Futbolla ilgili yapılan seminerlerde, genel kurullarda yada çalıştaylarda söylenen en fiyakalı sözlerden birisi de Türk futbolunun vizyonu ve misyonu konusudur.
Türk futbolunun köşe başlarından birini tutan kelli felli çoğu zaman göbekli yöneticiler kürsüye çıktı mı, birde önünde janjanlı bir mikrofon bulduklarında, karşılarında da hatırı sayılır ama dinleyen ama dinlemeyen kalabalık görünce başlarlar futbolumuzun vizyonundan, misyonundan bahsetmeye.
Önce vizyon nedir, misyon nedir ona bir bakalım.
Vizyon kısaca hedefe ulaşmak için yapılan plan ve projeler, bakış açısı, görünüm, misyon ise amaç, rol, görev manasına gelir.
Konuşurken kulağa hoş gelen bu iki kelime uygulama anlamında öyle midir? Buna vereceğim cevap net olarak hayır olacaktır.
Konumuzu bir örnekle açacak olursak, işte o kürsüde konuşan zat-ı muhterem konuşmasında vizyonumuz geleceğe umutla bakabilmek, misyonumuz genç yetenekler bulup Türk futbolunun geleceğini kurtarmak, marka değerini yükseltmek diyorsa emin olun buna kendi bile inanmıyordur.
Nasıl bu kadar iddialısın dediğinizi duyar gibiyim sevgili dostlar.
Hepimiz biliriz profesyonel liglerde özellikle süper ligde şahit olduğumuz şöyle bir durum söz konusudur.
10 yaşında kulüp kapısından içeri giren bir çocuk altyapı kategorilerini hızlı bir şekilde tırmanarak 18-19 yaşında A takım seviyesine gelir. Ağzına bir parmak bal çalınarak profesyonel yapılır. A takımla birkaç antrenmana da çıkar. Sonrası hepimizin malumu oynama aşamasına gelecekken, forma verilmez yetersiz bulunarak 3.lige yada en iyi ihtimalle 2.lige kiralanır. Birkaç yıl içinde de bu oyuncu unutulur gider. Zamanla futbola küsen bu oyuncular hayallerinden vazgeçerek futboldan kopar. Yerine de milyonlarca euro para verilerek emeklilik yaşı gelmiş, son bir voli vurarak futbolu bırakacak 30 yaş üzerinde yabancı bir oyuncu alınır. Çoğu zaman ayrılırken ekstra tazminat verilerek cebi doldurulur.
Kendimi bildim bileli bu durum böyle sürer gider. Bir şekilde şans bulup A takımda oynayan oyuncu sayısı bir elin parmağını geçmez.
Birde misyon meselesi var ki o daha da vahim bir hal alır futbolumuzda.
Amacımız , misyonumuz her yıl birkaç genç oyuncu çıkararak orta vadede takımımızın iskeletini kendi altyapımızdan kuracağız diyen bu abiler daha 2-3 yıl dolmadan genç ve gelecek vaat eden oyuncu hedefinden saparak kadroyu sağdan, soldan çoğu zaman izlenmeden, tavsiye edilen oyuncularla doldururlar. Sonrasında malumunuz üzere ya kulübü batırırlar yada kulübü küme düşürerek zamanla kulübün kapanmasına kadar yol açan sıkıntılara sebebiyet verirler.
Aslında birkaç yıl sabretseler, sebat etseler başarının geleceğini göreceklerini bilmelerine rağmen sabırsızlık nedeniyle deyim yerindeyse "Bir çuval inciri berbat ederler"
İşte yukarıda da belirttiğimiz gibi futbolumuzun vizyonu ve misyonu kısaca bu.
Sabırsızlık, genç oyunculara güvensizlik, yabancı hayranlığı, görevi bırakınca hesap sorulmaması, kulübü babasının çiftliği gibi yönetmek ve buna benzer birçok yanlış uygulama.
Peki çözüm ne derseniz. Çözümü basit. Futbolu bilenlerin ve futbolun içinden gelenlerin yönetmesi. Sabırlı olunması ve A takıma çıkana kadar el üstünde tutulan genç oyunculara cesaretle forma verilmesi.
Bunlar yapılırsa başarı gelir mi tabi ki gelir. Yeter ki konulan vizyon ve misyon hedeflerinden sapılmasın ve futbolun doğrularından yön çevrilmesin.
Yazı: Ümit Yılmaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder