezonu Tekelspor için için çok da iyi gitmez. Selimiyespor'un 16'da 16 yaparak şampiyon olduğu grupta uzun süre ikincilik koltuğunda yer alan sarı-siyahlı ekip iç sahada Fikirtepe Dumlupınar'a 2-0 öndeyken 3-2 mağlup olunca üçüncülükle yetinir ve sezonu erken kapatır.
Rahat gelen şampiyonluk
2003-2004 sezonunda yine iddialı bir kadro kurulur. Önceki iki sezonu Selimiyespor’da geçiren ‘Albay’ Hüsnü Ramazan Kurtez takıma döner, Öz Sahrayıceditspor’u 3. Lig’e çıkaran kadrodan olan ve 2002 yazında transfer edilen Tanzanyalı Aziz Ali Kuamis kadroda kalır. Forvette Selimiyespor’dan transfer edilen Birkan Bozkurt harikalar yaratarak sezonu 40’dan fazla gol atarak bitirir (ki sezon sonunda 3. Lig ekibi Beykozspor’a transfer olur).
Tekelspor bir önceki sezonun hırsını alırcasına 20. Grup'u 16 maçta 13 galibiyet, 3 beraberlikle, en yakın rakibi Bağlarbaşıspor'un 14 puan önünde şampiyon tamamlar. Play-off'ta Kadırgaspor, Mecidiyeköy Tayfunspor ve Ortaköyspor'un olduğu grubu 6 maçta 15 puanla çok rahat şampiyon bitiren sarı-siyahlı ekip rahat bir şekilde terfi maçları vizesi alır. İstanbul Şampiyonası'nda Hadımköyspor'u 4-1 yenip Samandıra İdman Yurdu ile 0-0 berabere kalan Tekelspor yarı finalde, daha sonra İstanbul şampiyonluğuna uzanacak olan Küçükpazarspor'a 4-1 kaybeder.
Rüzgara karşı bir maç: Sandıklıspor mücadelesi
Sarı-siyahlılar 3. Lig’e terfi maçları için Hadımköyspor ile birlikte 28 Nisan-2 Mayıs 2004 tarihleri arasındaki Eskişehir grup merkezine gider. İlk rakip, geçmişinde 3. Lig tecrübesi bulunan Afyon temsilcisi Yeni Sandıklıspor’dur. Favori Tekelspor’dur ancak karşılaşma müthiş bir yağmur ve rüzgar altında başlar ve ilk golü bulan da Sandıklıspor olur. Sonrasını Lütfu Uçankan’dan dinleyelim:
“Nasıl bir yağmur var anlatamam ancak hakem o gün kar yağsa bile maçı oynatacaktı, o kararlılıkla çıkmıştı sahaya. Neyse maç başladı ancak öyle bir rüzgar var ki biz orta sahayı geçemiyoruz… Sandıklıspor’un kalecisi çok uzun bir degaj yaptı, tıpkı önceki sezon Fikirtepe’ye 3-2 yenildiğimiz maçta olduğu gibi top ıslak zeminde kaya kaya bizim oyuncuları geçti onların forvetinin önünde kaldı, o da sert vurdu attı. İlk yarıyı 1-0 geride kapattık. Ben çıldıracağım, o kadar iddialı gelmişiz daha ilk maçta elenip gideceğiz. Doğru düzgün atağımız yok maçta… İkinci yarı rüzgarı arkamıza alırız dedim aksi gibi rüzgar yön değiştirdi yine bizim aksimize esip duruyor. Biz yine orta sahayı geçemiyoruz. Saha kenarında artık kendimi paralıyorum, Keskin’e (Çetinkaya) “Orta sahaya çıkın, hep kenarlardan Salih’e oynayın” diyorum. Ama yok… Dakika 78 oldu takımda hiç umut ışığı yok, olmuyor... Ben bu kez sağ kanattaki Salih’e "Stoperlerinin ortasına kes” diye bağırmaya başladım. Neyse top Salih’e geldi sonunda, ortaladı, stoperleri ıskaladı, arkalardan gelen Alparslan bir vurdu, 1-1 yaptık. Biz böyle böyle son 10 dakika kenarlardan gelerek dört gol daha attık. 5-1 kazandık. Bizim o takımımız ileride çabuk çoğalan, çok hızlı hücum eden bir takımdık. Şimdi bakıyorum Türkiye’de çoğu takım hücumda çoğalmakta zorlanıyor.”
Çok güçlü bir rakip: Yeşilovaspor
Yeni Sandıklıspor engelini farklı geçen Tekelspor, sekiz takımlı grubun yarı finalinde, Türk futbolunun köklü kulüplerinden olan, uzun yıllar 2. Lig ve 3. Lig’de oynamış Yeşilovaspor ile eşleşir. Gruptaki bir diğer ekip Hadımköyspor ile aynı oteli tuttuklarını anlayınca otel değiştiren İzmir ekibi bir önceki turda Isparta Köy Hizmetleri’ni 2-0’lık skorla geçmiştir. Askerliğini İzmir’de bahriyeli olarak yapan ve Türk futbolunun Başbakanlık Kupası sahibi amatör kulübü İzmir Denizgücü’nde forma giyen Lütfu Uçankan, İzmirspor’daki tanıdıklarını arayarak Yeşilovaspor hakkında bilgi toplar. O sezon 2. Lig A Kategorisi’nde (Şimdiki 1. Lig) yer alan İzmirspor hazırlık maçında Yeşilovaspor’a 3-0 yenilmiştir. İzmirsporlular Lütfu Hoca’ya net konuşurlar: “Yeşilova çok güçlü, bize top göstermediler.”
Lütfu Hoca Yeşilovaspor maçına dersini iyi çalışır. İzmir ekibinin iki hızlı forveti vardır ve genel olarak bireysel yeteneklerle sonuca gitmeye çalışan bir ekip hüviyetindedir. Maç öncesi Tekelspor’da futbolcuların kendilerine güveni tamdır ‘Kazanırız’ düşüncesi hakimdir. Lütfu Hoca her ihtimale karşı takımına bol bol penaltı çalıştırır. Nitekim bu düşündüğü de başına gelir. İki takım 120 dakikada eşitliği bozamazlar.
‘Sen at, Alkan zaten kurtarır’
İkinci uzatma devresinin bitmesine beş dakika kala Lütfu Uçankan beklenmedik bir hamle yapar. O ana kadar iyi bir maç çıkaran kaleci Bülent’i kenara alır, ligde pek şans vermediği uzun boylu Alkan Birlik’i oyuna sokar. Hatta Yeşilova tribününden bu hamlesiyle dalga geçenler de olur.
120 dakikanın sonunda iki takım futbolcuları çimlerin üstünde dinlenip atışları beklerken, teknik adamlar penaltı atacakları seçer. Lütfu Uçankan takımın tecrübeli isimlerinden Şevki Murat Arslanoğlu’na “Murat seni de yazıyorum” dediğinde “Hocam olmaz beni yazma” yanıtını alır. Lütfu Hoca, “Olmaz, sen atacaksın, kazanacağız. Zaten Alkan kurtarır rahat ol. Gözünü kapat vur oğlum” der. Nitekim Alkan son penaltıda köşeyi doğru tahmin eder, Murat atışını gole çevirir, Tekelspor penaltıları 5-4 kazanır.
‘Ne yapın edin, İzmir Tekelspor’u yenin!’
Kaderin bir cilvesi… Finalde iki Tekelspor eşleşir. İzmir Tekelspor ve İstanbul Tekelspor. İzmir Tekelspor yarı finalde Bozüyükspor’u 5-1, yarı finalde İstanbul Hadımköyspor’u 1-0 yenerek finale çıkmıştır. Tarihinde birçok başarısı bulunan, İstanbul şubesi gibi bir dönem Türkiye şampiyonalarının değişmez takımlarından biri olarak kendini kabul ettiren, 2000-2001 sezonunda finalde Kocaeli Tavşancılspor’a yenilerek 3. Lig’in kapısından dönen İzmir Tekelspor terfi maçları için Antalya’da kampa gitmiş, çok iddialı olarak Eskişehir’e gelmiştir. İstanbul Tekelspor da 8 gün önceden Eskişehir’i mesken tutmuştur. Üçüncü Lig hedefinin yanında ortaya ilginç bir rekabet ortaya çıkmıştır. İki taraf da daha iyi Tekel’in kendisi olduğunu göstermek istemektedir. Nitekim İstanbul Tekelspor Kulübü Başkanı Feride Metal maç öncesi “Ne yapın edin İzmir’i yenin” der.
İstanbul Tekelspor’un maç öncesi en büyük şansı, İzmir’in en iyi oyuncusu olan sol çağının Hadımköyspor maçında sakatlanmış olmasıdır. Lütfu Uçankan final maçını şöyle aktarıyor: “Karşılaşma öncesi Birkan’ı çektim karşıma, ‘Bak oğlum liberoları ayağında çok top tutuyor. Sen ona doğru git, duruyormuş gibi yap, sonra birden bas’ dedim. Nitekim 40. Dakika falandı sanıyorum, İzmir’in liberosu topla epey oynadı, Birkan da bastı kaptı topu, bizim libero Murat’a çıkardı. Bizim Murat da sanıyorum hayatında ilk kez sağ ayağıyla gol attı. Nasıl sevinmiştik anlatamam. İzmir Tekelspor ise adeta yıkılmıştı. Sanki maç bitmiş gibi ağlayanlar vardı.”
‘Final maçı gibi değildi’
Hüsnü Ramazan Kurtez’e göre ise İzmir Tekelspor maçı, yarı finaldeki Yeşilovaspor karşılaşmasına göre daha rahat geçmiştir: “İzmir Tekelspor’un harika bir kadrosu vardı ancak biz daha çok istedik o gün. Üçüncü bölgede bizi hiç zorlayamadılar. Golden sonra iş tamamen bize döndü zaten. Golü yediklerinde yıkıldılar. Hiç final gibi bir maç oynamadık o gün. 3-4 gol atabilirdik.”
İstanbul Tekelspor böylece ikinci kademeye geçer. Artık önlerinde sadece iki maç vardır. Sarı-Siyahlılar 21-23 Mayıs 2004 tarihlerinde oynanacak maçlar için İzmir’e gider. Yarı finalde rakip Yeni Burdurspor’dur.
‘Başkanım maalesef Tekelspor çıktı’
Kulüp tarihinde ilk kez 3. Lig’e bu kadar yaklaşmıştır ancak gerek teknik heyet gerekse futbolcular, yönetimde o heyecanı göremez. Nitekim o dönem İstanbul Tekelspor’un basketbol takımı Türkiye 1. Ligi’ndedir ve camiada ağırlık basketboldadır. İzmir ASKF’deki kura çekiminde ilginç bir şey de yaşanır. Tekelsporlular, Yeni Burdurspor temsilcisinin telefonla dönemin belediye başkanını arayarak, “Başkanım maalesef Tekelspor çıktı” dediğini duyar. Diğer tarafta ise 3. Lig’den yeni düşen İstanbul Ayazağaspor, Balıkesir Belediyespor ile eşleşir.
Tekelspor İzmir’deki maçlar için, Urla’da bir otele yerleşir. Otel turizm sezonlarında faaliyet gösteren bir oteldir, mevsimden ötürü daha tam olarak açılmamıştır, mutfağı hazır değildir. Bu ayrıntılar elbette takımda canları sıkar. Üstüne üstlük kalitesiz yemeklerden dolayı ishal olan futbolcular olur.
‘Öyle vur desem, istese vuramazdı!’
İstanbul Tekelspor buna karşın yarı finalde Yeni Burdurspor karşısında devreyi 1-0 önde tamamlar. Sarı-Siyahlılar çok formda değildir ancak yine de iki takım arasındaki kalite farkı çok barizdir. Ancak ikinci yarıda işler tersine döner. Lütfu Uçankan anlatıyor:
“Rakibe göre bir kadro çıkardım o gün. As kadrodan Hüsnü ve Tanzanyalı Aziz’i yedek soyundurdum. Fuleli bir oyuncum vardı, Ali Osman… Onu oynattım. İlk yarı da öne geçtik. Yeni Burdurspor’un en dikkat çeken özelliği ön tarafta iki uzun futbolcularının olmasıydı. Bu iki ismi ilk devre kilitledik. İkinci devre bir taç atışı oldu, sağ bekimiz uzaklaştırmaya çalışırken topu kendi kalesine attı. Tabii biz şok olduk… Bir de öyle bir pozisyon ki ben adama ‘Oğlum kaleye vur oradan’ desem, istese vuramaz. Neyse maç devam etti. Yine bir taç kullandı Burdurlular, stoperleri kafayla indirdi, biz uzaklaştıramadık, santrforları ayağının ucuyla attı. 2-1 kaybettik. O maçta çok gol kaçırdık. Bazen kaderin önüne geçemiyorsunuz. O gün Allah istemedi. Yoksa biz kadro olarak Yeni Burdurspor’dan çok daha iyi bir takımdık. Olmayınca olmuyor...”
‘Tekelspor'a saygı duyun’
Hüsnü Ramazan Kurtez’e göre de ilk kademenin ardından takımdaki hedefe ulaşmış olma hissi elenmenin temel nedeniydi: “Camiada bir heyecanın olmamasının sonuçları İzmir’de kendini gösterdi. Elbette kimse bize ‘çıkmayın’ diye bir şey demedi ancak çok da heyecan yoktu sanki. Başkanımız Feride Metal bizlerden sadece Tekelspor’un adına uygun dürüstçe mücadele etmemizi ister, ’Tekelspor’a saygı duyun’ derdi. Biz de her zaman bunun bilincinde mücadele ettik. Yeni Burdur maçında da öyle oynadık. Her zamanki gibi oynasak o maçı gol yemeden de kazanırdık ancak o gün günümüzde değildik. Yine de o sezon futbolcuların kariyeri adına güzel oldu. Birçok arkadaşımız önemli transferler yaptı.”
Yeni Burdurspor ise finalde Ayazağaspor'u 120 dakikası 1-1 biten maçta penaltılarda 5-3 yenip 3. Lig'e çıkar.
İlk ‘Süper’ sezon
2004-2005 sezonu İstanbul futbolunda yeni bir dönemin başlangıcıdır. O sezon Süper Amatör Lig kurulur ve İstanbul Tekelspor da adı gibi süper bir gruba düşer. Hadımköyspor, Küçükçekmecespor, Ayazağaspor, Vefaspor gibi rakiplere karşı uzun süre şampiyonluk mücadelesi veren sarı-siyahlı ekip sadece 3 kez yenilse bile (ki şampiyon Hadımköy de 3 yenilgi almıştır) beraberlik sayısı fazla olunca grubu dördüncü tamamlar. O dönemki statü gereği 2. Grup'un beşincisi ve o dönemin iyi takımlarından Samandıra İdman Yurdu (Şimdilerde Sancaktepe FK adıyla 2. Lig'de) ile karşılaşan Tekelspor, turuncu-siyahlıları 2-0 yenerek 3. Lig'e terfi maçlarına katılmaya hak kazanır.
Şanssız bir kura ve erken veda
O sezon 3. Lig’e terfi maçlarında birçok İstanbul takımı çok kötü sonuçlar alır. Bunlardan biri de Tekelspor’dur. Kütahya grubunda ilk turda kendisi gibi çok iddialı bir kadro kuran Bursa Nilüfer Belediyespor ile eşleşen sarı-siyahlı ekip, rakibine 3-2 mağlup olarak henüz ilk turda elenir. İlk yarı iki kez yenik duruma düşen Tekelspor her seferinde eşitliği yakalar ancak ikinci yarının son bölümlerinde rakibinin attığı üçüncü gole yanıt veremez. Nilüfer Belediyespor ise o sezon 3. Lig’e çıkar (Bu takım şu anda 2. Lig’de Karacabey Belediyespor olarak mücadele etmekte).
İlginç bir ayrıntı, Tekelspor'u eleyen 3 takım da (Oyak Renault, Yeni Burdurspor, Nilüfer Belediyespor) sarı-siyahlıları yendikten sonra 3. Lig'e çıkmıştır...
Özelleştirme ve çöküş
Bu, Tekelspor’un tarihindeki son başarılı sezondur. 2003’te başlayan özelleştirme süreci nedeniyle, 2005’e gelindiğinde takımın neredeyse tüm gelirleri kesilir. Sarı-siyahlılar kısa bir süre spor okulunun geliriyle ayakta kalmaya çalışır. A takım kadrosunun tamamı dağılır. 2005-2006 sezonunda Tekelspor puan alamadan Süper Amatör Lig’den düşer. Sonraki sezon liglere katılmaz ve mücadelesine alt yapıda devam eder. Alt yapıda zaman zaman çarpıcı sonuçlara imza atılır, örneğin 2006-2007’de yıldız takım grup şampiyonu olur. Kulüp son olarak 2008-2009 sezonunda liglerde mücadele eder. 2009-2010 sezonu itibarıyla hiçbir lisans çıkarılmaz, faaliyetler durur.
İnhisarspor ve acı son
Türkiye’deki üç Tekelspor (İzmir, İstanbul, Bilecik) isimlerini İnhisarspor olarak yapsa da İstanbul Tekelspor hiç İnhisar ismiyle mücadele etmez. Böylece İstanbul futbol tarihinde müstesna bir yeri olan Tekelspor, bağlı olduğu kurum gibi tarih sahnesinden çekilir. Geriye sadece görkemli günlerden anılar kalır.
Yazı: Efkan Bucak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder